Babanın açtığı soyadı (aile adı) değişikliğini içeren dava ile ergin olmayan çocuğun da soyadı değişmiş bulunduğundan, o çocuk ergin olduktan sonra aynı konuda (aile soyadının değiştirilmesi istemli) dava açamayacağı-
Kendisine velayet verilen annenin, küçük ile babanın kişisel ilişkisini zedelediği ve kişisel ilişki kurulmasını engellemekte olduğundan velayetin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-
Mallar taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiğine göre, bu mallar, edinilmiş mallara katılma rejimine kocanın "kişisel malı" olarak girmiş olup edinilmiş mal olmadığından çalışmayan, herhangi bir geliri ve kazancı bulunmayan davacı kadının, bu malların edinilmesine herhangi bir katkısı kanıtlanamadığından davacının; katkı payı karşılığı veya değer artış payı nedeniyle davalıdan alacak talebinde bulunamayacağı-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği bu sebeplerden davalı yararına manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği - TMK m.185/3 uyarınca eşlerin sadakat yükümlülüğünün evlilik süresince devam edeceği, somut olayda davacı kocanın boşanma davası açılmasından sonra güven sarsıcı davranışlar içerisinde bulunarak sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, bu durumda davacı kocanın daha ağır kusurlu bulunduğu-
Davacının evlilik birliği devam ederken çalıştığında tereddüt bulunmadığı ancak davalının da ailesinin maddi olanaklarının iyi olduğu, bankadan kredi çektiği ve dikiş dikmek suretiyle gelirinin de bulunduğu, mahkemece davalının aile bütçesine katkısıyla dava konusu taşınmaz hissesinin alınmasında katkısının ne olabileceği konusunda taraf delilleri toplanıp araştırılması gerektiği-
Davacı vasisi, mahcur İ.’in davalı eşi ile boşanma davası sırasında yaptığı protokol ile çekişmeli bağımsız bölümün 1/2 payını davalıya bıraktığını, daha sonra vekaletname vermek suretiyle taşınmazın davalıya satış yoluyla temlikini sağladığı, böyle bir çekişmenin çözüm yerinin 4787 sayılı yasanın 4. maddesi hükmü gereğince aile mahkemesi olduğu-
Davacı annede mevcut olan hastalığın (bipolar bozukluk) velayet görevini yerine getirmesine engel teşkil edip etmeyeceği konusunda Adli Tıp İlgili İhtisas Kurulundan rapor alınması gerektiği ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerektiği-
Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmadığı, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun belirlenmesi gerektiği-
Toplanan delillerle eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1) karar verileceği yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddinin doğru bulunmadığı-
Ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması halinde boşanma kararı verileceği-