Çaplı taşımaza elatmanın önlenmesi ve yıkım istemine ilişkin açılan davada, çekişmeli taşınmaz kentsel sit alanı içerisinde yer aldığı ve eski eser (anıtsal yapı) niteliğinde olduğundan, bu tür yapıların tamir ve restorasyonu yasada belirtilen kurumlardan alınacak izine tabi olduğu- Konunun uzmanı olan bilirkişiler aracılığıyla yeniden keşif yapılarak, özellikle yetkili kurulca verilen restorasyon projesinin uygulanması; tecavüzün proje kapsamında kalıp kalmadığının net bir biçimde belirlenmesi, böylece proje dışındaki tecavüzlü kısımların elatmanın önlenmesine ve yıkımına karar verilmesi doğrultusunda karar verilmesinin gerektiği-
634 sayılı Kanun hangi uyuşmazlıkları kapsamına aldığını tek tek saymadığından ve ecrimisile ilişkin uyuşmazlığı ayırmadığından el atmanın önlenmesi ile birlikte talep edilen ecrimisile ilişkin uyuşmazlığın da ek 1. madde kapsamında kaldığı ve sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu-
Çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkin davada, davalıların taşınmazları kullanımına davacıların muvafakat gösterdiği, bu muvafakatın dava açılmakla sona erdiği anlaşıldığına göre davacılar yararına ecrimisile hükmedilemeyip taşınmazın bir bölümünün davalılar tarafından kullanılmasına rağmen taşınmazın tamamı üzerinden ecrimisl miktarının hesaplanamayacağı- Usulüne uygun bir ıslah bulunmadığı halde HMK. mad. 26'ya aykırı olarak talep aşılmak suretiyle hüküm kurulamayacağı-
Anıtsal yapı niteliğindeki yapıların tamir ve restorasyonu yasada belirtilen kurumlardan alınacak izne tabi olduğundan ve tamir ve bakımında ise ilk şeklinin ve görünümünün değiştirilmemesi asıl olduğundan konunun uzmanı olan bilirkişiler aracılığıyla yeniden keşif yapılarak, özellikle yetkili Kurul'ca verilen restorasyon projesinin uygulanması; tecavüzün proje kapsamında kalıp kalmadığının net bir biçimde belirlenmesi, böylece proje dışındaki tecavüzlü kısımların el atmanın önlenmesine ve yıkımına karar verilmesi gerektiği-
Kişisel hakka dayalı elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkin davada, mahallinde keşif yapılarak davalının Hazine taşınmazına mı yoksa umuma ait yola mı tecavüzde bulunduğu belirlenip, kamunun ortak kullanımına ait yola tecavüz varsa başkaları gibi davacının da tecavüzün önlenmesini isteyebileceği-
Çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım istemine ilişkin davada, mirasbırakanın davada yer almayan oğlunun da davada yer almasının sağlanması, ondan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği- Keşif esnasında dinlenen tanıklar taşınmaz üzerinde bulunan 2 adet sera'dan bir adetinin davalı F.'e, bir adetinin ise davalı T.'a ait olduğunu bildirdiği ve tanık beyanları gözetildiği halde 2 ve 8 numara ile işaretlenen her iki seranın davalı F.'e ait olduğu yazılı fenni bilirkişi raporuna göre infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulamayacağı-
E.tma olup olmadığı açıklığa kavuşturulurken fiili kullanma biçimi oluşmadı ise paylı mülkiyet hükümlerinin gözetilmesi gerektiği-
Çekişme konusu bağımsız bölümlerin yer aldığı bina bakımından, asliye hukuk mahkemesinin bozma kararında tadilat projesinin tapuya yansıtılmadığının belirtildiği ancak eldeki davada bu yönde bir inceleme olmadığı ve hükme esas alınan bilirkişi raporu da hüküm vermeye yeterli olmadığından, yerinde keşif ile 04.08.2004 tarihli projenin tapuya yansıtılıp yansıtılmadığının tespit edilip, yansıtılmamış ise tapuya yansıtılan 14.03.1996 tarihli proje uygulanarak dava konusu bağımsız bölümlerin konumunun ve birbirlerine müdahalelerinin olup olmadığının saptanarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
11.10.2012 karar tarihli takip konusu ilamda; İdarenin kamulaştırmasız elatma eyleminin 1983 yılı öncesine ait olduğuna dair bir belge ve bilgi bulunmadığından, el atma eyleminin 1983 yılından sonrasına ait olduğunun kabulünün gerektiği- Uygulanması gerekli 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun Geçici 6. maddesinin 13. fıkrası Anayasa'ya aykırı görülerek 13.11.2014 tarihinde Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmiş olmakla uygulanırlığı kalmadığından, 1983 yılından sonraki el koymaya ilişkin kamulaştırmasız elatma bedellerine ilişkin dava ve takiplerde mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretlerinin maktu hesaplanması söz konusu olmayıp nispi olarak belirlenmesi gerektiği- Anılan iptal kararı gereğince artık icra harçları ve icra vekalet ücretinin nispi hesaplanması gerektiği-
Bilirkişi heyetince kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gerekirken, bağlayıcılık niteliği taşımayan ve delil olarak istifade edilmesi gereken, idare tarafından daha önce belirlenmiş kıyı kenar çizgisi esas alınarak düzenlenen bilirkişi raporunun yeterli bulunmasının ve rapora dayanılarak hüküm kurulmasının isabetli olmadığı-