Taraflar arasında icap ve kabule ilişkin iradeler ortaya konulup, akdi ilişki oluştuktan sonra davalı adına düzenlenen fatura konusu malların davalıya teslim edilip davalı faturaya karşı sekiz gün içinde itiraz etmediğinden TTK.nun 23/2 maddesi [şimdi; Yeni TTK. mad. 21/(2)]gereğince münderecatını kabul etmiş sayılır; hernekadar davalı tarafından davacıya gönderilen kabul yazısında bedelin dava dışı Elkay Ltd. şirketi tarafından ödeneceği yazılı ise de bu beyanın satış sözleşmesinin tarafı olan davalının sözleşmeden doğan semen borcunu yerine getirmekten kaçınmasının haklı bir nedeni olarak kabul edilemeyeceği-
Dava konusu kumaşların fiilen Dünya' da ve Türkiye' de ilk kez davacı tarafından üretilip üretilmediği ve davalıların bu kumaşları taklit edip etmediği, davacının sunduğu kumaş örnekleri ile belgelerin konunun uzmanı bilirkişilerce incelenmesi ve tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek, haksız rekabet koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesinin gerekeceği-
İleri sürülen müzayaka iddiası yönünden, öncelikle davalı Bankanın kayıtları üzerinde bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasının ve davaya konu faiz alacağının ilişkin bulunduğu dönem itibariyle, Bankanın ileri sürülen şekilde bir müzayaka halinde olup olmadığının; bu bağlamda, ülkedeki ekonomik krizden dolayı Bankanın nakit para sıkıntısı içerisine düşüp düşmediğinin, yüksek faizle topladığında çekişme bulunmayan paraları bu sıkıntının giderilmesi amacıyla mı, yoksa -örneğin, daha yüksek faizle başkalarına satılması gibi- kar getirecek şekilde mi değerlendirdiğinin; aynı dönemde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmeyen bankalar ve aracı kurumlarca benzer nitelikteki işlemler için uygulanan faiz oranlarının hangi düzeyde bulunduğunun belirlenmesi ve bir karşılaştırma yapılması gerekeceği-
Kamu İktisadi Teşebbüslerinin ticari işletme kurup işlettikleri için tacir oldukları, bunların sermayelerinin devlete ait olması ve bazı yönetim organlarının tayin usullerinin özellik arz etmesi, bu kurumlara kamu hukuku müessesi vasfı vermeyip, bu kuruluşlar özel hukuk tüzel kişisi olup, haklarında hususi hukuk hükümlerinin uygulanacağı, bu nedenlerle olaya 3533 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanma olanağının bulunmadığı-
Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 6/4.maddesinde ise, malların gemi üzerinde teslim edileceği ve teslim sonrası çıkan sorunlardan satıcının sorumlu olamayacağının kararlaştırıldığı, bu durumda, malzemede oluşan paslanma nakliye sırasında meydana geldiğinden, bundan davalı satıcının sorumlu tutulamayacağı-
İleri sürülen müzayaka iddiası yönünden, öncelikle davalı Bankanın kayıtları üzerinde bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasının ve davaya konu faiz alacağının ilişkin bulunduğu dönem itibariyle, Bankanın ileri sürülen şekilde bir müzayaka halinde olup olmadığının; bu bağlamda, ülkedeki ekonomik krizden dolayı Bankanın nakit para sıkıntısı içerisine düşüp düşmediğinin, yüksek faizle topladığında çekişme bulunmayan paraları bu sıkıntının giderilmesi amacıyla mı, yoksa- örneğin, daha yüksek faizle başkalarına satılması gibi- kar getirecek şekilde mi değerlendirdiğinin; aynı dönemde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmeyen bankalar ve aracı kurumlarca benzer nitelikteki işlemler için uygulanan faiz oranlarının hangi düzeyde bulunduğunun belirlenmesi ve bir karşılaştırma yapılması gerekeceği-
Davanın hukuksal dayanağının haksız eyleme dayalı olduğu, görüşmeler sırasında Bankalar Kanunundaki düzenlemenin çok geniş bir yoruma tabi tutulmaması gerektiği , buradaki hükmün sadece Bankalar Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda bankanın taraf olması durumunda uygulama yeri bulunduğu çoğunluk görüşü olarak ortaya çıktığı, şu durumda eldeki uyuşmazlığın haksız eyleme dayalı olması Bankalar Kanununun uygulanmasından kaynaklanmaması nedeniyle burada uygulama yeri olmadığı sonucuna varıldığı, durum bu olunca, Asliye Hukuk Mahkemesinin verdiği kararın işbölümü ayrımına ilişkin olup, gönderme kararı niteliğinde olduğu, TTK .nun 5/3 maddesi [şimdi; Yeni TTK. mad. 5/(3)] gereği kesin olduğu ve gönderilen mahkemece , davaya bakılması usul kurallarının bir gereği olduğu, kaldı ki bir davanın hukuki mahiyeti itibariyle mahkemenin iş sahasına girip girmediğinin yalnız ilk itiraz şeklinde taraflarca ileri sürülebileceği-
Zamanaşımının her kim için gerçekleşmiş ise onu bağlayacağı, bir başka anlatımla somut olayda da gözlendiği gibi, takip borçlularından birisi hakkında menfi tesbit davasının açılmış olması borçlu yönünde zamanaşımını keseceğinden, müşteki M. Selen yönünde incelenen icra dosyasında; Türk Ticaret Kanunun 726. maddesi (şimdi; Yeni TTK. mad. 814) gereğince 6 aylık zamanaşımı süresi içinde icra dosyasında herhangi bir takip işlemi yapılmadığından zamanaşımının gerçekleştiği-
Tasarrufun iptali davalarının "Bankalar Kanunu'ndan kaynaklanan uyuşmazlık" niteliğinde bulunmadığından, bu davalara 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 142 (ve yürürlükten kalkmış olan 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun 14/5-d maddesi) uyarınca; ticaret mahkemelerinde bakılamayacağı-
Taşınmaz satımının davacı şirketin ticari faaliyet alanı içerisinde bulunmamasına, eş söyleyişle, dava konusu taşınmaz satımının, davacının ticari faaliyetleri çerçevesinde mutat olarak yaptığı bir iş olmamasına, tersine, davacı açısından bu satış işleminin, kendi malvarlığına dahil bir taşınmazın, ticari faaliyetini ilgilendirmeyen bir nedenle üçüncü bir kişiye satımından ibaret bulunmasına göre, olayda, 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun perakende veya toptan satışla ilgili kurallarının ve bu çerçevede Maliye Bakanlığınca yürürlüğe konulan Katma Değer Vergisi Genel Tebliğlerindeki ilkelerin (bu tür satımlarda Katma Değer Vergisinin satış bedelinden ayrı olarak gösterilmesi gerektiğini veya tersini öngören düzenlemelerin) uygulama yerinin olmayacağı-