İİK'in Onaltıncı Bab'ında düzenlenen bir kısım suçlar bakımından şikayet hakkının doğması için bu suçların niteliği gereği icra takibinin kesinleşmesi gerektiği, icra takibi kesinleşmeden yapılacak şikayetin, henüz doğmamış bir hakkın kullanımı niteliğinde olacağı ve icra takibinin sonradan kesinleşmesinin de bu şikayeti süresinde ve usulüne uygun yapılmış bir şikayet konumuna getirmeyeceği-
Sanıkların üzerine atılı “alacaklıyı zarara uğratmak için mevcudu eksiltmek” suçunun takibi şikayete bağlı olup, şikayetçi tarafın şikayet dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaları 25.03.2014 tarihli haciz işlemi sırasında öğrendiği anlaşılmakla, İİK'nın 347. maddesinde düzenlenen fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç aylık süre geçtikten sonra 22.09.2012 tarihinde şikayette bulunması nedeniyle sanıklar hakkında şikayet hakkının düşürülmesine karar verilmesi gerekeceği-
Araştırma tutanağında borçlu şirketin ticaret siciline kayıtlı adresten 2 yıl önce taşındığının belirtildiği, vergi dairesinden gelen müzekkere cevaplarına göre, aynı adreste 2013 yılından beri başka firmanın faal olduğu, borçlu şirketin 31.01.2016 tarihinde resen terkin işlemlerinin yapıldığının belirtildiği, dosya kapsamındaki belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, İİK'nın 337/a maddesinde düzenlenen ticareti terk hükümlerine muhalefet suçunun, suç tarihi itibariyle İİK'nın 347. maddesinde belirlenen 3 aylık ve 1 yıllık şikayet sürelerine tabi olduğu ve şikayetçi vekilinin, İİK'nın 347. maddesinde yazılı 1 yıllık süreyi geçtikten sonra şikayetçi olduğundan şikayet hakkının düşürülmesi kararı verilmesi gerektiği-
Hacizde borçlu şirketin herhangi bir adres bırakmaksızın adresi terk ettiğini ve başkaca tespit edilecek bir adresi olmadığını öğrendiği anlaşılmakla, İİK. mad. 347 uyarınca fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç aylık süre geçtikten sonra şikayette bulunması nedeniyle sanık hakkında şikayet hakkının düşürülmesi gerektiği-
12. HD. 03.04.2019 T. E: 2070, K: 5491-
Sanığın üzerine atılı “ticareti usulüne aykırı terk etmek” suçunun takibi şikayete bağlı olup, şikayetçi tarafın 04.11.2014 tarihinde gidilen hacizde borçlu şirketin herhangi bir adres bırakmaksızın adresi terk ettiğini ve başkaca tespit edilecek bir adresi olmadığını öğrendiği anlaşılmakla, İİK'nın 347. maddesinde düzenlenen fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç aylık süre geçtikten sonra 07.04.2015 tarihinde şikayette bulunması nedeniyle sanık hakkında 'şikayet hakkının düşürülmesine' karar verilmesi gerekeceği-
Suça konu olayda borçlu şirketin ticareti terk ettiğinin öğrenilme tarihi olan hacizden itibaren üç aylık süre geçtikten sonra şikayette bulunması nedeniyle sanıklar hakkında şikayet hakkının düşürülmesi gerektiği-
Borçlu şirketin kayıtlı olduğu Vergi Dairesi’nin yazısı ile 03/12/1985 tarihinde resen terk işleminin yapıldığının anlaşılmasına rağmen, şikayetçi vekilinin İİK'nın 347. maddesinde düzenlenen fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süreler geçtikten sonra şikayette bulunması nedeniyle sanık hakkında "Ticareti Usulsüz Terk Etmek” suçu nedeniyle şikayet hakkının düşürülmesi gerektiği-
Yetkili olduğu şirket adına kefil olan sanığın, azami miktarı ve kefalet tarihini kendi el yazısı ile yazmadığı, dolayısıyla kefaletin bu yönden geçersiz olduğu; bu nedenle sanığın ilgili takipte, borçlu sıfatının bulunmadığı, kesinleşmiş bir de takibin de mevcut olmadığı halde şikayette bulunulduğu ve buna göre kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin anlaşılması karşısında, sanık hakkında açılan davanın "düşmesine" karar verilmesinin gerektiği-
İİK’nın 333/a maddesinde düzenlenen “ticari işletme yöneticisinin alacaklıları zarara sokmak kastı ile borcu ödememesi” suçunun oluşması için, takibin kesinleştiği tarih itibariyle şirketin borcu ödeme gücüne sahip olması ve şirketin hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olan şirket yetkilisinin alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla şirket borcunu ödememesi gerekmekte olup, öncelikle sanıklar hakkında cezai sorumluluğun hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından şirket ana sözleşmesi getirtilerek, fiilin birlikte işlenmediğinin anlaşılması halinde, temsil yetkisinin bölüşümündeki ağırlık ve sınırlar da dikkate alınarak suçun oluşumundaki temsilci veya temsilciler tespit edilip, takibin kesinleştiği tarih itibariyle şirketin borcu ödeme gücüne sahip olup olmadığının tespiti için borçlu şirket defter ve belgeleri ile banka hesapları üzerinde karşılaştırılmalı olarak bilirkişi marifeti ile inceleme yaptırılıp, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdiri gerektiği- İİK'nın 345/a maddesindeki suçun oluşabilmesi için, aynı Kanun'un 179 ve 6102 sayılı TTK'nın 376. maddesinde öngörülen koşullarda şirketin aktif ve pasif durumunun belirlenerek sonucuna göre şirketin iflasının istenmesi şartlarının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiği-