İstemin, İİK.nun 134/2. maddesi uyarınca şikayetçinin aktif husumet ehliyetinin bulunmaması nedeniyle reddi halinde işin esasına girilmemiş olacağından, aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceğinden mahkemece şikayetçinin para cezasına mahkum edilmesi isabetsiz ise de; anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
İcra müdürlüklerinin, mahkeme kararlarını aynen infaz ile görevli olduğu, aile mahkemesince verilen, icra vasıtasıyla satışın önlenmesine yönelik sihtiyati tedbir kararının, bu karar aynı mahkemece kaldırılmadıkça uygulanması gerektiği gibi, icra mahkemesinin de anılan kararla bağlı olduğu, başka bir deyişle icra mahkemesince ihtiyati tedbir kararının yorumlanamayacağı-
Her ne kadar borçlulara yapılan satış ilanı ve kıymet takdir tebliğ işlemlerinin usulsüzlüğü iddia edilmiş ise de, şikayet dilekçesinde taşınmazların kıymetinin düşük olduğunun ileri sürülmediği, yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, satış bedelinin, muhammen bedelin üzerinde olması halinde zarar unsurunun oluşmadığının kabulünün gerekeceği-
Şikayetçinin takipte alacaklı veya borçlu sıfatını taşımadığı, tapu siciline göre ilgili olmadığı ve ihaleye katılmadığı için pey süren konumunda da bulunmadığı, Bu durumda şikayetçinin aktif husumet ehliyeti bulunmadığından işin esasına girilmeden mahkemece istemin reddi gerekirken, işin esasının incelenerek sonuca gidilmesinin doğru olmadığı-
Hüküm içeriğinin aynen infazı zorunlu olup, ilamın infaz edilecek kısmının yorum yoluyla belirlenemeyeceği; ihalenin feshine ilişkin ilamda ödeme emrinin tebliğ tarihinin düzeltilmesine ilişkin bir hüküm bulunmadığından, icra müdürlüğünce ödeme emrinin tebliğ tarihinin düzeiltilmesinin isabetsiz olduğu-
İhale konusu mahcuzun satışı halinde, haciz alacaklısı avukat alacağına kavuşma imkanı bulabileceğinden, bu halde borçlu ile borçlu vekili olarak geçen avukatı arasında menfaat çatışması olduğu- Mahkemece borçlu asilin 1. artırmada hazır bulunması nedeniyle, satışın 2.artırmaya kaldığını bu tarihte öğrendiği kabul edilse de, ihale konusu taşınmazın 1. açık artırmasının yapıldığı tarihe göre, 1. artırmada borçlunun hazır bulunması satışa hazırlanmak için makul süre olarak kabul edilemeyeceği- Taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- Borçlu adına vekiline gönderilen satış ilanı tebliğ işlemi, usulsüz olduğundan şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece ihalenin feshi sebepleri eksiksiz olarak incelenmediği gibi, ihalenin feshi gerekçesi olarak gösterilen ihale konusu taşınmaza ilişkin tapudaki hisse oranı ile satış ilanındaki hisse oranının birbiri ile uyumlu olduğunun anlaşılmasına rağmen mahkemece yanılgılı değerlendirme ile karar verilmesinin hatalı görüldüğü-
Reddedilen şikayetçi aleyhine para cezasına karar verilebilmesi için şikayetin esasa ilişkin nedenlerle reddi öngörülmüş olup, dava şartı nedeniyle esasa girilmeksizin istemin reddi halinde para cezasına karar verilemeyeceğinden borçlu aleyhine para cezasına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Menkul ihalelerinde, satış ilânının taraflara ve ilgililere tebliğ zorunluluğunun olmadığı, somut olayda satış kararında da şikayetçiye tebliğ yapılmasına dair bir karar olmadığının görüldüğü, bu durumda ilanların tebliğ yerine geçeceği ve yasada öngörülen 7 günlük dava açma süresinin de ihale tarihinden itibaren başlayacağı-
Borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı, değişen yeni adresine herhangi bir tebligat çıkarılmaksızın, önceki adresine Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre yapılan satış ilanı tebliğ işleminin usulsüz olduğu- Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemesi veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-