Tasarrufun iptali davasında davalı-borçlu hakkındaki takiplerin kesinleşmiş olması aranmakta olup, itirazın iptali ve diğer itiraz davalarının kesin olarak sonuçlanıp sonuçlanmadığı araştırılarak, kesinleşmemiş ise anılan davanın bekletici mesele yapılmasına karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu dairenin düzenleme şeklinde kat karşılığı inşaat yapım ve satış vaadi sözleşmesi gereği dava dışı yüklenici şirketin hissesine isabet eden bağımsız bilimlerden birisi olması ve davalı 3. kişinin anılan taşınmazı dava dışı yükleniciden almış olması karşısına borçlunun iptali istenen tasarrufun gerçek tarafı olmadığı-
Borçlunun bankada çalıştığı sırada zimmetine para geçirdiği ve bankaya zarar verdiği, davalı eşinin ve kardeşinin ise dava konusu taşınmaz ve aracı ekonomik olarak alım güçlerinin olmadığı, borçlunun mal kaçırma amacı ile ve bankadan zimmetine geçirdiği paralar ile bu malları edinerek davalılar üzerine yaptığının anlaşıldığından tasarrufların iptali gerektiği-
Takip konusu alacağın yabancı mahkeme ilamına ilişkin olması nedeniyle öncelikle Türkiye de takibe konulabilmesi için tenfiz kararı gerektiğinden, tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece öncelikle tenfize ilişkin dava dosyasının kesinleşmesini beklenerek kesinleştikten sonra; anılan ilam hem Türkiye'de, hem de yabancı ülkede takibe konulduğundan ve yabancı ülkedeki takip sonucu kısmı ödeme yapıldığı, borçlunun oradaki şirket hisselerine ve 4 taşınmazına haciz konulduğu ve icra işlemlerinin devam ettiği anlaşıldığından,talimat yazılarak, davacının dava konusu alacağıyla ilgili yabancı ülkede başlatığı takibin son durumunun sorulması; eğer takip konusu alacak borçlunun oradaki malvarlığından karşılanmış ise, tasarrufun iptali davasının "önkoşul yokluğundan reddine"; karşılanmamış ise Türkiye'deki takip dosyası içeriğinden, borçlunun Türkiye'de mal varlığının olmadığı anlaşıldığından, haciz tutanağının "geçici aciz belgesi" niteliğinde olduğu kabul edilerek dava konusu tasarrufların İİK'nun 278, 279, 280 maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığı değerlendirilmesi gerektiği- Dava dışı takip borçlusunun malvarlığından bahisle davalı borçlunun aciz halinde olmadığının kabulü ile aciz belgesi için davacıya iki aylık kesin süre verilmesinin isabetli görülmediği- Kati aciz belgesi düzenlenmesinin, davacı alacaklının elinde olmadığı ve bu konuda verilen iki aylık sürenin de makul süre sayılamayacağı, Türkiye'deki takip yönünden de düzenlenen haciz tutanağının İİK'nun 105.maddesi anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu)- Tasarrufun iptali davasının "önkoşul yokluğu nedeniyle reddi" halinde, davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği-
HMK mad. 177/1 gereğince ıslah tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği- Davacının bozma ilamından sonra ıslah ile arsa maliki ve yüklenici arasındaki sözleşmenin davalı yüklenicinin kabul beyanına dayalı olarak geriye etkili olacak şekilde feshine karar verilmesinin alacaklıları zarara uğratmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek İİK'nun 277 ve 283/1 maddeleri uyarınca tapu iptali ve tescil olmaksızın muvazaa nedeniyle yüklenicinin hissesine düşen daireler yönünden taşınmazın haciz ve satışına karar verilmesi şeklindeki ıslah talebinin reddi gerekirken, mahkemece, davacının aciz vesikası ibraz etmediği gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru olmadığı-
Borçlunun borcun doğumundan sonra dava konusu taşınmazını eşine yapılan satışın İİK'nun 278/3-1 maddesine göre bağış niteliğinden olup iptali gerektiği- Borçlu hakkında başlatılan takiplerden biri borcun doğum tarihinden sonra kullandırılan krediden kaynaklandığı anlaşıldığından, bu takip dosyası yönünden davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği diğer icra dosya borcunun hangi kredi ilişkisinden kaynaklandığı tesbit edildikten sonra bu dosyada da önceki kredi sözleşmelerine bağlı yeni bir kredi kullanımı söz konusu ise ve bu tarih tasarruftan sonra ise yine davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği- İtiraza uğramış olan icra takibinde açılmış olan itirazın iptali davasının kesin olarak sonuçlanıp sonuçlanmadığı araştırılarak,kesinleşmemiş ise anılan davanın bekletici mesele yapılmasına, alacaklı lehine sonuçlanmış ise borcun doğum tarihinin belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi; davacı alacaklının itirazın iptali davası tümden red edilmiş ise takip kesinleşmediğinden bu takiple ilgili davanın da ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlunun mal beyanında belirttiği adresinde yapılan hacizde burada oturanın olmadığı tesbit edilmiş, araç ve dava konusu taşınmazdan başka taşınmaz kaydına rastlanmamış olduğundan, mahkemece borçlunun aciz halinin varlığının kabulü ile davanın esasına girilmesi gerektiği-
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek bulunmadığı- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK. mad. 283/1, 2 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Davacı, davasını davalı Y. aleyhine açılan boşanma ve nafaka davası ile katkı payı alacağı davaları sonucu hükmedilmesi muhtemel nafaka ve tazminat alacağının tahsiline yönelik açtığından, ve boşanma davacı ile katkı payı davalarının derdest olduğu anlaşıldığından, mahkemece bu dosyaların sonucunun beklenmesi, davalar sonucu davacının nafaka, katkı payı alacağı belirlendiği takdirde, TBK'nun 19. maddesi gereğince değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olmasının, her zaman takip konusu alacağın gerçek bir alacak, yani davacının gerçekten alacaklı, borçlunun da gerçekten borçlu olduğunu göstermeyeceği, davacının gerçekten alacaklı olup olmadığının mahkemece res'en değerlendirilmesi gerektiği- Mahkemece, borçlu şirket ile davacı alacaklı arasındaki takip konusu çek düzenlenmesini gerektirecek bir alacak borç ilişkisinin bulunup bulunmadığı, gerekirse tacir olan borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, alacağın gerçek olduğunun tesbiti halinde, aciz hali var ise şimdiki gibi davanın kabulüne, aksi durumda davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Haczi kabil mal bulunmaz ise, haciz tutanağının "aciz belgesi" hükmünde olacağı- İcra dosyası kapsamında borçlunun alacak veya başka taşınır malı olmadığı, dava konusu taşınmaz dışındaki parsel üzerinde 26 adet haciz ve 300.000,00 TL'lık banka ipoteği olduğu anlaşıldığından, bu hali ile davacının alacağını karşılama imkanı bulunmadığı da açık olup aciz halinin varlığının kabulü gerekirken, mahkemece, aciz belgesi sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı- Borçlu hakkında alınmış bir "aciz vesikası olmadığı" ve "İİK'nun 105. maddesi kapsamında yapılmış bir haczin de bulunmadığı" gerekçesiyle, davanın "ön koşul yokluğu"ndan reddine karar verilmesi halinde, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-