Kambiyo senetlerine mahsus takipte borçlunun imzaya ve borca itiraz etmesi ve icra mahkemesince itirazın kabulü ile takibin davacı-borçlu yönünden durdurulmasına karar verilmesi ve kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmesi üzerine, borçlunun kendisinden tahsil edilen ve alacaklıya ödenen paraları İİK m. 361 uyarınca geri istemesinin mümkün olmadığı- Ortada yanlışlıkla ödenen veya ödeme tarihi itibariyle fazladan yapılmış bir ödemenin ya da yanlış kişiye yapılan bir ödemenin mevcut olmadığı, takip borcuna ilişkin ve mevcut duruma uygun olarak yapılmış bir ödeme söz konusu olduğundan takibin durdurulması isteminin kabul edilmiş olmasının borçlu tarafından yapılan ödemeyi hükümsüz kılmayacağı, anılan istemin borçlu tarafından genel mahkemelerde açılacak istirdat davasında tartışılması gerektiği-
Yetkisizlik kararının kesinleşme tarihi, borçlu şirket hakkında verilen üç aylık geçici mühlet süresi içinde olup, bu süre içerisinde hiçbir takip işlemi yapılamayacağından, HMK m. 20'de düzenlenen gönderme süresinin henüz başlamayacağı- Konkordato taleplerinin reddi ve borçlular hakkında mahkemece verilen geçici mühlet ile bu kararla birlikte verilen tedbirlerin kaldırılmasına dair kararı ile takip işlemlerine devam edilebileceği ve bu suretle de HMK’nın 20. maddesinde belirlenen gönderme süresinin başlayacağı- Buna göre alacaklı tarafından, iki haftalık süre içerisinde yapılan gönderme talebinin yasal sürede olduğu-
Kambiyo yollu takip nedeniyle borca itirazın 5 günlük hak düşürücü süreden reddine dair kararın temyizi kabil olduğu-
Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte, takibe konu kambiyo senedi altındaki imzaya itiraz, İİK'nun 170. maddesinde özel olarak düzenlendiğinden, imza inkarı nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında, sonraki genel kanun olan HMK'nun 209. maddesinin uygulanamayacağı- İmza itirazının, satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmayacağı, ancak; icra mahkemesinin itirazla ilgili kararına kadar takibin geçici olarak durdurulmasına karar verebileceği- Öte yandan sahtelik iddiasının imza itirazı dışındaki bir nedene dayanması halinde, Yargutay 12. Hukuk dairesi; İcra ve İflas Kanunu'nda bir düzenleme bulunmadığından HMK'nun 209. maddesinin uygulanması gerektiği görüşünde iken, daha sonra içtihat değişikliğine giderek sahtelik iddiasının borca itiraz niteliğinde olup, bu konunun da İİK'nun 169/a maddesinde düzenlenmiş olması nedeniyle, HMK'nun 209. maddesinin bu yönden de uygulama yerinin olmadığı görüşünü benimsemiş olduğu- İcra mahkemesinin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımadığından borca veya imzaya itirazın incelenmesi sırasında sahtelik iddiasına dayalı olarak genel mahkemelerde açılan davaları bekletici mesele yapamayacağı gibi genel mahkemede dava açıldığı gerekçesine dayalı olarak takibin durdurulmasına da karar veremeyeceği, ancak itirazın esası hakkındaki kararına kadar icra takibinin İİK hükümlerine göre muvakkaten durdurulmasına karar verebileceği ya da genel mahkemede açılmış olan davada usulüne uygun bir şekilde tedbir kararı verilebileceği-
Borçlu yönünden imza incelemesi sonucu inkar edilen imzanın borçluya ait çıktığı, bu borçlu yönünden takibin dava sonuna kadar geçici olarak durdurulmasına karar verildiği ve alacaklının da talebi olduğu halde inkar tazminatına hükmedilmemesinin isabetsiz olduğu-
