Borçlunun satışın durdurulması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece aynı tarihte taşınmaz satışının tedbiren durdurulmasına karar verildiği, dolayısıyla şikayet tarihi itibariyle henüz yapılmış bir ihalenin bulunmadığı anlaşılmış olduğundan, mahkemece, şikayetçinin satışın durdurulması talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, şikayet dilekçesindeki talep ile bağlı kalınmaksızın, başvuru yanlış vasıflandırılmak suretiyle ihalenin feshi istemi olarak kabul edilip ortada yapılmış bir ihale bulunmadığı halde istemin reddine ve olayda uygulanma yeri bulunmayan İİK'nun 134/2. maddesi uyarınca taşınmazların muhammen bedeli üzerinden şikayetçinin para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İhalenin kesinleşmesinden sonra menfi tespit davasında verilen takibin durdurulması kararının, kararın verildiği tarihten sonra takip işlemlerinin durdurulmasına yönelik olup, tedbir öncesi yapılan ihale ve bu ihaleye bağlı olarak yapılan tahliye işlemlerini durdurmasının söz konusu olmadığı-
Şikayetçinin başvurusu üzerine İcra Hukuk Mahkemesinin dosyasında kıymet takdir raporuna itirazın kabulü ile itiraz konusu taşınmazın değerinin tekrar tespit edildiği, ancak taşınmazın icra mahkemesince yaptırılan ve kesinleşen kıymet takdiri gözardı edilerek, icra dairesince alınan kıymet takdir raporunda belirlenen muhammen bedelle ihaleye çıkarıldığı ve ikinci artırmada ihale edildiği anlaşılmış olduğundan, hissedarın bu hususu ihalenin feshi sebebi yapmasında menfaatinin bulunduğu-
Sosyal Güvenlik Kurumu alacağının tahsili için 6183 s. K. kapsamında yapılan ihalenin feshi için açılan davanın iş mahkemesinde görülmesi gerekeceği-
Takibin tarafı olmasa da taşınmazı ipotekle yükümlü olarak kazanan kimsenin borçlu sıfatına haiz olduğu ve bu sebeple icra müdürlüğünün ihaleye katılma talebinin reddine dair kararının isabetli olduğu-
İİK.134/II’de “ihalenin feshi talebi üzerine icra mahkemesinin talep tarihinden itibaren yirmi gün içinde duruşma yapacağı ve taraflar gelmeseler bile icap eden kararı vereceği” öngörülmüş olduğundan, tarafların duruşmaya katılmamaları veya şikayetçinin katılmayıp davalının da “davayı takip etmeyeceğini” bildirmesi halinde, mahkemece işin esası ile ilgili mevcut deliler değerlendirilerek olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği, bunun yerine önce “dosyanın işlemden kaldırılmasına” sonra da “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilemeyeceği-
İhale alıcısı olan alacaklı vekilinin yerel mahkeme tarafından karar verildikten sonra davayı kabul ettiği, bu nedenle de davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiği anlaşıldığından, alacaklı vekilinin bu beyanı, davayı kabul anlamında olup, anılan vekilin vekaletnamesinde kabul yetkisi bulunduğuna ve dava da HMK. mad. 308/2.'de belirtilen tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir dava olmadığına göre, mahkemece, ihale alıcısı olan alacaklı vekilinin kabul beyanı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi için kararın bozulması gerektiği-
İhale konusu borçlu lehine kurulan üst hakkının satışa esas değerinin, taraflar arasındaki resmi sözleşme hükümleri dikkate alınarak, sözleşme süresince üst hakkının üzerindeki yapılar ile birlikte sözleşmeye uygun kullanılması neticesi üst hakkı sahibine sağlayacağı her türlü yarar değerlendirilerek, kalan sözleşme süresine göre belirlenmesi gerektiği-
İİK'nun 128a/III. maddesi uyarınca her ne kadar "icra müdürlüğünce takdir edilen kıymet- hem taşınırlarda ve hem de taşınmazlarda- 'kural olarak' iki yıl süre ile geçerli" ise de; taşınmazların haciz tarihinden itibaren 'bir yıl', taşınırların ise 'altı ay' içinde 'satışının istenmemesi' veya 'müşteri (alıcı) çıkmaması nedeniyle satılamaması' ve satış isteme süresinin geçmiş olması halinde konulmuş olan haczin düşmesinden sonra, aynı alacaklı tarafından yeniden haciz talep edilmesi üzerine, yeniden kıymet takdir edilerek satış talebinde bulunulması gerekeceği (yani; düşmüş olan haciz nedeniyle daha önce takdir edilmiş olan kıymet esas alınarak satışın yapılamayacağı)-