İçerik Akışı

Tedbir nafakası ara kararının ilam niteliğinde olup olmadığı-

Tedbir nafakasına ilişkin ara kararın, ilam niteliği olmadığı gibi, İİK mad. 38'de yazılı ilam mahiyetine haiz belgelerden de olmadığı, bu sebeple ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi olmayacağı, ilamlı takip konusu yapılamayacağı-

Konkordato mühleti- İşçilik alacağı- İİK. mad. 206 çerçevesinde imtiyazlı alacak-

Alacaklı tarafından, işçi alacağına dayalı olarak borçlu şirket aleyhine 08.05.2017 tarihinde genel haciz yolu ile başlatılan ilamsız icra takibi itiraz edilmemesi üzerine kesinleşmiş olduğu, borçlu şirket hakkında ise 22.02.2017 tarihinde konkordato mühleti verildiği, takibe konu alacak, ilamla hüküm altına alınmamış ise de, borçlu tarafından süresinde borca itiraz edilmeyip, takibin kesinleştiği anlaşıldığından, anılan alacağın, İİK'nun 206. maddesinin birinci sırasında belirtilen işçi alacağı olduğunun kabulü gerekip, takibin durdurulmasına yönelik icra dairesi kararı ile bu işleme ilişkin şikayetin reddine ilişkin icra mahkemesi kararının kaldırılması gerektiği-

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması- İtiraz hakkının kötüye kullanılması- Eşlerin eşit kusurlu olması-

Evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olması durumunda, davacının kusuru daha ağır ise davalının açılan davaya itiraz hakkı bulunsa da, itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebileceği- Dinlenen tanık beyanlarına göre "davalı kadının, eşinin ailesi ile görüşmek istemediği, kendi annesinin evliliğe olan müdahalesine ses çıkarmadığı", buna karşılık davacı erkeğin de "annesinin müdahalesine izin verdiği" ve tarafların ayrılmalarına sebep olan son olayda eşini (Konya iline) rıza ile gönderdikten sonra telefonlara çıkmamak ve aramamak suretiyle boşanma davası açtığı, bu durumda eşlerin eşit kusurlu olduğu ve evlilik birliğinin devamının eşlerden beklenmeyecek ölçüde temelinden sarsıldığı, davacı erkek tarafından açılan boşanma davasının kabul edilmesi gerektiği-

Usulsüz tebligat- Muhatabın dışarıda olduğu bilgisi- Komşunun açık kimliği-

"Muhatabın dışarıda olduğu" bilgisini veren komşunun açık kimliğinin tespit edilmediği görüldüğünden, bu hâliyle yapılan işlemin tebligat memurunun soyut beyanından ibaret kaldığı ve tebliğin usulsüz olduğu-

İş kazası- Maddi ve manevi tazminat istemi- Kusur oranları- Maluliyet oranı- Manevi tazminat miktarı-

İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada, kazanın bakım esnasında, asansörün, sigortalının sırtına düşmesinden kaynaklandığı, kusur raporuna göre davalı şirketin %75,  sigortalının ise %25 oranında kusurunun bulunduğu, iş kazası sonucu yirmi gün istirahat alan sigortalının %0 oranında maluliyetinin bildirildiği, Adli Tıp Kurumu raporunda da davacının iş kazası sonucu meydana gelen rahatsızlığın fonksiyonel bozukluk bırakmadan iyileşmiş olduğu, maluliyet oranı tayinine mahal olmadığı- İş kazasının meydana geldiği tarih ve bu tarihteki paranın alım gücü ile iş göremezlik derecesi dikkate alındığında davacı lehine hükmedilen 6.000,00 TL manevi tazminat miktarının fazla olduğu-

Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemli dava- Yetkili mahkeme(ler)-

Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemi- Davalının yerleşim yeri mahkemesinin genel yetkili mahkeme olduğu (HMK. mad. 7)- Haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinin de yetkili olduğu (HMK. mad. 16)- HMK'da kesin yetki halleri açıkça sayılmış olup haksız fiile ilişkin davalardaki yetkinin kesin yetki olmayıp bir seçimlik yetki olduğu- Davacı taraf HMK. mad. 16 gereğince seçimlik hakkını kullanarak davalı sigorta şirketinin yerleşim yeri mahkemesinde dava açtığından, davalı gerçek kişiler yetki itirazında bulunmuş ise de davacı yetkili mahkemelerden biri olan yer mahkemesinde davasını açmış ve kesin yetki hali de söz konusu olmadığından, mahkemece, işin esasına girilmesi gerektiği-

Çalışma Olgusu- İşçinin İspat Yükümlülüğü- Tanık Beyanları-

İşçinin çalışma olgusunu her türlü delille kanıtlayabileceği- Çalışmanın ispatı konusunda, Sosyal Güvenlik Kurumu ve işyeri kayıtlarının, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgelerin, işyeri iç yazışmalarının delil niteliğinde olduğu, özellikle iddia edilen çalışma döneminde Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarındaki işverenlerin, kayden görünen işverenlerle işçi arasında iş görme ediminin yerine getirilip getirilmediğinin ve kaydın ne şekilde oluştuğunun araştırılması gerektiği- İşçinin çalışma olgusunun tespitinde işyerinde veya komşu işyerinde çalışanların tanıklığı önemli olduğu gibi tanık olarak dinlenecek kişinin tanıklığına güveni etkileyebilecek bir durumun olup olmadığının da araştırılması gerektiği, tanıklar belirli bir dönem çalışmışlarsa ve başkaca delil yok ise beyanlarının belirtikleri dönemle sınırlandırılması gerektiği-

Usul hukukundaki kanuni değişikliklerin yapılan veya yapılacak yeni usul işlemlerine etkisi-

Bir usul hükmünün yürürlüğe girmesinden sonra bir dava açılırsa bu davaya yeni usul kurallarının uygulanmasının esas olduğu, usul hükümleri kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacağı, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacağı- Mevzuatımızda UYAP sisteminden öğrenme diye bir tebligat usulü bulunmadığından, mazeret dilekçesinde talep olsa bile duruşma gününün UYAP sisteminden öğrenilmesine karar verilemeyeceği-

Tanıma tenfiz- Mal rejiminin tasfiyesi- Zamanaşımı-

Tanıma tenfiz kararı daha sonraki tarihlerde verilse dahi, evlilik birliği yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihte sona ermiş kabul edileceği- Eşlerin yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihten, tanıma tenfiz kararının verildiği tarihe kadar geçen ara dönemde edindikleri mal varlıkları, evlilik birliği dışında edinilen mal olarak kabul edileceği, bu ara dönemde birbirlerine mirasçı olmayacakları, duruma göre bu dönemde doğan çocuk evlilik dışı doğmuş sayılacağı- Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin temyize konu asıl dava ve karşıya ilişkin taleplerin 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu ve dava tarihleri itibariyle anılan zamanaşımı süresi geçmediği halde dava ve karşı davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-

Husumetli tanık beyanın dikkate alınıp alınmayacağı-

Davacının ıslah dilekçesi sunduğu, davalı tarafın ise, ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def'inde bulunduğu anlaşılmasına göre mahkemece ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı savunması değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği- Somut uyuşmazlıkta, tanıkların beyanları göz önüne alınarak fazla mesai ücreti hesaplandığı, ancak beyanı hükme esas alınan davacı tanığın işverene karşı açtığı aynı nitelikte davası olup husumetli tanık beyanı ile sonuca gidilmesi hatalı olduğu-