Vasinin, görevli olduğu dönemdeki sorumluluğundan doğan tazminat davasının bağlı olduğu zamanaşımı süresinin, kesin hesabın sulh hukuk mahkemesine (vesayet makamına) verildiği tarihten (şimdi; kesin hesabın tebliğ edildiği tarihten) itibaren bir yıl olduğu–
Evlenme nedeniyle kadına aileler ve yakınlarınca takılan ziynet eşyalarının, ülke gerçekleri ve yöresel geleneklere göre bir yerde kadının geleceğinin güvencesi olduğu, bu nedenledir ki kadının oluşan şartlar altında müşterek evi terk ederken geleceğinin güvencesi olan ziynet eşyalarını, beraberinde götürdüğünün kabulünün gerektiği, ancak, kadının müşterek yuvadan ayrılışı, iradesi dışında cebir ve şiddete maruz kalması sonucu veya takıları düşünmesinin, olayların doğal akışı içeririnde kendisinden beklenemeyecek derecede açık bulunan bir sebeple gerçekleşmesi halinin, önceki kabulün bir istisnasının olduğu-
Boşanma davası açılmakla eşlerin her birinin ayrı yaşama ve nafaka isteme hakkının doğacağı, davalı kadının, cevap lâyihası ile tedbir nafakası isteğinde bulunduğu, mahkemece 13.6.1991 günlü ilk oturumda 125.000 lira nafakaya hükmedildiği, kadının hiçbir geliri ve mal varlığının olmadığı anlaşılmakta ise de, kocanın gelir durumunun araştırılmadığı, o halde mahkemece yapılacak işin kocanın ekonomik durumunu etraflı bir şekilde araştırmak, kadının 16.4.1922 tarihli artırma talebini de dikkate alarak dava tarihinden hükmün kesinleşmesi tarihine kadar geçerli olmak üzere uygun bir tedbir nafakasına hükmetmekten ibaret olduğu-
Manevi tazminat ve yoksulluk nafakası istekleri boşanma davası sırasında istenebileceği gibi boşanmadan ayrı müstakil olarak da açılmasının imkan dahilinde olduğu, toplanan delillerden kocanın bir başka kadınla ilişkiye girdiğinin ve kadının boşanmada herhangi bir kusurunun olmadığının anlaşıldığı, kocanın evlilik dışı ilişkiye girmesinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği, bu durumda mahkemece davacı yararına uygun bir manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Eşine noterden ihtarname, mektup göndererek barışma teklifinde (teşebbüsünde) bulunan veya fiilen barışarak eşiyle bir araya gelen tarafın, önceki olayları hoşgörü ile karşılamış sayılacağı ve daha sonra bu olayları boşanma sebebi yapamayacağı–
Tarafların «eşit kusurlu» olmaları halinde de - örneğin; kadının kocasına hakarette bulunması, kocasını bıçaklaması, kocanın karısını başkası ile aldatması, dövmesi- boşanma kararı verilebileceği–
Tedbir nafakasının boşanmadan ayrı olarak Medeni Kanun’un 162/son maddesine dayanılarak açıldığı, davaların ayrı mahkemede açılmış olması halinde bağlantı nedeni ile birleştirme talebinin, ikinci davanın açıldığı mahkeme önünde ilk itiraz olarak ileri sürülmesinin gerekeceği, açıklanan hususun kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınmasının gerektiği, o halde mahkemece yapılacak işin bir ara kararı ile birleştirme talebinin reddine karar vermek ve işin esasını incelemekten ibaret olduğu-