Markanın görsel işitsel ve anlamsal olarak davacı markasından farklı olduğu, davacı markasının özellikle iplik ve kumaş emtiasında yoğun kullanıldığı ancak tanınmış marka statüsüne erişemediği, davalıya ait markanın doğrudan davalı şahsı akla getirdiği ve davacı şirketle yada markasıyla karıştırılma ya da onu çağrıştırma ihtimalinin bulunmadığı-
İ.lı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkin birleşen davada, davacının, inanç sözleşmesi iddiası ile sunduğu belgeye göre taşınmazın tapu kaydının iptali ve adına tescilini isteyebilmesi için TBK. mad. 97 uyarınca öncelikle kendi edimini yerine getirmesi zorunlu olduğu-
Kadastro tespitine itiraza ilişkin davada, taşınmazların orman sayılan yerlerden olup olmadığı belirlenip, toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilip sonucuna göre 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi uyarınca gerçek hak sahipleri adlarına tescile karar verileceği-
Taşınmazın altından enerji nakil hattı geçirilmesi sebebiyle açılan elatmanın önlenmesi ve kal davasında, gerekçesi açıklanmadan davalı taşınmazın ikiye bölünecek şekilde irtifak hakkı kurulması uygun olmayıp, davalının taşınmazına en az zarar verilecek şekilde irtifak hakkı tesis edilmesi gerektiği-
Davacı taraf, elatmanın önlenmesi istemine ilişkin olarak harç yatırmak suretiyle yöntemince bir dava açmadığından talebin kabul edilemeyeceği- Tescil davası sadece karşı açılmış olup, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren kanun gereğince Erzurum İlinin mülki sınırları Büyükşehir Belediye sınırları kabul edildiğinden ve taşınmazın bulunduğu tüzel kişilik kaldırılarak ilgili belediyenin mahallesi haline dönüştüğünden artık bu dava yönünden yasal hasım ile birlikte davaya belediyenin de dahil edilmesi gerektiği-
El atmanın önlenmesi istemine ilişkin olarak harcı yatırılmak suretiyle yöntemince açılan bir dava bulunmadığından bu yönden bir talebin kabul edilemeyeceği- Yeni çıkmış kanun gereğince ilin mülki sınırları belediye sınırları kabul edildiğinden ve taşınmazın bulunduğu tüzel kişilik kaldırılarak belediyenin mahallesi haline dönüştüğünden yasal hasımla birlikte onların da davaya dahil edilmesi gerektiği-
Baz istasyonunun limit değerlere ve güvenlik mesafelerine uygun olarak kurulduğu ve işletilmekte olduğu anlaşılmış olup, baz istasyonunun kararın gerekçesinde belirtilen soyut değerlendirmeler dışında davacının sağlığına zarar verdiği bilimsel delillerle de kanıtlanamadığından davanın reddi gerektiği-
Bilirkişi raporundaki "köpeklerin sürekli havlamak suretiyle çevrede ses kirliliğine sebebiyet verdiğine dair keşfen tespit edilmiş bir bulgu bulunamamıştır" şeklindeki ifadenin, davanın reddi için yeterli bir gerekçe oluşturmayacağı-
Taşınmazlar miri arazi niteliğindeki arazilerden olup, kurulan vakıf da gayrisahih nitelikli vakıflardan olduğundan 1858 tarihli Arazi Kanunnamesinin uygulanmasında, tapu kayıtlarının oluşum şekli itibariyle bir engel bulunmadığı-Arazi Kanunnamesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığını saptamak amacıyla, davacı ve müştereklerinin dayanaklarını oluşturan çiftlik tapu kayıtlarının hukuki değerlerini kaybedip kaybetmedikleri yönünden yapılacak değerlendirmenin her bir taşınmaz yönünden ayrı ayrı yapılması gerektiği- Davacı ve müşterekleri taraf olsa da, karşı tarafın taraf olmaması ve kapsam belirleme işleminin 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/B ve C maddesinde yazılı ilkelere uyularak yapılmamış bulunması nedeniyle karşı tarafı bağlamayacağı- Hudutları ile değil miktarı ile geçerli olan tapu kayıtlarının sınırlarını sabit kabul edip buna göre hüküm kurmak mümkün olmadığından dosyada yapılan kapsam belirlemesinin doğru ve tarafları bağlayıcı olduğu yolundaki iddianın usul ve yasaya ayırı olduğu- Çekişmeli taşınmazın öncesinin hali arazi niteliğindeki yerlerden iken açılarak kullanılmaya başlandığının bildirilmesi karşısında, davalı ve müdahil tarafın zilyetliğinin, davacı ve müştereklerinin dayanağını oluşturan tapu kayıtlarının Arazi Kanunnamesinin 20. ve 78. maddeleri uyarınca hukuki kıymetini kaybettirecek nitelikte bulunduğu kanıtlanamadığından davacı ve müştereklerinin dayanağını oluşturan tapu kayıtlarının kapsamlarının 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesinde belirtilen ilkeler doğrultusunda tespit edilip, bundan sonraki değerlendirmenin buna göre yapılmasının zorunlu olduğu- Çekişmeli taşınmazın davacı ve müştereklerinin dayanağını oluşturan tapu kaydının 3402 sayılı Kanun'un 20/C maddesi çerçevesinde miktar itibariyle kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılması halinde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20/B maddesi uyarınca niza gününe kadar kayıt sahibinin kullanımı var ise tapu kaydına değer verilmesi, çekişmeli taşınmazın davacı ... ve müştereklerinin dayanağını oluşturan tapu kaydının 3402 sayılı Yasa'nın 20/B ve C maddelerindeki ilkelere göre belirlenecek kapsamında kalmadığı sonucuna ulaşılması halinde davalı tarafça sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresi ile tescil ilamları ile oluşmuş tapu kayıtlarına göre karşı taraf adına edinme koşulları değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
İki köy sınır noktalarında anlaşamadıkları için meranın kullanılması hususunda uyuşmazlık doğmuş olup, meraların aidiyetinin belirlenmesinde idari sınırların bir etkisi bulunmadığından yapılacak araştırmanın, dava konusu meranın kadimden beri hangi köy veya köyler tarafından kullanıldığının açık bir şekilde tespitine ilişkin olması gerektiği-