Borçlunun, icra mahkemesine takip konusu senedin kira sözleşmesinin birinci yılına ilişkin kira bedeline karşılık teminat amacıyla verildiğini ileri sürmesi şeklindeki başvurusu, İİK'nun 169. maddesi kapsamında borca itiraz niteliğinde olup itirazın esasa ilişkin nedenlerle kabul edildiği ve itiraz dilekçesinde de tazminat talebi bulunduğu görülmekle, İİK'nun 169/a-6. maddesi uyarınca, borçlu lehine asıl alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesi gerekirken, davacı borçlunun bu konudaki isteminin reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
İlk derece mahkemesince ve bölge adliye mahkemesince iddia edildiği şekilde, düzenleme tarihi 07/03/2015 olan bononun, 30/04/2015 vade tarihinde tahrifat yapılarak 30/04/2016 haline getirildiği kabul edilse bile bu hususun senedin kambiyo vasfını etkilemeyeceği, takip tarihi itibariyle 3 yıllık zamanaşımı süresine de bir etkisi olmayacağı gerekçesi ile tahrifat iddiası hakkında bilirkişi incelemesi yaptırılmadan hüküm tesisinin doğru olmadığı, o halde; mahkemece, HMK'nun 266. maddesi uyarınca; anılan bononun vade tarihinde tahrifat yapılıp yapılmadığının tespitinin özel ve teknik bir bilgiyi gerektirmesi nedeniyle, öncelikle bilirkişi incelemesi yaptırılması, tahrifat iddiasının sabit olması halinde ise bononun, tahrifat öncesi durumuna göre zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı değerlendirilerek oluşacak sonuca göre olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
Senedin düzenlenme tarihi ve bedeli ile kredi sözleşmesinin tarihinin ve miktarının aynı olmasının senedin teminat amaçlı olarak verildiğinin kabulü için yeterli olmayacağı-
Çift imza ile temsil edilen şirkette, senette tek imzanın bulunduğu iddiasına ilişkin başvuruda, takibin lehtar tarafından keşideci kooperatif hakkında yapıldığının anlaşıldığı, bu durumda lehtarın, şirketin çift imza ile temsil edilip edilmediğini bilebilecek durumda olduğu, İcra mahkemesi defter incelemesi yapamayacağından senetten anlaşılan şekli ile tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Yetki sözleşmesinin avalisti de bağlayacağı-
Esnaf faaliyetlerini yürüten kişinin, 6098 sayılı TBK’nun 40. vd. maddeleri uyarınca, kendisine temsilci tayini mümkün ise de temsilcinin, kambiyo taahhüdünde bulunmasının aynı kanunun 504/3. maddesi uyarınca, vekâlette, özel olarak yetkili kılınmasına bağlı olduğu-
Bölge Adliye Mahkemesince, yasal 10 günlük süre içerisinde istinaf sebeplerini belirtir dilekçe verilmediği ve kamu düzenine ilişkin re'sen dikkate alınacak istinaf sebeplerinin de bulunmadığı değerlendirildiğine göre, ”istinaf isteminin reddine” karar verilmesi gerekirken “istinaf dilekçesi süresinde olmadığından istinaf talebinin reddine” şeklinde tesis edilen hükmün isabetsiz olduğu-
Bölge adliye mahkemesince, süresinde istinaf süre tutum dilekçesi verildiği ve incelenen ilk derece mahkemesi kararında kamu düzenine aykırılık bulunmadığı tespit edildiğine göre, HMK’nun 353/1-b-1. maddesi gereğince, istinaf isteminin esastan reddi gerekirken, HMK’nun 352. maddesi gereğince gerekçeli istinaf dilekçesi sunulmadığından istinaf talebinin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Alacaklı vekilinin dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesi şeklindeki başvurusunun HMK'nun 20/1. maddesinde öngörülen iki haftalık kesin süre içerisinde olmadığı anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince; kamu düzeni ile ilgili olan HMK'nun 20. maddesi uyarınca re’sen takibin açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda, takibe konu çekin keşide tarihinde tahrifat yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise, çekin tahrifattan önceki keşide tarihi bilirkişi incelemesi ile tespit edildikten sonra, tahrifattan önceki hali ile muhatap bankaya süresinde ibraz edilip edilmediği belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bu husus yöntemince incelenmeksizin ve yine borçlunun çekin zamanaşımına uğradığına yönelik itirazları yönünden itirazın kaldırılması isteminin esası değerlendirilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu-