Türk Ticaret Kanunun 20/3. maddesindeki ihbar ve ihtar şekillerinin, geçerlilik şartı olmayıp, bir isbat şartı olduğu, davalı şirketin, davacıya gönderdiği fakslarla sözleşmeyi feshettiğini, davacı ile artık çalışmasının mümkün olmadığını açıkladığı, bu açıklamanın akdin feshi niteliğinde olduğu-
657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 28. maddesine göre; ilk görünümde Devlet Memurları tarafından ticari mahiyette düzenlenen sözleşmelerin geçersiz olduğu düşünülebilir ise de, esasen Türk Ticaret Yasasının 16. maddesinde açıkça belirtildiği üzere; "kişisel durumları veya yaptığı işlerin mahiyeti yahut meslek ve vazifeleri itibariyle Kanuni veya kazai bir yasağa, tabi bulunan hakiki şahısların" yaptığı sözleşmelerin geçersiz sayılmadığı, ancak bu davranışların inzibati yaptırıma bağlandığı, o nedenle, devlet memuru bir tacir veya bir esnaf gibi, ticari faaliyette bulunurken bu tür faaliyetleri gereği, ticari nitelikte bir sözleşme ilişkisine girmiş ise, memuriyet sıfatından kaynaklanan inzibati sorumluluğu, aynen devam etmek koşuluyla, sözleşme sorumluluğunun kabul edilmesi ve bu tip sözleşmelerin hukuken geçerli ve bağlayıcı olması gerekeceği-
Taşıyıcının eşyanın kendisine teslim edildiği andan itibaren gönderilene teslimine kadar geçen süre içinde meydana gelen ziya ve hasardan sorumlu olacağı-
Dava tarihinden önceki dönemler için birikmiş faiz talep edilmediğine göre her taşıma için istemin kabulü ve davalının temerrüde düşürüldüğü tarihten itibaren uygulanabilecek reeskont faizinin yürütülmesi gerekeceği-
Taşıyıcının sorumluluğunun 1 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, davalı taşıyıcı, davacıya hitaben gönderdiği telefaksla zarar miktarını kabul ettikten sonra, bu bedeli 45 ya da 60 gün içerisinde ödeyeceğini kabul ve taahhüt ettiğine göre, zamanaşımı süresinin, taahhütname kapsamında yer alan 8.4.1993 tarihi takip eden 60 gün sonradan başlatılması gerekirken, taahhütname tarihinden başlatılmasının isabetsiz olacağı- Aracın firen sistemindeki arızadan kaynaklanan kazanın, TTK.nun 765/5. maddesi anlamında ağır kusur oluşturmayacağı-
İsticvap ile hakimin müphem gördüğü hususların aydınlatılması için tarafları dinlemesi hallerinin karıştırılmaması gerekeceği, suç teşkil eden konuda kişinin isticvap edilemeyeceği, yemin verilemeyeceği, somut olayda, davacının ileri sürüşleri de gözetildiğinde; istenilenin hakimin müphem gördüğü hususların aydınlatılması amacı ile davalının dinlenilmesi olduğu, bu durumda davalıya isticvap davetiyesi çıkartılması ve HUMK.234. maddesinin uygulanması olanağının bulunmayacağı, hamile yazılı çeki, davalının kötüniyetle iktisap ettiği veya iktisapta ağır kusurlu olduğu iddiasını isbat külfetinin davacıya ait olacağı-
Şirket adına imza yetkisi olanların şirket unvanını eklemeye mecbur oldukları, bu emredici hükme aykırı olarak, ana sözleşme ile kaşe koyma zorunluluğu getirilmesinin geçersiz olacağı, ana sözleşmedeki "Kaşe" tabirinin "ticari unvan" olarak anlaşılmasının gerekeceği-
Modern çağın ihtiyaçlarından doğan ve kendine özgü bir sözleşme tipi olan sorumluluk sigortası, Türk Ticaret Kanunu'nda ayrıca düzenlenmediğinden, Avrupa ülkelerine gönderilen malların, araçta çıkan yangın nedeniyle yok olması halinde; bu devletler CMR sigortası yapmayan araçları ülkelerine sokmadıklarından, uygulamada, zorunlu mali sorumluluk sigortası haline dönüşen sigorta poliçesi ve ek şartnamenin örf ve adete uygun olan hükümlerine, hukukumuzdaki yangın dolayısıyla sorumluluk sigortasının kıyas yoluyla uygulanmasından çıkan sonuca göre sigorta akdinde taraf olmayan alıcı durumundaki üçüncü kişinin, zarardan dolayı, doğrudan doğruya sigortacıya başvurma hakkının varlığının kabul edilmesi gerekeceği-
Türk Ticaret Kanunu’nun 392. maddesi uyarınca, sermaye artırımına dair alınan kararlar hakkında usulsüzlük bulunduğundan bahisle açılacak davaların, aynı Yasa’nın 299/2. maddesi uyarınca tescil ve ilandan itibaren bir aylık süreye bağlandığı, ancak, bu kararlara karşı bir aylık sürenin, itirazın sahtelik iddiasına dayanmış olması halinde uygulanmayacağı-
Teminat mektubu münderecatına, vergi dairesinin paraya çevirme yazısına, teminat mektubu ile meydana gelen ilişkinin lehtar ve muhatap arasındaki esas ilişkiden mücerret ve müstakil bir garanti akdi niteliğinde bulunmasına, vergi dairesinin davacının açtığı idari dava sonunda mektubu haksız olarak paraya çevirdiği anlaşıldığı takdirde, davacının vergi dairesine karşı mutalebe hakkının bulunmasına göre, mahkemenin teminat mektubu bedelinin bankadan tahsiline ilişkin hükmünün bozulmasının gerektiği-