İçerik Akışı

Vekalet Ücret Sözleşmesi (İİK. mad. 68)

Borçlu icra takibine konu (avukatı ile yaptığı) vekalet sözleşmesine ve altındaki imzaya itiraz etmediğinden, bu belgenin, "İİK. mad. 68/1 anlamında" belge niteliğine kavuştuğu ve borçlu tarafından ödemeye ilişkin herhangi bir belge de ibraz edilmediğinden mahkemece, "itirazın kaldırılmasına" karar verilmesi gerektiği-

Bonoya Dayalı İcra Takibine Konu Alacağın Banka Tarafından TMSF, TMSF Tarafından Varlık Yönetim Şirketine Temliki Halinde Zamanaşımı-

Takibi başlatan alacaklı banka tarafından takip alacağının önce, TMSF'ye, daha sonra da TMSF tarafından Varlık Yönetim A.Ş.'ye temlik edildiği, alacaklı bankaca yapılan takibin devamına ilişkin işlemler nedeniyle alacağın 3 yıllık zamanaşımına uğramadan TMSF'ye temlik edildiği, bu nedenle, alacağın, bu temlik tarihi itibariyle 20 yıllık zamanaşımı süresine tâbi hale geldiği, son temlik tarihinde de takibin devamına yönelik işlemler yapıldığı ve 20 yıllık zamanaşımının henüz gerçekleşmediği anlaşıldığından, " zamanaşımı nedeniyle" (İİK. mad. 71, 33-a) icranın geri bırakılması"na yönelik şikayetin reddine karar verilmesi gerektiği-

(İİK. mad. 89) Üçüncü Kişinin Sorumu Olduğu Temerrüt Faizi-

Mahkemece, İİK. mad. 89/3 uyarınca; şikayetçi 3. kişinin sorumlu olduğu temerrüt faizinin, menfi tespit davasında verilen kararın kesinleştiği tarihten itibaren hesaplanmak üzere yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekirse de, taleple bağlılık ilkesi gereği, şikayetçi vekilinin talebiyle bağlı kalınarak, menfi tespit davasının karar tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizinin hesaplanması yönünde bilirkişi marifeti ile inceleme yaptırılarak karar verilmesi gerektiği-

Menfi Tespit Davasında Tedbiren Takiplerin Durdurulması- İcra Takibinin İptali- Dosyaya Ödenmiş Olan Paranın İadesi-

Hakkında kambiyo takibi yapılan ve haciz tehdidi altında icra dosyasına para yatıran borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvuruyla takibin iptaline karar verilmesi halinde, yine borçlunun açtığı menfi tespit davasında verilen tedbir kararıyla "takibin durdurulmasına karar verildiği" gerekçesiyle dosyaya yatan paranın iadesine yönelik talebinin reddine karar verilemeyeceği- İcra mahkemesi kararlarının infazı için kesinleşmelerinin zorunlu olmadığı-

Konkordato Bilgilendirme Toplantısı

İzmir Ticaret Odası

İşçilik Alacağı- Belirsiz Alacak Davası- Davacı hizmet süresini ve ücret miktarını bildiğine göre alacağın tam ve kesin olarak hesaplanmasının kendisinden beklenemeyeceğinden söz edilemeyeceği-

İşçilik alacakları bakımından, dava konusu edilen alacağın belirli olup olmadığı ile ilgili olarak davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacıdan beklenememesi kriteri ile açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması kriterini birlikte değerlendirilmesi gerektiği- İşçilik alacaklarının belirsiz alacak olup olmadığı ve buna bağlı olarak belirsiz alacak davası açılıp açılamayacağının her somut olayın özelliğine göre kendi özelinde değerlendirilmesi gerektiği- Davacı vekili, "davalı işyerinde uluslararası tır şoförü olarak çalışan müvekkilinin, ayda ortalama bir kez komple, iki kez de dorse seferi ücreti olmak üzere aylık ücretinin asgari ücret+1.100 Euro olarak ödendiğini" belirterek "davacı işçinin ayda kaç kez yurt dışı seferi yaptığı, bu seferlerin niteliği ile her sefer başına alınan ücret belirtilmek suretiyle kıdem tazminatı ile yıllık izin ve ödenmeyen ücret alacaklarının tahsilini" talep etmiş olup dava dilekçesindeki açıklamalar dikkate alındığında "hizmet süresinin davacı tarafça kesin olarak bilindiği", bu hususta bir "belirsizliğin bulunmadığı", ayrıca davacının aylık ücretinin tespiti için gerekli olan sefer sayısı da belli olduğu, davacının kıdem tazminatı yönünden giydirilmiş ücretin kıdem tazminatı tavanını aşması nedeniyle ancak tavan miktar üzerinden hesaplanması gerektiği görüldüğünden, kıdem tazminatı, yıllık izin alacakları bakımından bir belirsizlikten söz edilemeyeceği- Davacı hizmet süresini ve ücret miktarını bildiğine göre alacağın tam ve kesin olarak hesaplanmasının kendisinden beklenemeyeceğinden söz edilemeyeceği- "Davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğu ancak davanın belirsiz alacak davası olup olmadığı yönünde nitelemenin hâkime ait olacağı; davalı işverenin sefer başı alınan harcırahın ücrete eklenemeyeceği savunmasında bulunduğu ve resmî kayıtlarda davacının gerçek ücretinin gösterilmediğini, bu nedenle alacakların belirsiz olduğu, hukuki yararın ise tamamlanabilir bir dava şartı olduğu; taraflarca ileri sürülmeyen bir hususun re'sen tek başına bozma nedeni yapılmasının mümkün olmadığı, ancak başka bozma nedenleri ile varsa bunun da bozma nedeni yapılabileceği" şeklindeki görüşlerin HGK. çoğunluğunca benimsenmediği-

İlave Tediye Alacağı- Belirsiz Alacak Davası- Hukuki Yarar-

İlave tediye alacağının belirsiz alacak olup olmadığı, davacının belirsiz alacak davası olarak bu davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı- İşçilik alacakları bakımından, dava konusu edilen alacağın belirli olup olmadığı ile ilgili olarak davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacıdan beklenememesi kriteri ile açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması kriterini birlikte değerlendirip sonuca gidilmesi gerektiği- İşçilik alacaklarına ilişkin davaların genel bir yaklaşımla, belirsiz alacak davası olduğu söylenemeyeceği, belirsiz alacak davasının açılabilmesinin koşulu olan, talep sonucunun belirlenmesi alacaklıdan beklenemeyecek kadar zor ise, bu tür taleplerin belirsiz alacak davası olarak açılabileceği (Örneğin, kıdem tazminatı da dahil olmak üzere bir iş kazasından kaynaklanan veya bunun gibi alacağın tam belirlenemediği özel durumlarda belirsiz alacak davası açılabileceği)- Davacı, kendisine ödenmesi gereken "ilave tediye" miktarını basit hesaplama ile tespit edebilmekte ve alacağını belirleyebilmekte olduğundan ve ilave tediye alacağının miktarının Kanunla belirlendiği ve davacının ilave tediye alacağını hesaplayabilmesi noktasında objektif imkânsızlıktan bahsedilemeyeceği gözetildiğinde, dava konusu alacağın belirsiz olmadığı ve "belirsiz alacak davası" olarak açılan bu davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği- "Hukuki yararın tamamlanabilir bir dava şartı olduğu, hukuki nitelendirmenin mahkemeye ait olduğu, taraflarca ileri sürülmeyen somut olaydaki gibi bir hususun resen tek başına bozma nedeni yapılmasının mümkün olmadığı, ancak başka bozma nedenleri ile varsa bunun da bozma nedeni yapılabileceği" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğunca kabul edilmediği-

Belirsiz Alacak Davası- Alacağın Tümü Bakımından Faiz Başlangıç Tarihi-

Fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak ve dava konusu alacaklar ayrıştırılmak sureti ile toplam 1.000-TL olarak açılan, bilirkişi raporundan sonra talep arttırım dilekçesi verilerek alacak miktarlarının arttırıldığı ve belirsiz alacak davasında, arttırılan miktarlar dahil alacağın tümü bakımından faiz başlangıç tarihinin dava tarihi mi yoksa dava ile istenen kısımlar için dava, arttırılan kısımlar için talep arttırım tarihi mi olduğu? Davacı "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne ait işyerinde mevsimlik işçi statüsünde çalıştığı sürenin 2001 yılında kadroya alınması sırasında derece ve kademe intibakında dikkate alınmadığını" ileri sürerek mevsimlik işçilikte geçen hizmet süresi hesaba katılarak belirlenecek derece ve kademeye göre fark işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini belirsiz alacak davası açarak talep etmiş olup, dava konusu edilen alacakların davanın açıldığı tarih itibari ile tartışmalı olup miktarı bilirkişi raporu ile tespit edildiğinden, davanın belirsiz alacak davası olarak açılabileceği- Dava belirsiz alacak davası olduğuna göre, bu davanın açılması ile doğacak olan maddi ve şekli hukuk sonuçlarının (zamanaşımının kesilmesi ve diğerleri) bu dava için de geçerli olması gerekeceğinden, mahkemece talep arttırım dilekçesi verilerek arttırılan miktarlar dâhil alacakların tümüne dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin isabetli olduğu- "Davacının belirleyebildiği asgari miktar yerine cüzi miktarlar üzerinden dava açtığı, bu hâlde davanın "kısmi eda külli tespit" davası olarak nitelendirilmesi gerektiği, bu durumda talep arttırım dilekçesi verilerek arttırılan alacak kısımlarına talep arttırım tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-

Havale Edilen Paranın Yanlış Kişiye Ödenmesinden Kaynaklı Tazminat Davası- Görevli Mahkeme-

Üçlü bir ilişki olan havalede, havaleci ile havale ödeyicisi arasındaki ilişkinin “karşılık ilişkisi”, havaleci ile havale alıcısı arasındaki ilişkinin "bedel/değer ilişkisi", havale ödeyicisi ile havale alıcısı arasındaki ilişkinin ise "edim/ödeme ilişkisi" veya "havale ilişkisi" olarak adlandırıldığı- Tüketici konumundaki davacı tarafından "havale edilen paranın yanlış kişiye ödenmesinden kaynaklı tazminat istemine" ilişkin açılan davanın tüketici mahkemesinde görülmesi gerektiği- "Uyuşmazlığın havale ödeyicisinin ticari işletmesini ilgilendirdiği, buna göre ticari davanın söz konusu olduğu ve asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu" yönünde görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-

İhalenin Feshi- Şikayet Süresinin Başlangıcı- Satış İlanının Tebliği-

Taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- Tebligat Kanununda öngörülen araştırma, komşudan bilgi alma ve komşuya, yöneticiye ya da kapıcıya bilgi vermeye ilişkin sorumluluk ve yükümlülüklerin yerine getirilmeden Tebligat Kanunu'nun 21 maddesince yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığı- Tebligat Kanunu’nun 10’uncu maddesinin ikinci fıkrasında muhatabın bilinen son adresine usulüne uygun bir tebligat çıkartılmadan MERNİS adres kayıt sistemine tebligat çıkartılması ve bunun geçerli sayılmasının hatalı olduğu- İcra ve İflâs Kanunu'nun 127’nci maddesinin tebligat tarihinde yürürlükte bulunan önceki şeklinde de böyle bir tebligat usulü öngörülmemiş olduğu; MERNİS adres kayıt sistemine tebligat yapılabileceğine ilişkin düzenlemenin, ihalenin yapıldığı tarihten çok sonra -02.07.2012 günlü değişiklikle- Kanuna eklenmiş olduğu- Satış ilanı tebliğinin şikâyetçi-borçluya usulüne uygun tebliğ edildiğinden söz edilemeyeceğinden, borçlunun ihalenin feshi talep etmek için şikâyet süresinin de başlamamış olduğu ve yapılan şikâyetin hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddedilemeyeceği- Şikâyet konusu tebligatların yapıldığı tarihte, adı geçen avukatın vekil olmadığı dosya içerisinden anlaşıldığından, "şikâyetçi-borçlunun vekille temsil edildiği ve tebligatların vekile yapıldığı" şeklindeki direnmenin hatalı olduğu- Şikâyetçi-borçluya yapılan diğer tebligatlar da ihale tarihinden sonra olduğundan, bu tebligatların şikâyete esas sürenin başlangıcı için “öğrenme” sayılamayacağı ve mahkemece "ihalenin feshine" yönelik şikâyetin süresinde yapılmadığı kabulü gerektiği-