Banka tarafından " ücret " işlem tipi adı altında " komisyon " , " BSMV " ve " KKDF " açıklamasıyla değişik miktarlarda hesaba para girişi olduğu anlaşıldığına göre, mahkemece bu husus üzerinde durulup, gerekirse, dosya, konusunda uzman bilirkişiye tevdii edilip, bu para girişlerinin neye ilişkin olduğu belirlenerek, sonucu çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Ticari kredi sözleşmesi nedeniyle kredi tahsis ücreti, kobi paket ücreti, üye işyeri hizmet bedeli vb. ad altında yapılan kesintilerin iadesi istemine ilişkin davada mahkemece "masraf alınmasına ilişkin sözleşme maddelerinin müzakere edilmemiş olması" nedeniyle davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de, TBK'nın yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden önce imzalanmış sözleşmeler yönünden, sözleşmede yer alan hükümlerin, TBK 20 vd. uyarınca genel işlem koşulu mahiyetinde olduğu ve müzakere edilmemiş olmakla müşterileri bağlamayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı- Davalı banka ile diğer bankaların uygulamasına göre bu tür işlemlere kredi grupları bakımından uygulanan kredi kullandırım ücreti vb. ad altında kesilen masraf miktar ya da oranları sorularak, sözleşmedeki bu boşluğun dürüstlük kuralı ve hakkaniyet esaslarına göre doldurularak, davalı tarafından masraf ve komisyon adı altında kesinti yapılmasının bankacılık teammüllerine uygun olup olmadığı veya kesinti yapılması uygun ise, bu durumda ne miktarda veya oranda olması gerektiği, davacıya iadesi gereken miktar bulunup bulunmadığı hususlarında değerlendirme yapılması gerektiği- Hem tüketiciler hem de tacirler için geçerli olan genel işlem koşulları denetiminin, sözleşmelerin imzalanması aşamasında daha olumsuz durumda bulunan sözleşmenin tarafını dürüstlük kuralları kapsamında korumakta olduğu- Sözleşmenin 01/07/2012 tarihinden sonra imzalanmış olması halinde, TBK'nın m. 20 vd. daki genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına bir engel olmamakla birlikte, sözleşmenin genel işlem koşulu denetimine tabi tutulması ve sözleşme hükmünün bu nitelikte olduğunun tespiti halinde, bu hükmün yazılmamış sayılması ve ortaya çıkan boşluğun da doldurularak, varsa davacıdan kesilen fazla masrafların iadesine karar verilmesi gerektiği-
Kredi sözleşmesi hükümlerine göre sözleşmenin iki nüsha olarak tanzim edildiği ve sözleşmenin bir nüshasının, geri ödeme planının bir sureti ve kredi kullandırım dekontu ile ilgili belgelerin davacıya teslim edildiği, dolayısıyla davacının ne kadar kredi kullandığı, kendisine fiilen ne kadar ödeme yapıldığı, ne miktarda ödeme yapacağı ve kullanılan kredi tutarının ne kadarının masraf ve komisyon olarak tahsil edildiği davacıya verilen bu belgelerden açıkça anlaşılacağı, davacının sureti kendisinde bulunan belgeleri yeniden bankadan talep ederek muaraza yaratmasının hukuken korunamayacağı, kaldı ki davacı tarafından haksız olarak yapıldığı iddia edilen kesintinin iadesi için miktar belirtmeksizin Tüketici Sorunları Hakem Heyetine harçsız olarak başvurulmasının mümkün olduğu, yapılan kesinti tutarına göre hakem heyetince verilen karar kesin veya Tüketici Mahkemesinde açılacak dava için kesin delil niteliği taşıyacağı, bir başka anlatımla davacı yanın amacı, kredi kullanımı esnasında haksız olarak yapıldığı ileri sürülen kesintinin iadesinin sağlanması olduğu gibi, bu amaçla başvurulacak hukuki mercilerce öncelikle bankaca yapılan kesinti tutarının belirleneceği göz önüne alındığında davacının isteminin ayrı bir dava şeklinde ileri sürülmesinde hukuki yararı da bulunmadığından, davanın reddine karar vermek gerekeceği-
Tüketiciden haksız olarak alınan komisyon ve masrafların tahsili istemine ilişkin davada, davalı bankanın dava dışı değerleme şirketine ödediği ekspertiz belgesinin dikkate alınması gerekeceği-
Devremülk satış sözleşmesinin resmi şekil şartına tabi olduğu, resmi şekilde yapılmaması halinde, geçersiz sözleşmeye dayalı olarak tarafların verdiklerini iade edecekleri-
Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesinin haksız şart olarak kabul edilemeyeceği-
Bankanın ancak davaya konu kredinin verilmesi için zorunlu, makul ve belgeli masraflarını tüketiciden isteyebileceği - Bankaların kredi borçlusuna sigorta yaptırmasındaki asıl amacının, kredi borcunu teminat altına almak olduğu ve sigorta nedeni ile kredi borçlusunun belli bir prim ödeme borcu altına girdiği anlaşılmakla birlikte, sigorta kapsamına alınmasında kredi borçlusu tüketicilerin de bir menfaatinin olduğu, hal böyle olunca, sözleşme kapsamında ve 20.07.2010 tarihli ferdi kaza sigortası poliçesi karşılığı tahsil edilen 405,00 TL’lik sigorta primine ilişkin kaydın haksız şart niteliğinde olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı, ayrıca bilirkişi raporunda 1.650,00 TL kredi tahsis ücreti, 405 TL hayat sigortası ücreti, 1,449,89 TL yapılandırma ücreti alındığı tespit etmesine rağmen haksız alınan tutarı 3.504,85 TL belirlemesi gerekirken davacının talebi gibi belirlemesinin isabetli olmadığı, davacıdan poliçe karşılığı tahsil edilen 405,00 TL’lik sigorta primine yönelik talebin haksız şart teşkil etmediği gözetilerek 3.099,85 TL'nin kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davacı, davalı bankadan almış olduğu kredi borcunun ve nafaka borcunun, konulan bloke ile hesabından çekilmesine itiraz ettiği için bu davayı açmış olmasına rağmen, mahkemece, kullanılan kredi sebebiyle haksız alınan dosya masrafı, tahsis ücreti vs. ad altında alınan bedellerin iadesi istenildiği şeklinde yanılgıya düşülerek, bu hususun tüketici hakem heyetlerinde çözülmesi gerektiğinden bahisle, dava şartı yokluğundan, davanın reddine karar verilmiş ise de, davacının hesabından bu şekilde haksız çekildiği iddiası bulunan bedel dahi mahkemece henüz hesaplanmadığı, o halde, mahkemece, davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulması gerekeceği-
Muaccel bir borcun borçlusunun, alacaklının ihtarı ile mütemerrit olacağı - Davacının, davalıyı, dava tarihinden evvel temerrüde düşüren ihtarı söz konusu olmadığından, mahkemece, hükmedilen alacağa dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, hükmedilen alacağa kesinti tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektireceği-