Borçlu tarafından delil olarak sunulan kredi sözleşmesinde takibe dayanak bonoya herhangi bir atıf olmadığı, sözleşmenin genel düzenlemeler içerdiği, alacaklının göndermiş olduğu ............ tarihli kredi sözleşmesine dair kat ihtarnamesi içeriğinde de takibe dayanak bonoya herhangi bir atıf bulunmadığı gibi ihtarnamede geçen alacak miktarlarının bono ile uyuşmadığı ve yine alacaklı bankanın, ödenmeyen kredi borcu nedeni ile alacaklı olduğu ve tahsilinde kredi borcundan mahsup edilmek üzere alınan bonoyu takibe koyduğuna dair beyanının senedin, kredi borcunun edası (ifası) amacı ile düzenlendiğine dolayısıyla ödeme aracı olarak verildiğine ilişkin olduğu anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile borca itirazın reddine karar verilmesi gerekeceği- Bölge Adliye Mahkemesinin dayanak bononun üst tarafında matbu olarak "Anadolubank" yazılı olmasının bononun kredi sözleşmesi nedeniyle düzenlendiğini gösterdiğine yönelik gerekçesinin kabulünün mümkün olmadığı-
6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketler Kanunu'nun 9/2. maddesi ve yönetmeliğin 8/1. maddesi hükümleri faktoring şirketlerinin tarafı olduğu faktoring sözleşmeleri ve işlemlerine ilişkin olup finansal kiralama sözleşmelerinin anılan düzenlemelerin kapsamında olmadığı-
Takip dayanağı senedin, teminat senedi olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da takip dayanağı senede açık atıf yapan yazılı bir belge ile ispatlanması gerekeceği-
Takibe konu senedin teminat olarak verildiği ve senet bedelinin tahsil edilip edilmeyeceğinin yargılamayı gerektirdiğinden bahisle borçlunun itirazı kabul edildiğine ve dolayısıyla borcun esasına girilmediğine göre İİK'nun 169/a-6. maddesinin açık hükmü gereğince alacaklının tazminat ile sorumlu tutulmasının doğru olmadığı-
Takibe konu senedin, teminat olarak verildiğinden bahisle borçlunun itirazı kabul edildiğine ve dolayısıyla borca itirazın esasına girilmediğine göre; İİK'nun 169/a-6. maddesinin açık hükmü gereğince, alacaklının tazminat ile sorumlu tutulmasının doğru olmadığı, o halde; İlk Derece Mahkemesi’nin şikayetin kabulüne ve tazminat isteminin reddine yönelik kararı yerinde olup, Bölge Adliye Mahkemesi’nce borçluların da istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Takibe dayanak bononun üzerinde teminata ilişkin bir kayıt olmadığından borçluların başvurusu İİK’nın 169/a maddesi kapsamında borca itiraz olup, dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğunun yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği- İİK’nın 169/a maddesi uyarınca belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gerektiği-
"Takibe dayanak senedin, herhangi bir nedenle altına isim ve imzasını attığı bir A4 kağıdının isim ve imza kısmından itibaren kesilerek senedin oluşturulduğuna" ilişkin "sahtelik iddiası" yargılamayı gerektirdiğinden, dar yetkili icra mahkemesinde incelenme yapılamayacağı, "borçlunun itirazının reddine ve davacı aleyhine asıl alacağın % 20'si oranında tazminata mahkum edilmesi" gerektiği, "alacaklı lehine asıl alacağın % 10'u oranında para cezasına hükmedilemeyeceği"-
Takibe konu senedin, teminat olarak verildiği ve senet bedelinin tahsil edilip edilmeyeceğinin yargılamayı gerektirdiğinden bahisle borçlunun itirazı kabul edildiğine ve dolayısıyla borca itirazın esasına girilmediğine göre; İİK'nun 169/a-6. maddesinin açık hükmü gereğince, alacaklının tazminat ile sorumlu tutulmasının doğru olmadığı, buna göre; mahkeme kararının bozulması gerekir ise de; anılan yanlışlığın giderilmesinin, yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
“Kar Payı Protokolü” başlıklı belgede takibe dayanak bonoya açık bir atıf bulunmadığı gibi teminat olarak verildiği hususunda da net bir ifadenin yer almadığının, teminat amacıyla herhangi bir senet verildiğinin yazılı olmadığının, alacaklının cevap dilekçesinde de senedin teminat senedi olarak verildiğine yönelik bir kabulünün bulunmadığının anlaşıldığı, kabule göre de, dairemizin yerleşik içtihatlarına göre senet üzerinden anlaşılmayıp ayrı bir sözleşmeye dayalı teminat iddiaları İİK'nun 169. maddesi kapsamında borca itiraz niteliğinde olup bölge adliye mahkemesince istemin İİK’nun 170/a maddesi kapsamında değerlendirilmesinin de yerinde olmadığı, o halde; bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin itirazın reddine ilişkin kararı yerinde olduğu-
Zaten müdürlük yetkisi olmayan kişinin müdürlük yetkisinin kaldırılması hukuki sonuç doğurmayacağı- Senedin tanzim tarihinde, senedi düzenleyenin borçlu şirketin yetkilisi olmadığından borçlu şirketin borca itirazının kabulü ile İİK 169/a-5 uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerektiği-