İçerik Akışı

Para alacağının haczi- Paranın istenmesi- İstihkak-

Para alacağı üzerine İİK. mad. 89 uyarınca konulan haciz tarihinden itibaren altı aylık sürede alacaklı tarafından paranın istenmemesi halinde para üzerindeki haczin kalkacağı- Para üzerindeki haczin kalkması halinde, dava tarihinde geçerli bir haciz bulunmadığından istihkak davasının da ön koşul yokluğundan usulden reddine karar verilmesinin gerektiği-

İstinabe- Kesin Süre-

Davada verilen kesin sürenin amaca uygun olmadığı gibi davacı tarafça bizzat yerine getirilmesi mümkün olmayan işlemleri içerdiği, davacıların yurt dışında yaşadıkları da gözetildiğinde verilen 2 haftalık kesin sürede, emredilen işlemlerin yapılabilmesinin mümkün olmadığı- Davacıların istinabe giderlerini yatırarak ve istinabe işlemeleri ile tercüme işlemlerini yerine getirerek, aynı zamanda yurt dışında istinabe makamına bizzat başvurarak üzerilerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiği, ancak istinabe makamının gerekli işlemleri yapmadığı dosya kapsamından anlaşıldığı ve kesin süre içerisinde davacıların ortopedik muayenelerinin yapılması ve grafilerinin çekilmesi davacılar tarafından bizzat yerine getirilebilecek işlemlerden olmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, ara kararda belirtilen eksikliklerin davacıların elinde olmayan nedenlerle tamamlanamadığı, bu sebeplerle davacıların kesin süreye aykırı davrandığı ve davayı sürüncemede bıraktığının söylenemeyeceği-

Kesin süreye ilişkin ara kararda ihtar edilmesi gerekenler

İster kanun, ister hakim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesinin olanaklı olmadığı- HMK mad. 94 uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerektiği- Mahkemenin ara kararında "davanın reddedileceği" hususunu ihtar etmemesine karşın, ret kararı vermesinin isabetli olmadığı-

Mahalle Muhtarlıkları- Büyükşehir Belediyesi- Satışın İlan Edilmesi-

Her ne kadar bazı köyler mahalleye dönüştürülmüş ise de; idari yapıdaki bu değişiklik, fiilen köy şartları içinde olan ihale konusu taşınmaza, daha çok o yörede oturan kişilerin ihalede talip olacağı gerçeğini değiştirmeyeceğinden ve o yöredeki muhtemel alıcılara da satışın duyurulması yönünden köyde ilan gerekliliğini ortadan kaldırmayacağından, mahkemenin, köyde ilan zorunluluğu bulunmadığına yönelik gerekçesinin yerinde olmadığı-

İcra suçlarında uzlaştırma-

Yargıtay 12. HD ile 19. CD.'nin Farklı İçtihatları

Mirasbırakan- Mirasçı atanması- Mirasçılık belgesi-

Mirasçı atanan kişi, mirasbırakanın ölümü ile tereke üzerinde doğrudan ve kendiliğinden bir ayni hak kazanabildiğinden, mirasbırakandan intikal eden ayni hakların, atanmış mirasçı adına tescili için vasiyetin yerine getirilmesi davasına ve mahkeme hükmüne ihtiyaç olmadığı, atanmış mirasçıya, başvurusu üzerine sulh hukuk mahkemesi tarafından TMK mad. 598/2 uyarınca atanmış mirasçı olduğunu gösteren mirasçılık belgesi verilmesi yeterli olduğu ve bu nitelikteki belge ile ayni hakların bu kişi adına tapuda resmi senet düzenlenmeksizin tescilinin yapılabileceği hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, somut olayda atanmış mirasçı olan davacının; TMK mad. 598/2 uyarınca sulh hukuk mahkemesinden atanmış mirasçı olduğunu gösteren mirasçılık belgesi alarak aynı sonuca ulaşabileceğinden, vasiyetin yerine getirilmesi talebi ile işbu davayı açmasında hukuken korunmaya değer menfaati, diğer bir ifade ile hukuki yararı bulunmadığı-

Kişisel malların satımından gelen para- Gizli bağış- Sebepsiz zenginleşme-

Davalı asılın kabule yönelik beyanları ve dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazın bedelinin tamamı davacı tarafından ödenerek davalı adına satın alındığının ve davacının katkısının %100 olduğunun kabulü gerektiği- "Katkı iddiasının ispatlansa bile gizli bağış niteliğinde olacağı" şeklindeki değerlendirmenin hatalı olduğu- Devredene ağır yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak değerlendirilmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerektiği- Evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşünceyle, ortak yaşamı ve geleceği güvence altına almak amacıyla, beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun olarak eşlerin birlikte yatırım yapmalarının bağış olarak değerlendirilemeyeceği- Gelecekte aile üyelerinin yararlanacakları beklentisiyle birlikte malvarlığı edinme çabaları, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmaması gerektiği- Davacı tarafça bedelin ödenmesinin bağış olduğunu çağrıştıracak bir kavram, kelime veya söze dosya kapsamında rastlanılmadığı gibi, davacı tarafın bağış amacıyla taşınmazın davalı kadın adına tescil edildiğine ilişkin irade açıklamasının da bulunmadığı- Mahkemece, dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle değerinin tamamı üzerinde davacının alacak hakkı bulunduğu gözetilerek ve talep miktarı da dikkate alınmak suretiyle katkı payı alacağı isteğinin kabulüne karar verilmesi gerektiği-

Faiz oranı hesaplamalarında bir yıl (365 gün)-

Faiz oranı hesaplamalarında bir yıl 365 gün olarak nazara alınıp hesaplama yapılması gerekeceği-

Amme Alacakları- Limited Şirket Ortakları- Kanuni Temsilci

Limited şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan vergi borcunun takip ve tahsiline ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanun'unda ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'da, kanuni temsilci ile ortak arasında bir öncelik sıralaması bulunmadığından, limited şirketin vergi borcunun tahsilinde ortağın takibine başlanabilmesi için kanuni temsilcinin takibinin gerekli olmadığı-

Muvazaa sebebiyle iptal davası (TBK. mad. 19)- Borcun doğumu- Boşanma davasına sebep olan haksız fiil niteliğindeki eylemler-

Davalı borçlunun evlendikten sonra Kazakistan'a gittiği, başka bir bayanla yaşayıp, çocuğunun olduğu sabit olup, haksız fiil niteliğinde olan bu eylemler boşanma kararına gerekçe olduğuna göre borcun doğumunun boşanma davasının açıldığı tarihten önce olduğu- Diğer davalı borçlunun eniştesi olup, bedel farkı ile taşınmazın satıldığı göz önüne alındığında, TBK. mad. 19. uyarınca açılan muvazaa sebebiyle iptal davasının kabulü gerekeceği-