İcra mahkemesinde görülen borca itirazın borçlunun mirasçılarının haklarını etkileyecek nitelikte ve miras yoluyla intikali mümkün bir malvarlığına ilişkin hakkın kapsamı içerisinde olması dikkate alındığında, borçlunun kararın istinaf edilmesinden sonra ancak istinaf incelemesi yapılmasından önce vefatı üzerine HMK m. 55'de belirtildiği üzere borçlunun mirasçılarına tebligat yapılıp taraf teşkili sağlanmaksızın esas hakkında karar verilemeyeceği-
Davayı geri almanın davadan feragatten farklı olduğu- Davayı geri alan davacının, bununla talep sonucundan, yani hakkının özünden feragat etmemekte, sadece davasını geri almakta ve onu ileride tekrar açabilme hakkını saklı tuttuğu- Davacının davasını geri alabilmesi için davalının rızası gerektiği- (m.185/1) Davacının, davalının rızası (muvafakatı) ile davayı geri alabileceği- Davalının rızasının açık (sarih) olması gerektiği- Zımnî muvafakatin yeterli olmadığı-. Dava, davalının yokluğunda devam ediyorsa, davacının davasını geri almasına imkân bulunmadığı;: çünkü davalının buna açıkça muvafakat ettiğini (mahkemeye) bildirmesine imkân bulunmadığı- Davanın geri alınması durumunda mahkemece "karar verilmesine yer olmadığına” kararı verileceği; burada davayı geri alan davacının, bununla davasını terk etmiş olduğu-
Senette mevcut olan çıkıntı veya senet metni altındaki hak ve silinti ayrıca tasdik edilmemiş ise inkar halinde HMK 207 gereğince yok hükmünde olduğu- Bir başka anlatımla, senet üzerinde yapılan değişikliklerin geçerli olabilmesi için, düzenleyen tarafından imza veya paraf edilmek suretiyle onanması gerekeceği- Onanmamış çıkıntı, kazıntı veya silintinin tespit edilmesi halinde, senedin düzeltme öncesi durumuna göre değerlendirme yapılacağı-
Sözleşmede takip alacaklısının imzası bulunmuyor ise de sözleşme kapsamında takibe konu 01 numaralı senet tarif edilerek senette imzası bulunan ...ın eşi ....’a teminat senedi verileceği ve verilen bu senedin yapılacak işlerin yapılmama ihtimaline binaen verildiği hususunun “... iş zamanında yapılmaz ise şirket ...’ın eşi ...’a yapılmayan işlerin bedel teminatı olarak 19.01.2022 vadeli 01 nolu 150.000,00 TL'lik ....k. İnş. senedi verilmiştir....“ şeklinde şerh edildiği dolayısıyla, takibe konu senetlerden 01 numaralı ve 150.000,00 TL bedelli senet yönünden teminat olduğunun kabulü ile bu senet yönünden durdurma kararı verilmesi gerektiği-
Şikayetçi borçlu tarafından temyiz aşamasında dosyaya sunulan ................. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ................. sayılı kararı ile takip alacaklısı ....... hakkında Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık suçundan mahkumiyet, Resmi Belgede Sahtecilik suçundan hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına kararı verildiği ve Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararının ........... Bölge Adliye Mahkemesi .............. Ceza Dairesinin ............ tarihli kararıyla kesinleştiğinin görüldüğü, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesiyle kesinleşmiş mahkumiyet kararının bağlayıcı olacağı hüküm altına alınmış olmakla ......................... Ağır Ceza Mahkemesi kararının hukuk hakimi yönünden bağlayıcılığı olduğu sabit olup, bahsi geçen mahkumiyet hükmü nazara alınıp değerlendirilmek sureti ile sonuca gidilmesi için ........... Bölge Adliye Mahkemesi ........... Hukuk Dairesinin .............sayılı kararının bozulması gerektiği-
