İcra dosyası kapsamında geçici ve kati aciz belgesi bulunmadığı anlaşıldığından, öncelikle davacıya bunu tamamlanması için uygun bir süre verilmesi, sunulmadığı takdirde davanın ön koşul yokluğundan reddine, sunulduğu takdirde ise dava konusu tasarrufun İİK'nun 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğu gözönüne alınarak dava konusu taşınmazlar, dava dışı kişilere satılmış olduğundan, İİK. mad. 283/2 ve 281/son kapsamında değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
İptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan önce yapılması ve aksinin davacı tarafından ispatlanamaması halinde tasarrufun iptaline ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, her zaman takip konusu alacağın gerçek bir alacak, yani davacının gerçekten alacaklı, borçlunun da gerçekten borçlu olduğunu göstermeyeceği, bu durumda borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olmasına rağmen davacının gerçekten alacaklı olup olmadığının mahkemece res'en değerlendirilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için alacaklı tarafından, borçlu hakkında düzenlenmiş geçici (İİK 105)veya kati aciz belgesinin (İİK 143) sunulması dava koşulu olup varlığının mahkemece re'sen araştırılması gerekeceği-
İcra takip dosyasının borçlusu olmayan kişi ve onun birlikte tasarruf yaptığı kişiler yönünden tasarrufun iptali davasının husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiği-  Davacı vekili takip konusu senetlerin ticari ilişkiden doğan 52 adet fatura karşılığı düzenlendiğini belirterek anılan faturaları delil olarak sunmuş ve fatura içeriklerinden de davacı şirket tarafından davalı borçlunun %98 ortağı ve temsilcisi olduğu şirkete satış yapıldığı anlaşıldığından ve uygulamada ticari hayatta yaygın olarak görülen vadeli senet ve çek düzenlenmesi davanın tarafı olan davacı ve borçlu arasında da uygulandığı anlaşıldığından, mahkemece borcun devam eden ticari ilişkiden doğduğu, dolayısıyla iptali istenen tasarrufların borcun doğumundan sonra yapıldığı, borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği, haciz tutanağının İİK'nun 105.maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, alacağın gerçek alacak olduğu davanın süresinde açılmış olması nedeniyle dava önkoşullarının var olduğu kabul edilerek dava konusu taşınmaza ilişkin davalı borçlu ile 3. kişi arasındaki satış senedi de istenerek dava konusu her tasarruf yönünden mevcut delillerin davalı 3.kişiler yönünden İİK'nun 278, 279, 280, 283/2 maddeler gereğince, davalı 4. kişiler yönünden İİK'nun 280/1 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Her ne kadar çekte vade olmaz ise de ticari hayatta çeklerin de bono gibi vadeli (ileri tarihli) kullanıldığı bilinen bir gerçek olduğundan, davacı ile davalı borçlu arasındaki takip konusu çeklerin verilmesini gerektirir ticari ilişki ve borcun doğum tarihinin tespiti amacıyla taraf vekillerine bu yöndeki delillerini bildirmesi için süre verilmesi, gerektiğinde davacı ile davalı borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Davanın ön koşul yokluğundan reddi halinde, davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Davacının lehine hükmedilen tedbir nafakası alacağının tahsili amacıyla icra takibi başlattığı, davacı tarafından davalı aleyhine açılmış olan ziynetlerin iadesi davasında davacı lehine tazminata hükmedildiği ve bu kararın kesinleştiği görüldüğünden, davacının karşılanması gereken bir alacağı olduğu- Davacı, davalı eşi ile görülen boşanma davası sırasında hükmedilen nafaka alacağını ödememek amacıyla, borçlu eşi ile davalı 3.kişinin muvazaalı takip başlatarak, borçluya ait taşınmazlara muvazaalı olarak haciz konulduğunu ileri sürerek bu davayı açtığından, davaya konu edilen icra takibinin danışıklı olduğunun kanıtlanması halinde davacı, bu takipte haczedilen maldan da alacağının tahsili için yararlanabileceği- Muvazaa (BK18) iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, davalı borçlu ile gayri resmi ilişki içinde bulunan ve onunla birlikte yaşayan davalı 3. kişinin, borçlunun içinde bulunduğu durumu ve alacaklıların ızrar kasdını bilebilecek kişilerden olduğu, iptali istenilen ve borca karşılık olduğu ileri sürülen senede dayalı icra takibinin borcun doğum tarihinden sonra başlatıldığı anlaşıldığından davalılar arasındaki hukuki işlemlerin danışıklı olduğu ve bu durumda davanın kabulü ile danışıklı icra takibinin iptaline karar verilmesi gerektiği-
"Borçlunun muvazaalı takipler yaptırarak, adına tesciline karar verilen taşınmazlar üzerine koydurduğu (muvazaalı) hacizlerin hükümsüz sayılması için yapılan takiplerin iptali" istemiyle açılan tasarrufun iptali davası sonucunda, mahkemece "davalı borçlunun diğer üçüncü kişiler ile anlaşarak hakkında yaptırdığı takiplerin muvazaalı olması nedeniyle iptaline" dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
Davalının borçluyu tanımadığı, taşınmazın borçlunun vekilinden satın alındığı, gerçek bir satış olduğu, satışın muvazaalı yapıldığının ispatlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Dava konusu taşınmazla ilgili işlemlerinin borcun doğumundan önce yapıldığından bu taşınmazlar yönünden davanın reddinin yerinde olduğu-Mahkemece alınan bilirkişi raporunda taşınmazı satan şahısların mameleklerinde bir artış olmadığı gibi satın alan şahısların da alım gücünün olmadığı belirtildiğinden, zaten müteahhit olan borçlunun tüm taşınmazları kızı, eşi ve yakın akrabaları adına tescilinin de yaşam deneyimlerine uygun olmadığı anlaşıldığından bu taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği- Muvaazalı olduğu ileri sürülen işlemin borcun doğumundan önce olduğu kısaca dava ön koşulu bulunmadığından red olduğuna göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7/2 maddesine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-