Haksız fiillerde zarar görenin kişiliğinin önemli olmadığı, zarar veren veya zarardan sorumlu olan tacir ise Reeskont/Avans faizinin yürütüleceği, çünkü zararın, zarar verenin veya zarardan sorumlu olanın ticari işletmesiyle ilgili bir ticari işten doğduğu ve bu eylemin kendisi yönünden ticari bir borç olduğu, TK.nun 3. maddesinin ticari işletmenin ika ettiği her türlü fiilden (eylemden) söz ettiği, aksine tacir olmayan kişinin bir ticari işletmesi bulunmadığından onun işletmesi ile ilgili bir haksız fiilinden söz edilemeyeceği, ayrıca TK.21/1 maddesine göre kural olarak tacirin borçlarının ticari olacağı, ticari borcun para niteliğinde olması ve geç ödenmesi halinde Reeskont Faizinin istenebileceği, tacirin borcunun ticari olması için sözleşmeden doğması zorunluluğu getirilmediği gibi, karşı tarafın tacir olması şartının da yasada öngörülmediği, haksız fiil tacir tarafından ticari işletmesiyle ilgili olarak meydana getirilmiş ise bu eylemden zarar gören tacir olmasa bile,TK.3 madde
Pay satış sürecinin tamamlanmasına kadar alıcının davacı satıcıya karşı olan edimlerini garanti eden geçici teminat mektubunun bedelini tahsili istemine ilişkin davada, sözleşme hükümlerinin taraflar bakımından bağlayıcı sonuç doğurup doğurmadığı hususu bu davanın konusu olmayıp, davacı ile dava dışı kendisine dava ihbar edilen arasındaki pay devrinin geçerliliği konusunda görülecek bir eda davasında, nihai biçimde çözümünün gerektiği ve anonim şirket pay satış sözleşmesi tarafları arasında açılmış bir eda davası var ise, sonucu beklenerek geçerli bir pay devir sözleşmesinin oluşup oluşmadığı ve buna göre davalının düzenlediği geçici teminat mektubu işlevinin sona erip ermediğinin saptanması gerekirken, niteliği ve pay satış sözleşmesinin tarafları bakımından böyle bir davada çözüme kavuşturulamayacak olan konularla ilgili karar verilmesini bozmayı gerektireceği-
Banka kredi sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda alacaklının kredi alacağı için hesabın işlediği süreçte hesabın kat edilip usulunce tebliğ edildiği tarihe kadar olan dönem içinde Türk Ticaret Kanununun 8. maddesi ve sözleşme hükümlerine göre hesaplanacak faizin fer’ileri ile birlikte tahsilini talep etmesinin mümkün olduğu, talep edilecek olan bu faizin “Akdi faiz” olarak nitelendirileceği, hesabın kat edilip, bu hususun usulüne uygun bir şekilde borçluya bildirilmesinden sonra ise temerrüt faizinin işlemeye başlayacağı, mercice, hesabın katı, tarihi itibariyle bulunan ve muaccel olan borcun ödenmesi için yapılan ihbar tarihine kadar olan süreye hiçbir faiz uygulanmayarak akdi faizin hesaplanmaması, o dönem yönünden kredi borcunun faizsiz olduğunu gösterir ki, bunun da sözleşme hükümlerine göre mümkün olmayacağı-
TTK.nun 1290 ncı maddesi (şimdi; Yeni TTK. mad. 1435) hükmüne göre, sigorta ettirenin sözleşme kurulması sırasında gerçeğe aykırı bildirimde bulunulmuş olması halinde, sigortacının gerçeği öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde cayma hakkını kullanması gerekeceği, aksi halde cayma hakkının düşeceği, bu hükme paralel olarak düzenlenmiş bulunan Hastalık Sigortası Genel Şartlarının 5 nci maddesinde ise, sigorta ettirenin ihbar yükümlülüğünü yerine getirmemiş olması halinde cayma hakkı sigorta ettirenin kastı olup olmamasına göre, farklı sonuçlara bağlanmış olup, kasıt halinde sigortacının cayma hakkının kullanılmasının, keyfiyeti öğrendiği tarihten itibaren 1 aylık hak düşürücü süreye bağlanmış bulunduğu-
