Davacıya, boşanma kararının verildiği tarihten sonra, 506 sayılı Kanun hükümleri uyarınca ölen babasından yetim aylığı bağlandığı, Kurum yoklama memurlarının davacıya ait adreste yaptıkları tespit üzerine düzenledikleri rapor doğrultusunda, davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı gerekçesiyle bağlanan ölüm aylığının kesildiği, uyuşmazlık konusu yetim aylığının iptali işlemi 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra gerçekleşmiş olduğundan anılan Kanunun Geçici 1.maddesinin uygulanamayacağı-
Davacıya ölen babasından yetim aylığı bağlandığı, kurum yoklama memurlarının davacıya ait adreste yaptıkları tespit üzerine düzenledikleri rapor doğrultusunda, davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı gerekçesiyle bağlanan yetim aylığının kesildiği anlaşıldığından, mahkemece yapılması gereken iş, davalı ile boşandığı eşinin fiili beraberliğinin ortaya konulması amacıyla ilgili nüfus müdürlüklerinden boşanan eşlerin adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilerek kayıtlı yerleşim yerlerinin saptanması, bu yerler yönünden yeniden, geniş kapsamlı ve dava konusu döneme ilişkin olarak emniyet müdürlüğü/jandarma komutanlığı araştırmasının yapılması, görev yapan anılan mahalle/köy muhtar ve azalarının tümünün tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulması, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiğinin saptanması, seçmen bilgi kayıtları getirtilmesi, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adreslerin dikkate alınması, boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğini ortaya konularak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacıya, boşanma kararının verildiği 05.04.2007 tarihinden sonra, 01.05.2007 tarihinden başlamak üzere 506 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yetim aylığı bağlandığı, Kurum yoklama memurlarının davacıya ait adreste yaptıkları tespit üzerine düzenledikleri rapor doğrultusunda, davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı gerekçesiyle bağlanan ölüm aylığının kesildiği ve 01.10.2008 den itibaren ödenen aylıkların yersiz ödeme olduğundan bahisle faizi ile iadesinin talep edildiği anlaşıldığından; mahkemece işin esasına girilerek, birlikte yaşama olgusu yöntemince araştırılmak suretiyle, Kurumun davacıya bağlanan ölüm aylığının iptali ile ödenenlerin iadesine yönelik işleminin 5510 sayılı Kanunun 56/son maddesine uygun olup olmadığının tespiti gerekeceği-
Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 197/2. maddesinde hükme bağlanan, müşterek yaşama haklı nedene dayalı olarak ara verilmesi nedeniyle açılan tedbir nafakası talebine ilişkin olup, TMK’nın 201. maddesinde; evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemlerin alınması konusunda eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğu, bu hüküm gereğince, gerek tedbir nafakası, gerekse birliğin korunması ile ilgili diğer tedbirlerle ilgili davalar, eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği- Davacı eş, davalının yerleşim yerinden ayrı bir yerde oturuyorsa davalı eşin yerleşim yerine gitme zorunluluğu olmadan kendi oturduğu yerleşim yeri Aile Mahkemesinde dava açabilir. Davacı eş isterse, bu tedbirlerle ilgili olarak davalının yerleşim yeri Aile Mahkemesinde de dava açabilecektir. Bu halde davacı TMK’nın 201/1. maddesi hükmü gereğince kendi yerleşim yeri mahkemesinde veya HMK’nın 6. maddesi hükmü gereğince davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açma konusunda seçimlik hakka sahiptir.
4077 sayılı yasının 23.maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağı, görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği, görevle ilgili hususlarda kazanılmış hakkın söz konusu olmayacağı- 4077 sayılı Kanunun 2. ve 3.maddeleri gereği somut olaya 4077 sayılı Kanunun uygulanması gerektiği, aynı yasanın 23.maddesi gereğince uyuşmazlığın çözümünde Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, ayrı bir Tüketici Mahkemesinin bulunması halinde görevsizlik kararı verilmesi, aksi halde davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekeceği-
Davalı borçlu ile borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3. kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu ve zorunlu dava arkadaşları usul işlemlerini birlikte yapmak zorunda oldukları-
İptal davalarının ayni değil şahsi nitelikte davalar olduğundan genel yetki kurallarına göre davalının yerleşim yeri mahkemesinde görüleceği davalılar birden fazla ise dava davalılardan birinin yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği- 3. kişi konumundaki davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan yetki itirazının birlikte yapılması ve HMK. mad. 19/2 uyarınca yetkili mahkemenin gösterilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptaline ilişkin davalar aynı hakka değil, kişisel hakka dayanan davalardan olduğundan genel yetki kuralına göre HMK'nun 6 maddesi gereğince davalıların yerleşim yeri mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Haksiz fiil sonucu manevi tazminat isteminde yetkili mahkemenin bulunmasında HMK 16'nın dikkate alınacağı; HMK. 6'nın yanında zarar gören davacının oturduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğu-
HMK'nun tamamlanmış işleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı (HMK. mad. 448), Taraflardan her ikisinin de tacir olduklarına ilişkin bilgi ve iddia bulunmadığından alacaklı ve borçlu arasında yapılan bonodaki yetki kaydının, takip tarihi itibari ile yürürlükte olan HMK. mad. 17 gereğince geçersiz olduğu, bonoya dayalı olarak, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra dairesinde (HMK. 6.md.); bonoda öngörülen ödeme yerinde, ancak, 6102 s. TTK. mad. 777/3 gereğince, açıklık bulunmadığı takdirde senedin düzenlendiği yerin, ödeme yeri ve aynı zamanda düzenleyenin yerleşim yeri olarak kabulü gerekeceğinden, düzenlendiği yer gösterilmeyen bir bono düzenleyenin adının yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılacağından bononun tanzim yerinde icra takibi yapılabileceği-