Şikayet yolu ile icra mahkemesine başvurup, ihalenin feshini istemeyen taşınmaz malikinin, şikayetçi tarafından ileri sürülen ihalenin feshi isteminin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair karar nedeniyle aleyhine hüküm kurulmadığı da dikkate alındığında; temyiz hakkının olmadığı-
İcra ve İflas Kanunu'nda, icra müdürünün görevleri ve yetkilerinin sayıldığı, "yatırılan paraların nemalandırılacağına" ilişkin İİK'nın 134. maddesindeki özel düzenleme dışında açık şekilde bir düzenlemeye yer verilmediği - İİK ve sair mevzuatta ' İcra Müdürlüğü'ne yatırılan paraların hangi durumlarda ve nasıl nemalandırılacağı' nın tahdidi olarak sayıldığı - Borçlu vekilince nemalandırılması talep edilen dosyada "teminat olarak yatırılan 3 aylık kira bedelinin, nemalandırılması kanunen gereken meblağlar arasına girmediği"-
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 363/1. maddesine göre, istinaf yoluna başvuru süresinin, ilk derece mahkemesi kararının tefhim veya tebliğinden itibaren on gün olduğu- Anayasa'nın 153. maddesi gereğince Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının, yasama yürütme ve yargı organlarını bağlayacağı, yayımlandığı tarihten itibaren kural olarak derhal uygulanacağı, ancak 7.5.2010 tarih 5982 sayılı Kanunla değişik Anayasa 148. maddede düzenlenen bireysel başvuru sonucu verilen kararların, iptal kararları gibi bağlayıcılığına ilişkin açık bir hükmün bulunmadığı, "Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru üzerine verdiği kararların "bireysel" nitelikte olup, münferit olaylara ilişkin olduğu ve bu haliyle her olayda uygulanacak mutlak kurallar getirmeyecekleri, bu nedenlerle Anayasa mahkemesinin bireysel başvuru üzerine verdiği kararların iptal kararları gibi etki doğuracağının düşünülemeyeceği, o halde istinaf ve temyize gelen davacı borçlu vekilinin Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkını kullanmadığı bir başka deyişle kendisi hakkında hak ihlali kararı verilmediği anlaşılmakla, Bölge Adliye Mahkemesince, İİK'nın 365/3. maddesi gereğince istinaf isteminin süre aşımından reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesinin doğru olmadığı-
Borçluya gönderilen ödeme emrinin muhatabın adreste bulunmama sebebinin belirtilmediği, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceğinin anlaşılamadığı, bu nedenle ödeme emri tebligatının usulsüz olduğu- Borçlu vekiline azilname ile azledildiği tarihten sonra yapılan tebligat ile borçlunun şikayete konu takipten haberdar olduğunun kabul edilemeyeceği- Diğer bir takip dosyasına ilişkin borçlu adına ihalenin feshi davası açılmış olmasının da borçlunun şikayete konu takipten haberdar olduğu şeklinde yorumlanamayacağı- Ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği- "Borçlunun 5 yıl boyunca takipten haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu iddiasının dinlenmeyeceği ve ödeme emrinin diğer takip dosyası ile aynı şekilde tebliğ edilmesi üzerine, o takipte ödeme emrinden daha önce haberdar olunduğu beyan edilerek ihalenin feshi davası açılmasının da durumu değiştirmeyeceği"-
Şikayete konu ihalelere esas alınan ve icra hukuk mahkemesince kıymet takdir raporuna itiraz üzerine belirlenen değerlere ilişkin bilirkişi raporunda, değerlemenin hangi tarihe göre yapıldığının açıkça belirtilmediği gerekçesiyle İİK'nın 128/a maddesinde düzenlenen iki yıllık sürenin icra müdürlüğünce yapılan kıymet takdirine esas keşif tarihinde başlayacağı, buna göre de ihale tarihine kadar iki yıllık sürenin geçtiği belirtilerek borçlunun istinaf başvurusu kabul edildikten sonra yeniden kurulan hükümle şikayetin kabulü ile şikayete konu taşınmaz ihalelerinin feshine karar verilmesi gerekeceği-