Ticari işletmenin devrinden itibaren iki yıl süreyle devredenin devralan ile birlikte işletmenin borçlarından sorumlu olacağı yönündeki Borçlar Kanununun 179 ncu maddesinin buyurucu hükmüne nazaran ticari işletmeyi davalıya devreden davacının, kendi adına devam eden doğalgaz aboneliğinden doğan tüketim borcundan davalı ile birlikte müteselsilen sorumlu olacağı, dava dışı İGDAŞ tarafından tahakkuk ettirilerek bildirilen fatura bedelinden zamanında davalıyı ihbar etmemesi halinde borcun fer’ilerinin kendi kusurundan kaynaklandığı ve bunun sonucunda borcun ağırlaşmasından davalıyı sorumlu tutamayacağı, ödenen miktarın tamamının davalıdan tahsilinin isabetsiz bulunduğu-
Kooperatiflerde ölen ortağın mirasçılarının ortaklığa devam edip etmeyecekleri konusunda uyarılmadan veya mirasçıların kendiliklerinden harekete geçmedikleri için ortaklık sıfatının düştüğünün kabul edilemeyeceği-
Yapılan işlerin, plan veya projelere aykırı olarak yapılması halinde ortada idari kararın tatbiki olan bir fiil bulunmadığından bu iddia ile açılmış bir davanın ancak haksız fiilden doğan bir dava olacağı, nitekim davalı teşebbüsün istihdam ettiği makinist ve tren şefi hakkında Asliye Ceza Mahkemesinde bu kişilerin şahsi kusurlarından dolayı TCK. 455/1-son maddeleri uyarınca dikkatsizlik ve tedbirsizlik nedeniyle ölüme sebebiyet vermekten kamu davası açıldığına göre, mevcut bu olgu karşısında bu kişilerin sırf idari bir görevin yerine getirilmesi sırasında zarara yol açmayıp, salt kişisel kusuruna dayanıldığından onları çalıştıran sıfatıyla davalı teşebbüsün hizmet kusurundan söz edilemeyeceği, burada teşebbüsün adam seçme ve onu denetlemede özen borcunu yerine getirmedeki kusurundan söz etmenin mümkün olacağı-
Her ne kadar TTK.nun 24. maddesinde “tacir sıfatını haiz borçlunun BK.161. maddesinin 3. fıkrasında (şimdi; TBK. mad. 182/3) yazılı hallerde cezai şartın aşırı olduğunu ileri süremeyeceği” belirtilmiş ise de H.G.K.nun 20.3.1974 T, 1970/T. 1053 E, 222 K. sayılı kararı ile hakimin ticari işlemlerde dahi cezai şartın ahlak ve adaba aykırı olup olmadığını incelemesi gerektiğinin kabul edildiği-
Taşınmak üzere tesellüm edilen veya gemiye yüklenen yükün konişmentoda tavsifinin (belirlenmesi) zorunlu olacağı, zira tesellüm ikrarı ve teslim taahhüdü tamam olabilmesi için tesellüm edildiği ikrar ve varma limanında teslimi taahhüt edilen şeyin ne olduğunun (cinsi, miktarı) vs. beyan edilmek lazım geleceği, konişmento için esaslı bir unsur olan bu tavsifin yükün gemideki diğer yüklerden her zaman ayırt edilmesini sağlayacak nitelikte ve tam olması gerekeceği, taşıyan yükün miktarını, markasını ve haricen beli olan hal ve niteliğini, yükletenin talebi üzerine onun beyanına göre konişmentoya yazmakla yükümlü olacağı, yükün cinsi TTK. 1098 b.8 (şimdi; Yeni TTK. mad. 1229) uyarınca konişmentoya yazılmasının gerekeceği, yük ambalajlı ise TTK 1110/D fık.2 b maddesi gereğince taşıyanın “içerik belli değil” kaydını konişmento’ya koyacağı, görüldüğü gibi dosyadaki konişmentolardan anlaşıldığı kadarı ile , bir kısmı emredici bulunan bu kayıtların konişmentoya konulmadığı
Açılacak bir davadaki yargılama süresini beklemeden tahsil edilecek bir meblağ karşılığı ibraname verilmesinin gayet olağan olduğu, kaldı ki, davacının açtığı davayı gizlediği, bir yerde davalının da serbest iradesini engellediği, önceden açılan ve henüz davalıya tebliğ edilmemiş bir davadaki haklardan böyle bir ibraname ile vazgeçmenin mümkün olacağı, davacının, ibranameden sonra hemen değil, 7 günlük bir süreden sonra müzayaka iddiasında bulunduğu, bu durum karşısında davacının sahteliği ileri sürülmeyen 18.6.1998 tarihli belge ile davalıyı ibra ettiğinin kabulü gerekli olup, bu nedenle davanın reddi gerekeceği- Davalı sigortacı şirketin gerçek zararı poliçedeki limitler dahilinde ödemek zorunda olup ancak, davacının gerçek zararını evvelemirde kanıtlamasının gerekeceği, her ne kadar, mahkemece bilirkişi raporu hükme dayanak yapılmış ise de, bilirkişi raporunun davalı tarafından itiraza uğradığı, işyerine ait tüm ticari defterlerin muhasebeciden birkaç gün önce işyerine getirildiği