Tarafların sosyal ve ekonomik durumları itibariyle evde bakıcı bulundurulmasının ananın ihmali olarak değerlendirilemeyeceği ve ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım ve şefkatine muhtaç 30.01.1995 doğumlu çocuğun babanın velayetine bırakılmasının usul ve kanuna aykırı olacağı-
Dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı evliliğin temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olduğundan boşanmaya karar verilemeyeceği-
Davacının barışma teşebbüsünde bulunduğu dava dilekçesinde açıklandığı gibi tanıklarca da doğrulanmış olduğundan bu dururmun evlilik birliğinin temelden sarsılmadığını göstereceği-
Davalının «ruhsal rahatsızlığı»nın ileri sürülmesi halinde, mahkemece -MK. 405 ve HUMK. 42. uyarınca- sulh hukuk mahkemesine yazı yazılarak «davalının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediği»nin sorulması gerekeceği–
Tedbir nafakasına hükmedilirken, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına ve Medeni Kanunun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesine göre nafakaya hükmedilmesinin gerekeceği-
İsbat yükünün kime düştüğünü belirten ve ilmi / kazai içtihatlarda benimsenen ölçütler – Evi terk ederken, “ziynetlerinin götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını” isbat edemeyen kadının, bunlarla birlikte evden ayrıldığını kabul etmenin hayatın olağan akışına uygun olacağı–
Davacı haklı bir nedene dayanmadan yasal düzenlemeden yararlanarak boşanmayı sağlayarak davalının evlilik içinde varolan ilerideki beklentileri içinde bulunan yararlarından yoksunluğuna neden olduğundan Medeni Kanunun 143/1. maddesi gereği davalıya Medeni Kanunun 4. maddesinde öngörülen adalet ilkesi de dikkate alınarak uygun miktarda maddi ödenceye hüküm verilmesinin gerekeceği-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma istemine ilişkin davada, davalı kocanın kumar oynamak, evi, çocukları ve eşi ile ilgilenmemek ve evi terketmek şeklindeki davranışları evlilik birliği ve bütünlüğü içinde değerlendirildiğinde davacı kadının şahsi menfaatlerini ağır surette haleldar etmiş sayılmasını gerektireceğinden yerel mahkemenin davacı yararına MK'nın 143/2. maddesinde öngörülen manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Boşanma nedeni yapılan hakaret olayından sonra tarafların barışıp uzunca bir süre birlikte yaşamaları halinde, davacının davalı eşini affetmiş, geçen olayları hoşgörü ile karşılamış sayılacağı– Boşanma davası açılınca eşlerin ayrı yaşama ve nafaka isteme hakları doğacağı; istek olmasa bile dava süresince, davaya bakan hakimin gerekli tedbirleri re'sen almak zorunda olacağı-