Çek, keşideci tarafından lehtar lehine düzenlenip, keşide edildikten sonra, lehtar tarafından tekrar keşideciye ciro edilmesi halinde, keşidecinin 6102 sayılı TTK'nun 788. maddesi koşullarında yeniden çeki tedavüle çıkararak ciro etmesi durumunda, ikinci tedavülden önceki lehtarın sorumluluğu kalmadığından, lehtar hakkında takip yapılamayacağı, bu durumda, keşideci ile takip alacaklısı hamil arasında sorumluluğun olduğu, zira keşidecinin, çeki yeniden tedavüle çıkarmakla, lehtar adına keşide etmeden önceki durumuna döndüğünden lehtarın sorumluluk zinciri içinde yer almasının mümkün olmadığı-
Borçlunun yetki itirazı kabul edilerek verilen yetkisizlik kararının kesinleşmesinden önce alacaklının dosyanın yetkili yere gönderilmesi talebinde bulunmasının geçerli olmadığı- Yetkisizlik kararı kesinleşmeden icra dosyasının yetkili yere gönderilemeyeceği- Yetki itirazına ilişkin karar kesinleşmeden dosyanın yetkili yere gönderilmesine karar verildiğinden borçlu hakkındaki ödeme emrinin iptaline karar verilmesi gerektiği-
İcra dairesinin yetkisizliğine karar verilmiş olmasının ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını gerektirmeyeceği- İhtiyati haciz kararı verildiği mahkemece kaldırılmadığı sürece, alacaklının ihtiyati haczin uygulanmasına dair isteminin reddinin hatalı olduğu-
Bonodaki yetki kaydının avalist borçluyu bağlamayacağından yetki itirazının kabulüne ilişkin kesinleşen kararın usuli kazanılmış hak oluşturduğu, bu konudaki içtihat değişikliğinin usuli kazanılmış hakkı bertaraf etmeyeceği-
Dairemizin, istinaf süresinin yüze karşı verilen kararlarda tefhimden itibaren başlaması gerektiğine ilişkin tespitinin, Anayasa Mahkemesi’nce ilk derece mahkemesinin istinaf süresini tebliğden başlatması nedeniyle, ihlal oluşturduğu sonucuna varıldığı-
Takibe konu çeklere karşılık senet alındığı ve bu şekilde borcun yeniden yapılandırıldığının anlaşılması hailinde, yenileme gereği takip konusu çeklerle ilgili borcun sona ermiş olacağı- Alacaklının kabulünde olan belgede borçlunun imzasının bulunmasının gerekli olmayacağı-
Borçlunun, icra mahkemesine takip konusu senedin kira sözleşmesinin birinci yılına ilişkin kira bedeline karşılık teminat amacıyla verildiğini ileri sürmesi şeklindeki başvurusu, İİK'nun 169. maddesi kapsamında borca itiraz niteliğinde olup itirazın esasa ilişkin nedenlerle kabul edildiği ve itiraz dilekçesinde de tazminat talebi bulunduğu görülmekle, İİK'nun 169/a-6. maddesi uyarınca, borçlu lehine asıl alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesi gerekirken, davacı borçlunun bu konudaki isteminin reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
İlk derece mahkemesince ve bölge adliye mahkemesince iddia edildiği şekilde, düzenleme tarihi 07/03/2015 olan bononun, 30/04/2015 vade tarihinde tahrifat yapılarak 30/04/2016 haline getirildiği kabul edilse bile bu hususun senedin kambiyo vasfını etkilemeyeceği, takip tarihi itibariyle 3 yıllık zamanaşımı süresine de bir etkisi olmayacağı gerekçesi ile tahrifat iddiası hakkında bilirkişi incelemesi yaptırılmadan hüküm tesisinin doğru olmadığı, o halde; mahkemece, HMK'nun 266. maddesi uyarınca; anılan bononun vade tarihinde tahrifat yapılıp yapılmadığının tespitinin özel ve teknik bir bilgiyi gerektirmesi nedeniyle, öncelikle bilirkişi incelemesi yaptırılması, tahrifat iddiasının sabit olması halinde ise bononun, tahrifat öncesi durumuna göre zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı değerlendirilerek oluşacak sonuca göre olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
Senedin düzenlenme tarihi ve bedeli ile kredi sözleşmesinin tarihinin ve miktarının aynı olmasının senedin teminat amaçlı olarak verildiğinin kabulü için yeterli olmayacağı-
Çift imza ile temsil edilen şirkette, senette tek imzanın bulunduğu iddiasına ilişkin başvuruda, takibin lehtar tarafından keşideci kooperatif hakkında yapıldığının anlaşıldığı, bu durumda lehtarın, şirketin çift imza ile temsil edilip edilmediğini bilebilecek durumda olduğu, İcra mahkemesi defter incelemesi yapamayacağından senetten anlaşılan şekli ile tazminata hükmedilmesi gerektiği-