Tanık ifadesinde geçen olay münferit olup, daha sonra eşlerinin evlilik birliğini bir süre daha devam ettirdiklerinin anlaşıldığı, bu durumda davacının eşini affettiğinin, en azından hoşgörü ile karşıladığının kabulü gerekeceği-
Kadının ev işlerini yapamamasının hastalığından kaynaklandığı-nın anlaşılması halinde iradi olmayan bu davranış ile hastalığın tek başına boşanma sebebi sayılamayacağı–
Birbirinden ayrı yaşayan eşlerin kısa süreli bir araya gelmelerinin, evlilik birliğinin kurulduğunu göstermeyeceği–
Tanık beyanlarında geçen olaylardan sonra tarafların evlilik birliğini devam ettirdikleri ve davalının evi terkinden sonra da yeni olayların olmadığı, ancak delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik olmadığından ve özellikle olaylarda süreklilik bulunduğu anlaşıldığından, tarafların boşanmaları yönünde verilen direnme kararının onandığı-
Boşanma davasında iştirak nafakası istemeyen davacı lehine, şartların değiştiği yönünde delil ibraz edip kanıtlamadan, iştirak nafakasına hükmedilmesinin isabetsiz olacağı-
Fiili ayrılık sebebiyle boşanma davasında, her ne sebeple olursa olsun retle sonuçlanan bir boşanma davasının ve bu ret kararının kesinleşmesinden sonra aile birliğinin yeniden kurulmadığının isbatının gerekeceği, davacının bu yöndeki resmi beyanlarının kendisini bağlayacağı, işaret edilen davacı beyanına göre taraflar boşanma davasının reddinden sonra bir araya geldiklerine göre; davanın reddi gerekirken kabulünün isabetsiz olacağı-
Boşanmayı isteyebilmek için kusur şartının aranmayacağı, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı olmakla birlikte, boşanmaya karar verilebilmesi için, davalının az da olsa kusurunun belirlenmesinin gerekeceği, herhangi bir boşanma nedenine dayalı olarak eşlerden biri tarafından açılan boşanma davası reddedildikten ve red kararını kesinleşmesinden başlayarak 3 yıl geçtikten sonra, Kanun Koyucunun deyimi ile her ne sebeple olursa olsun, müşterek hayat yeniden kurulamamış ise, eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilmesinin zorunlu olacağı-
Davalının «ruhsal rahatsızlığı»nın ileri sürülmesi halinde, mahkemece -MK. 405 ve HUMK. 42. uyarınca- sulh hukuk mahkemesine yazı yazılarak «davalının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediği»nin sorulması gerekeceği–
Medeni Kanun'un 134/1-2. maddesi uyarınca, boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olmasının gerekeceği-