Davacı, "iflastan önce kesinleşmiş takip dolayısıyla alacağının olduğunu" iddia etmiş ise de, İİK. mad. 193 uyarınca, iflas kararının kesinleşmesi ile takiplerin düşeceği, davacının iddia ettiği alacağın iflas masası tarafından kabul edilmediği, bu konudaki talebinin reddine karar verildiği, davacının alacağın mevcudiyetini ispatlamak için sıra cetveline itiraz yada kayıt kabul davası gibi davalar açmadığı, mevcut alacağın varlığını gösterir mevcut bir ilam bulunmadığı, takibin düştüğü, dolayısıyla varlığı ispatlanmış ve masa tarafından kabul edilmeyen bir alacak iddiasıyla ilgili tasarrufun iptali davasının görülemeyeceği-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunması, davalıların kardeş olması nedeniyle dava konusu tasarrufun 6183 s.K. mad. 28/1,2 ve 30 gereğince iptale tabi olduğu- Takip konusu borcun 2009 yılı 1 aydan 2010 yılı 12 aya kadar olan döneme ilişkin olup 2009 yılı 5 aya kadar olan borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğmuş olduğu, dava konusu 26.5.2009 tarihli tasarrufun, 26.5.2009 tarihine kadar olan davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi, ayrıca 6183 s. K. uyarınca açılan iptal davasında davacı yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği-
Muvazaaya dayalı iptal davasının kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK. mad. 283/1, 2 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Davacı vekilinin, eldeki davayı davalı aleyhine açılan boşanma davası sonucu hükmedilmesi muhtemel tazminat alacağının tahsiline yönelik açtığı, tedbir nafakasına ilişkin takip dosyasına konu borç ödenmiş olduğu, aile mahkemesinin kesinleşmiş ilamı ile davacı lehine tazminat ile müşterek çocuklar için iştirak nafakasına hükmedildiği ve takip dosyası ile ilamın takibe konduğu ve takibin derdest olduğu anlaşıldığından, eldeki davanın bu takip dosyasındaki alacağın tahsiline yönelik olarak açıldığı kabul edilerek, delillerin TBK'nun 19. maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, tedbir nafakasına ilişkin borcun ödendiği gerekçesiyle davanın reddinin hatalı olduğu-
Davacının davalı hakkında takip konusu bir alacağı bulunmayıp diğer davacı adına kayıtlı taşınmazı üzerindeki hacizlerin kaldırılmasını amaçladığından, davacı tarafından açılan BK'nun 19.maddesine dayalı muvazaa nedeni ile iptal istemli davanın konusundan farklı bir hukuki sebebe dayanmakta olup bu uyuşmazlığın istihkak davası prosedürü içinde çözümlenmesi gerekeceği, bu davanın ise BK'nun 19.maddesine dayalı olarak genel mahkemelerde açılan dava ile birlikte görülmesinin mümkün olmadığı-
Dava konusu taşınmazın satışını yapan davalılar aynı belde de mukim olup, davalının borçlunun eşinden boşandığını ve vekillik ücreti borcunun bulunduğunu, taşınmazın iştirak halinde 1/2 hissesinin davacı eşe ait olduğunu bilerek satın aldığı dosya kapsamı ile sabit olduğundan, taşınmazın 1/2 iştirak halinde hisseye sahip boşanılan eşten habersiz olarak satışının davacıdan mal kaçırma amacı ile muvazaalı olarak yapıldığının kabulü gerekeceği-
Taraflar arasında görülen ve kesinleşen boşanma davasında davacı lehine mali haklara hükmedilmediği ve davacı tarafından açılmış bir katkı payı alacağı davasının da bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece, BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvaazalı işlemin iptaline ilişkin davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kıdem tazminatı (ve bir kısım işçi alacaklarının) hesabında, işçilerin işe giriş tarihlerinin borcum doğum tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği- Ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi halinde, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Borçlunun davacıya borcu olmadığının anlaşılması halinde, davacının dava konusu takip dosyasındaki alacaklarından dolayı tasarrufun iptali isteme imkanı ortadan kalkacağı- Dava konusu takip dosyasındaki senetler davalı borçlu tarafından davadan önce ibraname ile ödendiğinden, eldeki davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine ve AAÜT'nin 7/2 maddesi gereğince kendisini vekille temsil ettiren davalı borçlu yararına maktu vekalet ücreti takdirine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazın borcun doğum tarihi olan, tazminatı gerektiren olayın (trafik kazasının) vuku bulduğu tarihten önce davalı tarafından satın alındığı ve borçlunun taşınmaza hiç malik olmadığı anlaşıldığından, tasarrufun iptali davası koşulunun oluşmadığı gerekçesiyle ön koşul yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Haciz tutanağının İİK'nun 105 maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu ve davacı tarafından aciz belgesi de sunulduğu; iptali istenen tasarrufun ise takip konusu alacaklardan sonra yapıldığı anlaşıldığından, davanın süresinde açıldığı ve dava ön koşularının gerçekleşmiş olduğunun kabulü gerektiği- Tapu masrafından kaçınmak için yapıldığını ileri sürmüş ise de, borcun doğumundan sonra, tarafların imzaladığı sözleşmeye aykırı olacak şekilde ve bedelsiz olarak arsa sahibi adına tescil  yapılmasının yaşam deneyimlerine uygun olmadığı ve İİK. mad. 278/1 gereğince bağış niteliğinde olup iptali gerektiği- Gayrimenkul satış vadi sözleşmesinin, tapuya şerh edilmediğinden sadece sözleşmenin tarafları yönünden hüküm ifade edeceği ve davacı yönünden bağlayıcılığı bulunmadığından davanın bedele dönüştüğünden de söz edilemeyeceği-