Borçlu şirkete satış ilanının “tebliğ evrakı muhatap daimi çalışan temsilci ............ imzasına tebliğ edildi” şerhiyle tebliğ edildiği, ticaret sicil kaydına göre bu kişinin şirket yetkilisi olmadığı dolayısıyla tebligatı alan şahsın şirket yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak almaya yetkilendirilmiş, evrak müdürü gibi bir çalışan olup olmadığı tespit ve şerh edilmeden ve yine bu işlerle görevlendirilmiş başka bir çalışan olup olmadığı araştırılmadan doğrudan iş yeri çalışanına tebligat yapıldığı, buna göre Tebligat Kanunu'nun 12. maddesi ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 21. maddesinde belirtilen sıra nazara alındığında satış ilanı tebligatının usulsüz olduğu-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu ve ek bilirkişi raporu dikkate alındığında, icra mahkemesince kıymet takdirine itiraz üzerine belirlenen ve satışa esas alınan değerlerin ihalenin feshi yargılaması aşamasında alınan raporlardaki değerlerden daha düşük olduğunun anlaşıldığı, bu durumun, taşınmazların gerçek değerinden satışa çıkarılmasını engellediği, ... Parsel ve ....... Parsel olarak ayrı ayrı satılan taşınmazların, satış kararından önce tek Parsel’de birleşmesi nedeniyle tek taşınmaz olarak satışa çıkarılması gerektiği nazara alınarak şikayete konu ihalelerin feshine karar verilmesi gerekeceği-
İstinaf başvuru süresinin kanun gereği tefhimden itibaren başlayacağı- Süre tutum dilekçesi verilmeden istinaf dilekçesinin belirli süre geçirildikten sonra verildiği gözetilerek istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Satışa hazırlık işlemlerine yönelik şikayet üzerine mahkemece verilecek kararlar kesin olmakla birlikte, süresinde şikayet hakkının kullanıldığı hallerde, icra mahkemesi kararının ihalenin feshi aşamasında incelenmesinin mümkün olduğu, ancak yasanın öngördüğü bu olanağı kullanmayanların, aynı şikayet nedenleri ile ihalenin feshini talep edemeyecekleri, o halde, borçlu tarafından icra dosyasında alınan kıymet takdir raporuna karşı daha önce itiraz edilmediği gibi satış ilanının tebliğinden itibaren yasal yedi günlük süre içerisinde de itiraz yoluna başvurulmadığı ve başkaca bir fesih nedeni de bulunmadığı anlaşılmakla yazılı gerekçeyle ihalenin feshine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Üst sınır (limit) ipoteği sadece ipotek akit tablosunda belirtilen limit kadar alacağı teminat altına almış olduğundan, alacaklının ancak bu limit kadar ipotekli takip yapabileceği- Taşınmazı üzerinde limit ipoteği kurulan üçüncü kişinin, aynı zamanda kredi sözleşmesinde kefil olmasının, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipte ipotek limiti ile sorumlu olduğu ilkesini değiştirmeyeceği- Taşınmazın 1.385.000 TL’ye alacağa mahsuben alacaklıya ihale edildiği, müdürlüğün yaptığı hesaplamaya göre dosya borcunun 1.292.871,65 TL olarak tespit edildiği, şikayete konu Müdürlük kararı ile yapılan dosya hesabına dayanılarak "ihale bedelinin, 1.292.871,65 TL olan dosya alacağını geçtiğinden bahisle 92.128,35 TL’nin alacaklı tarafça dosyaya depo edilmesine" karar verildiği uyuşmazlıkta, davacı-borçlular, "taşınmazın alacaklı adına tescili işleminin tedbiren durdurulmasını" istemiş iseler de, İİK 134 vd. gereğince ihalenin kesinleştiği ve tescile engel bir durumun olmadığı, ancak, tesis edilen ipoteğin türü ve ipotek limiti gözönüne alındığında, dosya hesabı ipotek resmi senedine aykırı olduğundan, gerekirse dosyanın bilirkişiye tevdii ile iadesi gereken miktar olup olmadığı ve var ise ne kadar olduğunun tespit edilmesi gerektiği-
İİK'nun 133. maddesine göre yapılan ihalelerde, fesih isteminin reddi halinde para cezası öngörülmemiş olup, bu hususta para cezasının uygulandığı aynı yasanın 134. maddesine yapılan bir atfın da bulunmadığı, o halde, ilk derece mahkemesince şikayetçi aleyhine taşınmazın ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmedilmesi isabetsiz olup kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
İİK.’nin 128/a maddesinin 2. fıkrasında yer alan 2 yıllık sürenin, taraflar yönünden getirilen bir itiraz yada hak düşürücü süre niteliğinde olmayıp, taşınmazın değerinde oluşacak muhtemel değişimler nedeniyle taraf menfaatlerini korumaya yönelik bir süre olduğu tabi olup, söz konusu fıkranın son cümlesinde yazılı “doğal afetler ve imar durumundaki çok önemli değişiklikler meydana getiren benzer hallerde yeniden kıymet takdiri istenebilir.” düzenlemesinin de, bu sürenin taşınmazın gerçek değerinden satılması amacına matuf olduğunu gösterdiği-
Davacının kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olarak yer almasının davaya konu taşınmaz yönünden ihalenin feshini talep hakkı vermeyeceği de gözönüne alındığında şikayetçinin ancak kendi maliki olduğu ve dava konusu yapılmayan 5taşınmazlar yönünden aktif husumet ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekeceği-
İİK'nun 149. maddesine göre aralarında zorunlu takip arkadaşlığı bulunan asıl borçluya takibin yöneltilmediğinin görüldüğü, Yasa hükmüne aykırı olan bu eksikliğin mahkemece re'sen nazara alınması gerekmekte olup İİK'nun 16/2. maddesi gereğince takibin her aşamasında ve süresiz olarak şikayet yoluyla ileri sürülebileceği, bu durumda, asıl borçlu hakkında yapılmış bir takip bulunmadığına göre, takibe devam edilmesi ve ipotek veren borçluya ait taşınmazın satışı mümkün olmadığından, yapılan ihalenin de yok hükmünde olduğu, o halde, mahkemece, re'sen ihalenin feshine karar verilmesi gerekeceği-
Alacaklı vekilinin vekaletnamesinde davayı kabul yetkisinin bulunduğu gözetilerek ihale alıcısı olarak alacağa mahsuben satın aldığı taşınmazlar yönünden kabul beyanı değerlendirilerek ihalenin feshine ilişkin karar verilmesi gerektiği-