Bölge Adliye Mahkemesince, Dairenin bozma kararından önce verilen kararda, ihalenin feshi isteminde zarar unsuru bulunmadığından bahisle şikayet dilekçesinde ileri sürülen hususlardan sadece süresinde satış avansı yatırılmaması nedeniyle haczin düştüğüne dair iddianın incelendiği belirtilerek sonuca gidildiği, şikayette ileri sürülen sair fesih iddialarının ise hiç incelenmediği, Dairenin bozma ilamı ile; yasal süresi içerisinde satış avansı da yatırılmak suretiyle usulüne uygun olarak satış istendiğinden aksi yöndeki Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinin yerinde olmadığına değinildikten sonra, taşınmaz muhammen bedelin üzerinde satılmış olsa dahi, borçlunun şikayet dilekçesinde, satış ilanı ile kıymet takdiri raporunun usulsüz tebliğ edildiği ile birlikte kıymet takdirinin düşük belirlendiğine ilişkin iddialarının da bulunması karşısında, bu hususlara yönelik istinaf nedenlerinin de incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğine işaret edilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulduğu, ......... tarihli duruşmada Dairenin bozma ilamına uyulmasına karar verildiği halde; bozma kararında belirtildiği üzere kıymet takdiri raporu ile ilan tebliğ işlemlerinin usulüne uygun olup olmadığı ile birlikte kıymet takdirinin düşük belirlendiğine ilişkin iddialar incelenmeksizin karar verildiği ve bu suretle Dairenin bozma kararının gereği gibi yerine getirilmediğinin anlaşıldığı-
Borçlu tarafından 18.07.2022 tarihinde istinaf başvurusunda bulunulduğu, ek karar ile borçlunun istinaf başvurusunun süresinde olmadığından reddine karar verildiği, iş bu ek karara karşı borçlu tarafından süresinde istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan incelemede, istinaf başvuru süresinin son gününün 15.07.2022 resmî tatil gününe, devam eden günlerin ise hafta sonuna denk gelmesi nedeni ile borçlu tarafından süresinde istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmış olup İlk Derece Mahkemesinin 01.09.2022 tarihli ek kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve işin esasının incelenmesine geçilmiş olup somut olayda, diğer borçlu adına kayıtlı taşınmazın 1/2 hissesine 13.10/2021 tarihli keşif neticesinde 616.860,00 TL değer takdir edildiğini, kıymet takdiri ve satış ilanının şikayetçi borçluya tebliğ edildiği, buna dair herhangi bir şikayet nedeninin bulunmadığını, taşınmaz hissesinin 22.04.2022 tarihli ihalede 700.000,00 TL bedel ile muhammen bedelinin üzerinde ihale edildiği anlaşıldığından, davacı borçlu yönünden zarar unsuru gerçekleşmemiş olduğundan borçlunun ihalenin feshi isteminde hukuki yararı bulunmadığından ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğuna-
İhale bedelinin muhammen bedelin üzerinde olduğundan, borçlunun fesih isteminde hukuki yararının bulunmadığı-
Şikayetçi 3. kişi alacaklının ihalenin feshi başvuru dilekçesinde kıymet takdir raporuna ilişkin bir itirazının bulunmadığı ve şikayetçinin alacaklı olduğu takip dosyasının infazen işlemden kaldırıldığı anlaşıldığından alacaklının ihalenin feshi isteminde hukuki yararının bulunmadığı-
Davacı .......’nın borçlu şirket temsilcisi olarak borçlu şirket adına ihalenin feshi davasını açma hakkı var ise de; takibin taraflarından olmadığı gibi, takip dayanağı kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olmasının ipotekli takipte kendisine borçlu sıfatı kazandırmayacağı tabi olmakla birlikte, tapu sicilindeki ilgililerden yada ihaleye pey sürmek suretiyle iştirak edenlerden de olmadığından, İİK’nın 134/2. maddesi gereğince, kendi adına bu davada aktif husumet ehliyeti bulunmadığının kabulü gerekeceği, o halde; Bölge Adliye Mahkemesince; İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılmak suretiyle yeniden esas hakkında verilen kararla, gerekçeli karar başlığının davacılar kısmına ........’nın yanı sıra ......... ... A.Ş.’nin de yazılması ve davacı ..... yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine ve aleyhine para cezasına yer olmadığına, diğer davacı ...... A.Ş. yönünden ise, dava tarihi itibariyle 7343 sayılı Kanun'un 12. maddesi ile İİK'ya eklenen 111/a maddesinin yürürlükte olmadığı ve somut uyuşmazlıkta uygulanamayacağı tabi olmakla, müflis borçlu şirket yönünden ihalenin feshi sebebi bulunmadığından, davanın esastan reddine ve 7343 sayılı Kanun'la değişik İİK'nın 134/5-3. maddesi gereğince fesih gerekçeleri ile Anayasa'nın 13. maddesinde düzenlenen ölçülülük ilkesi de nazara alınarak davacı şirket aleyhine para cezasına hükmedilmesi gerekirken, gerekçeli karar başlığında tarafların hatalı yazılmasının ve bunun sonucu olarak da para cezasının davada aktif husumet ehliyeti bulunmayan ....... aleyhine hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-