Davacı ananın, kendisi ve evlilik dışı ilişkiden doğan çocuk lehine babadan nakdi ödeme talebi ile açtığı davanın, "tabii babalık" denen halin tesbitini de kapsayacağı, davanın incelenebilmesi için çocuğa kayyım tayininin ve davaya katılmasının sağlanmasının zorunlu olduğu-
Gerekçeli kararın, tefhim edilen karar yanlış da olsa, buna uygun düzenlenmesinin gerektiği, yanlışlığın ancak Yargıtay yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebileceği, öte yandan, inandırıcılıktan uzak tanık anlatımlarına göre Medeni Yasa’nın 134/1. maddesi uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını kabul ile boşanma kararının verilemeyeceği, müşterek hayatın eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olmasının gerekeceği-
Davacının bir kadınla ilişki kurduğunun da anlaşıldığı, iş ortaklığı, komşuluk, davalının birer defa sarf ettiği deli, yalancı sözünün söyleniş saikine göre, davacının davranışlarından sözlerinden doğan hayret ve şaşkınlık sonucu olduğunun kabulünün gerekeceği, şu halde davacının kusurunun daha ağır olduğu, MK.134/2deki koşulların da davacı yararına oluşmadığı-
Davalının kanunen himayeye layık bir sebep olmadığı halde aile birliğine dönmediğinin anlaşılmış bulunmasına göre, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının Usul ve Kanun’a aykırı olduğu-
Tanık beyanlarına göre, karısı taksi içinde başkaları ile sevişen, eve başka erkekleri alan koca için, müşterek hayatın temelinden sarsılmış sayılacağı–
Davacı kocanın terke dayalı olarak açtığı davada yazılı fiili ayrılığın başlangıç tarihinin kendisini bağlayıcı nitelikte olduğu, Kanun’da öngörülen fiili ayrılık süresinin henüz dolmadığı, gerçekleşen bu duruma rağmen tanık sözlerine değer verilerek fiili ayrılık süresinin dolduğunun kabulünün isabetsiz olduğu-
Taraflar anlaşmalı boşanma ile boşanmış iseler de o davada davacının çocuklar için iştirak nafakası istememesinin, çocukların hakkı olup onların eğitim ve öğretimini sağlayacak yardımın bilahare dava etmesine engel olmadığı-