Kocanın ikametgahının kadının ikametgahı olduğu, nüfusa kayıtlı olunan yerin karine olarak ikametgah olduğu, taraflar arasındaki boşanma davasında, davalının yetki itirazında bulunduğu, yetki itirazında yetkili yer açıkça gösterilmemiş olsa bile, davalının hangi mahkemenin yetkili olduğunu bildirmek istediği itiraz dilekçesinden anlaşılabiliyorsa yetki itirazının geçerli olacağı, açıklanan nedenlerle dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilmesinin hatalı olacağı-
Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni fikri ve ahlâki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadan, ana şefkatine muhtaç çocuğun velayetinin babaya verilmesinin isabetsiz olacağı-
Karı kocanın kendilerine daha iyi bir gelecek sağlamak için aralarında bir akdi ilişki kurdukları, malın edinme sebebinin bu olduğu, kadının katkısını eşine bağışlamadığı, kocanın aldığı katkıyı para olarak iade edeceği düşüncesi içine girmediği, ilişkinin temelinde kadının taşınmazdan katkısı oranında yararlanacağı esasının mevcut olduğu, ilişkinin süreye de bağlanmadığı, evlilik devam ettikçe yararlanmanın da devam edeceği, o halde kocanın iade borcunun, iade anındaki duruma göre belirleneceği, haksız fiilden kaynaklanan sorumluluk hükümlerinin kıyas suretiyle akde aykırı davranılması halinde de uygulanacağı-
Boşanma davası açılmakla eşlerin ayrı yaşama ve nafaka isteme hakkının doğacağı, kaldı ki istek olmasa bile davanın devamı süresince gerekli tedbirlerin davaya bakan hakim tarafından kendiliğinden alınmasının zorunlu olacağı, o halde dava tarihinden geçerli olmak üzere, kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesinin gerekeceği, ayrıca evlilik birliğinin ayrılık dönemi içinde kurulduğu dikkate alınmadan boşanmaya karar verilmesinin hatalı olacağı-
Önceki boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, tarafların bir araya gelmemeleri ve fiili ayrılığın üç yıl devam etmesi halinde (MK.nun 166/IV) boşanma kararı verilmesi gerekeceği–
Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekeceği, bu biçimin yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği olduğu-
Evlenme tarihine göre uzunca sayılacak bir süre içinde cinsel ilişkinin kurulamaması olgusunun kişisel hakları zedelediğinin kabul edilemeyeceği, bu durumun manevi tazminat ödenmesini gerektirmeyeceği-
Evlatlık mukavelesi hakkındaki kaidelere riayet şartıyla, evlatlık rabıtasının, iki tarafın rızasıyla her zaman kaldırılabileceği, dava konusu olaydaki deliller değerlendirildiğinde mahkemenin evlatlığın refi davasını kabul etmesinin yerinde olacağı-