Taşınırın ihale bedelinin muhammen bedel ya da üzerinde olması halinde zarar unsurundan söz edilemeyeceği-
İhaleye konu olan araçlar üzerinde rehin hakkı bulunan bankanın, bu rehin hakkı ile ilgili olarak satış istemedikçe ilgili sayılmayacağından satış kararında satış ilanının tebliğine karar verilen ilgililerden de sayılmayacağı, dolayısıyla şikayetçiye satış ilanı tebliğinin gerekmeyeceği-
Satış ilanında sadece “muhtelif ezik ve çizikler mevcut” yazdığı, dosya içeriğinde ihale konusu araca ilişkin başkaca bilgiye yer verilmediği, ihale alıcısının aracın bir çok yerinin paslanmış ve çürümüş olduğu iddiasının, malın esaslı vasıflarında hataya düşürülmesi niteliğinde olmasına rağmen bu konuda inceleme yapılmadan karar verildiği görüldüğünden, mahkemece, refakate alınacak bilirkişilerle keşif icra edilip şartname ile satış ilanına göre ihale edilen aracın fiili durumunun tespit edilmesinden sonra aracın, satış ilanında belirtilen vasıfları ile uyumlu olup olmadığının belirlenerek, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Satış bedelinin muhammen bedelin yüzde yüzünün üstünde olması halinde zarar unsuru oluşmayacağından, ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediğinin kabulü gerekeceği, bu durumda şikayetçinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararının olmadığı-
Borçluya gönderilen 135 tahliye emrinin iptali talebinde bulunmak hakkı ise sadece borçluya ait olup; şikayetçi şirketin muhatabı olmadığı tahliye emrinin iptalini istemek hakkının bulunmadığı, borçlunun taşınmazda işgalci olduğu tespit edildiğine göre, adı geçene 135 tahliye emri gönderilmesinde usul ve yasaya uymayan bir yönün bulunmadığı, kaldı ki, şikayetçi, kira sözleşmesi uyarınca kiracı sıfatını haiz olmayıp kiraya veren taşınmaz maliki olduğundan bu belgeye dayanarak işgalde haklılığını kanıtlaması ve tahliye emrinin iptali talebinde bulunmasına da yasal olarak olanak bulunmadığı-
Davacı tarafın, KDV oranının satış ilanında %1 olarak gösterildiğini satış ilanı tebliği ile 26.12.2014 tarihinde öğrendiği halde, bu tarihten itibaren İİK'nun 16. maddesinde öngörülen yasal sürede icra mahkemesine başvurarak şikayet konusu yapmadığından, aynı nedene dayanarak ihalenin feshini talep edemeyeceği-
Şikayetçiye ilânen tebliğ masrafını ödemesi için muhtıra çıkarılmasına karşın, gerek muhtıra içeriğinde, gerekse muhtıranın tebliğine ilişkin tebligat parçası üzerinde kesin süre verildiğine dair ihtarat yer almadığından HMK'nun 90 ve 94. maddelerine uygun bir kesin süre verilmediği anlaşılmakta olup, mahkemece, usulüne uygun kesin süre verilmeden buna dayanılarak hüküm tesisinin de doğru olmadığı-
İhalenin feshi talebi üzerine icra mahkemesinin talep tarihinden itibaren 20 gün içerisinde duruşma yapacağı ve taraflar gelmese bile icap eden kararı vereceği-
Menkul ihalesinde de uygulanan İİK.nun 134/2. maddesinde, ihalenin feshini isteyebilecek ilgililerin sınırlı olarak sayıldığı, bunların satış isteyen alacaklı, borçlu ve pey sürmek sureti ile ihaleye iştirak edenler olduğu, ihaleden önce, satışı yapılan menkuller hakkında, kendi dosyasından satış avansını yatırarak satış isteminde bulunmayan haciz alacaklısının, ihalenin feshi davası açmasına yasal imkanın olmadığı-
İİK'nun 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceği öngörüldüğü, bu durumda davacının ihalenin feshi istemi zarar unsuru yokluğu nedeniyle ve işin esasına girilmeden reddedileceğinden aleyhine ihale bedelinin, takibe konu alacağın konut finansmanından kaynaklanması nedeniyle aynı maddenin üçüncü fıkrası gereğince uygulanan % 20’si oranında para cezasına hükmedilmesi isabetsiz olup, mahkeme kararının bu nedenle bozulması gerekmekle beraber anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekeceği-