Bozma kararındaki kamu düzenini ilgilendirmeyen hususlarda tarafların tamamının bozma kararına uyulmasını talep etmeleri halinde direnme kararı verilemeyeceği- Yargıtay'ın bozma ilamına uyulmasına karar verildiği takdirde, mahkemenin artık bu uyma kararı ile bağlı olduğu- Mahkemenin bozma kararına uygun yeni bir karar vermek zorunda olduğu; çünkü bozmaya uyma kararı ile bozma yararına olan taraf için usule ilişkin kazanılmış hak doğmuş olacağı- Somut olayda; alacaklı, mahkemece belirlenen tevdii mahalline borçlu tarafından takip tarihinden önce ödeme yapılıp yapılmadığını bilebilecek durumda olduğundan, bu alacaklının ağır kusurlu kabul edilmesi gerekeceği- Ayrıca borçlunun şikâyet dilekçesinde lehine tazminat talebinde bulunduğu da açık olup, esasa yönelik inceleme ve değerlendirme yapan mahkemece; takibin iptali ile birlikte alacaklının ayrıca tazminat ile de sorumlu tutulması gerekeceği-
Şikayet dilekçesinin incelenmesinde, borçluların takip tarihinden sonra işleyecek faize itiraz ettikleri görülmekle birlikte faiz oranına dair açık bir itirazları bulunmadığı halde mahkemece, alacaklının talebi de aşılmak sureti ile borçlular aleyhine sonuç doğurabilecek şekilde asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca yabancı para borcuna devlet bankalarının uyguladığı en yüksek mevduat faiz oranlarının uygulanmasına hükmedilerek talepten fazlasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
İİK'nın 169/a maddesi uyarınca; borca itiraz halinde, borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin, resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat külfetinin borçlulara ait olduğu- Dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. Buna göre belgede, takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için, senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarının belirtilmesinin gerektiği- Takibin dayanağı olan bononun, iş sahibi alacaklının işin bitirilmesi karşılığında taşerona (borçlulara) verdiği iki adet daire ve çekin teminatı olarak alınması nedeniyle tahsilinin gerekip gerekmediği genel mahkemelerde yargılamayı gerektirdiğinden ve dar yetkili icra mahkemesinde bu konunun incelenmesi mümkün olmadığından, borca itirazın kabulü ile İİK'nın 169/a-5 maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekeceği-
Kambiyo senedi niteliği bulunmayan bir senet ile başlatılıp kesinleşen takipte, İİK'nun 71/2. maddesi gereğince, takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde işleyecek zamanaşımı süresinin 6762 sayılı TTK’nun 726. maddesine göre hesaplanamayacağı- Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile yapılan takibin kesinleşmesi, sözü edilen durumu değiştirmeyeceğinden olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresi, Türk Borçlar Kanunu'nun 146. maddesi uyarınca 10 yıl olduğu-
Borçlular tarafından kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla ilamsız icra takibine konu çek yönünden açılmış bir menfi tespit davası olduğundan ilamda hüküm altına alınan alacak kalemlerinin tahsilinin menfi tespit davasının sonuna kadar ertelenmesi gerektiğinden, Bölge Adliye Mahkemesince, alacaklının istinaf başvurusunun esastan reddi ile borçluların istinaf başvurularının kabulüne ve takibin menfi tespit davasının sonuna kadar durdurulmasına dair karar verilmesi gerekeceği-
Takip konusu belgenin kambiyo vasfını taşıyabilmesi için "senedi düzenleyenin imzasını" ihtiva etmesinin zorunlu olduğu- Anılan maddede (TTK. m. 776/ (1)-g) sorumluluk için sadece imzadan söz edildiği, birden fazla imzanın bulunmasının koşul olarak kabul edilmemiş olduğu- Öte yandan, bononun düzenleyen bölümünde kaşesi bulunan şirketin, bonodan dolayı sorumlu olabilmesi için düzenleyenin imzasının bulunması yeterli olup, bu imzanın, düzenleyen şirket unvanı ya da kaşesi üzerine atılması gerekmeyip, düzenleyenin imzasının, bononun alt kısmında ve metni kapsar biçimde bulunmasının yeterli olduğu-
Davacı tarafın bonoda imzası bulunmayıp gerçek bir ticari ilişkiye dayanmadığı halde muvazaalı olarak bononun tanzim edildiği iddiasında bulunduğu, davalının savunmasında, adi ortaklık ile ilgili olarak yapılacak işlemler için müvekkilinden borç aldığını, müvekkilinin ise tanıyıp bildiğinden senedin tarafından keşide edildiğini ve adi ortaklığın da aval olarak eklendiğini, adi ortaklığın yaptığı iş miktarı ve bono miktarı göz önünde bulundurulduğunda bononun muvazaalı düzenlendiği değerlendirildiğinden davalılara asıl borç ilişkisini ispata yarar yazılı belge sunmaları için kesin süre verilmiş ancak davalılar mahkememize yazılı bir belge sunmayarak alacak iddialarını ispat edemediklerinden davanın kabulüne, takibin haksız ve kötü niyetle yapıldığı ispat olunamadığından davacı tarafın tazminat talebinin reddine karar verilmesinin doğru olacağı-
Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine dayanak yapılan senette tahrifat olduğu iddiasının, borca itiraz niteliğinde olduğu- Takip dayanağı bonoda tahrifat yapıldığının saptanması halinde senedin tahrifattan önceki miktar için geçerli sayılacağı- Borçlunun tahrifat iddiasının baştaki “8 “ rakamının senede sonradan eklenmek sureti ile senedin bedel kısmının tahrif edildiğine ilişkin olduğu, bilirkişi raporunda ise senedin bedel kısmına baştaki “88” rakamının sonradan eklendiğinin tespit edildiği anlaşılmış olup bu durumda iddiaya konu senet bedelinin tahrif edildiğinin sabit olduğu- Hükme esas alınan rapor daha lehine olan borçlunun yeniden rapor düzenlenmesini talep etmemesi pek tabii olup esasen raporda belirtildiği üzere tahrifata konu senet bedelinden yalnızca 1600,00 TL asıl alacak ve ferileri kalacak şekilde fazla kısım yönünden takibin durması gerekir ise de davacı borçlunun 10.06.2021 havale tarihli dilekçesinde tahrifat iddiasının baştaki “8” rakamına ilişkin olduğu gözetildiğinde 81.600,00 TL yönünden açık kabulü bulunmakta olup taleple bağlı kalınması gerekeceği-
Bonoların illetten mücerret bir alacak belgesi olup senet metninden ayrıca ve açıkça anlaşılmadıkça, doğumuna sebep olan ilişkiden bağımsız olarak takip konusu edilecekleri, somut olayda takip dayanağı senetler, TTK'nun 776. maddesi uyarınca tüm unsurları içeren kambiyo senedi niteliğini haiz bono olup borçluların bonoların teminat senedi olduğunu iddia etmediği, temel borç ilişkisinin karşılıklı edimler içerdiğini, alacaklının edimini yerine getirmediğini iddia ettikleri, borçlular tarafından İİK'nun 169/a maddesi uyarınca borcun olmadığı, itfa veya imhal edildiği resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat edilmediği, o halde, alacağın varlığının yargılamayı gerektirdiğinden bahisle borca itirazın kabulüne dair Bölge Adliye Mahkemesi kararının isabetsiz olduğu-
Takibe dayanak bononun verilmesine esas olduğu iddia olunan ............ tarihli protokolün 3.4. maddesinde; muteriz borçlu (keşideci) ............ tarafından davalı alacaklıya 2.000.000 TL'lik teminat senedinin elden teslim edildiği, ödemenin yapılması ile beraber teminat senedinin geçerliliğini kaybedeceği ifadelerinin yer aldığı ve protokolün taraflarca imzalandığı görüldüğünden, takibe dayanak bononun teminat olarak verildiği, dolayısı ile senedin, TTK'nın 776/1-b maddesinde belirtilen "kayıtsız şartsız muayyen bir bedeli ödeme vaadi" unsurunu taşımadığının ve kambiyo senedi vasfına haiz olmadığının anlaşıldığı, o halde, mahkemece şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-