MK. 169 uyarınca hükmedilen nafakanın (tedbir nafakasının) boşanma kararının kesinleşmesi ile sona ereceği–
İlamların infaz edilecek kısmının “hüküm bölümü olduğu”; hükmün içeriğinin aynen infazının zorunlu olduğu, bu nedenle icra hakiminin, ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip olmadığı–
İİK’nun 206. maddesinin son fıkrasının üçüncü bendinde geçen “davanın devam ettiği süre” kavramının, “davanın açıldığı tarihten sonuçlandığı tarihe kadar olan zaman kesiti”ni ifade ettiği–
Tahliye istekli olarak başlatılan icra takibinde adresin yanlış yazılması halinde sürede itiraz ve ödeme bulunmadığından, temerrüt gerçekleşmiş olduğundan adresteki taşınmazın tahliyesine karar verilmesi gerektiği-
“Tebligatın usulsüzlüğü”nün gecikmiş itiraz nedeni olamayacağı gibi, “gecikmiş itiraz nedeni”nin de tebligatın usulsüzlüğüne esas teşkil etmeyeceği–
Kiralanmış taşınmazın tahliyesi hakkındaki davada, taşınmazın aynı ihtilaflı olmadığından, tahliyeye ilişkin ilamın da kesinleşmeden takip konusu yapılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı–
Takip dayanağı ilamda faizin başlangıcı konusunda bir hüküm bulunmaması halinde, karar tarihinden itibaren faiz istenebileceği; ancak hükmün infazı için kesinleşmesi gereken hallerde, ilamda yer alan (yargılama gideri ve avukatlık ücreti gibi) eklentileri ilamın kesinleştiği tarihte istenebilir hale geleceğinden, faizin, ilamın kesinleşme tarihinden itibaren istenebileceği–
Eş lehine mahkemece hükmedilmiş olan tedbir nafakasının, boşanma kararının kesinleşmesi ile sona ereceği–
Şikayet ile ‘icra dairesinin bir işleminin kanuna aykırı olduğu veya hadiseye uygun bulunmadığı’ ileri sürüldüğünden, icra dairesinin işlemlerine karşı yapılan şikayetin bir ‘dava’ olmayıp ‘icra ve iflas dairelerinin işlemlerine karşı başvurulan kendine özgü bir kanun yolu olduğu–