Tanıkların -bizzat görmedikleri/işitmedikleri- taraflardan naklen duyduklarına dayanan ifadelerinin, hükme esas olamayacağı–Hoşgörü ile karşılanan olayların boşanma nedeni olamayacağı, tanıkların bozmadan önceki beyan ile bozmadan sonraki beyanları arasında çelişki var ise, bunların hükme dayanak yapılamayacağı–
Boşanma davaları kamu düzenini ilgilendirdiğinden hakime geniş takdir hakkının tanındığı, tarafların bu dava üzerinde serbestçe hareket etme imkanının olmadığı, hakimin evlenme sözleşmesiyle oluşan hukuki durumu mümkün olduğu ölçüde korumakla yükümlü olduğu, tanık dinlenirken, olaylar hakkında ne şekilde bilgi sahibi oldukları, taraflarla olan ilişkilerinin derecesi, olayın geçtiği yer ve zaman, olayların ne şekilde ve nasıl başladığı, ne şekilde geliştiği, somut olayın karı koca arasında alışkanlık haline gelmiş bir davranışın veya sözün gereği mi, yoksa belirli bir amaca yönelmiş olarak mı söylendiği veya oluştuğunun etraflıca sorulması gerekeceği-
Kayınvalidesi tarafından dövülen ve bu davranış karşısında kocası hareketsiz kalan kadının ayrı yaşamada haklı sayılacağı, mahkemece kadın lehine uygun bir tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekeceği–
Boşanmada davalının kusurlu olduğunun tesbit edilemediği, bu durumda MK. nun 4. maddesiyle öngörülen hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak uygun miktarda maddi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Vasinin her dava için ayrı ayrı sulh hakiminden izin almak zorunda olduğu, yetki itirazının kabulü için yetkili mahkemenin doğru olarak gösterilmesinin gerekeceği, evlilik dışı doğan çocuk için, daha önce hükmedilen iştirak nafakasının artırılması davasında, davalının ikametgahı mahkemesinin yetkili olduğu-
Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı iddia ve isbat edilmediği takdirde; ana şefkatine muhtaç çocukların velayetinin anneye verilmesinin gerekeceği-