İçerik Akışı

Çifte Sigortalılık- Sigortalının ekonomik yönden geçimini hangi çalışmadan sağladığı tespit edilerek, o çalışmaya üstünlük tanınması-

10.7.1997-1.6.1998 tarihleri arasında 506 sayılı yasaya tabi 322 gün sigortalılığı bulunan davacının, 24.2.1992-20.5.1999 tarihleri arasında 1479 sayılı yasaya tabi sigortalı kabul edildiği, anılan tarihler arasındaki 506 sayılı yasaya tabi sigortalılığının 1479 sayılı yasaya tabi sigortalılığı ile çakıştığı anlaşıldığından, mahkemece, yapılacak araştırma sonucunda, sigortalının çakışan dönemde 1479 sayılı kanuna tabi sigortalılık şartlarının varlığı halinde; 01.10.2008 tarihi öncesi dönem yönünden sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığın söz konusu olmaması nedeniyle, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin kişinin hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı hususunda, vergi ve maliye kayıtları getirtilerek, belirtilen dönemde beyan edilen gelirler saptanmak suretiyle bu çerçevede davacının; emek ve mesaisini ağırlıklı olarak hangi sigortalı çalışmaya tahsis ettiği, ekonomik yönden geçimini hangi çalışmadan sağladığı tespit edilerek, o çalışmaya üstünlük tanınması ve davalı Kuruma 506 sayılı yasa kapsamında bildirilen hizmetlerin eylemli olup olmadığının araştırılması, davacının ekonomik yönden yaşamına etkin olan çalışmanın hangisi olduğu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, varılacak sonucuna göre çakışan dönemde davacının tabi olduğu sigortalılık belirlenerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-

Tasarrufun iptali- Sıra cetveli-

Asıl davanın muvazaa iddiasına dayalı tasarrufun iptali, birleşen davaların sıra cetveline itiraz davası olduğu- Aynı sıra cetveline yönelik farklı şikayetlerin birlikte incelenerek varılacak sonuçlar çerçevesinde tek bir karar verilmesi gerektiği- Sıra cetveline itiraz davalarında tahsil hükmü içeren eda hükmü kurulmadığından, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-

İşçilik alacağı- Ücretin ödendiğinin ispatı- İhtiyati haciz-

Çalışma olgusu ortada olan, ücret alacağı ve kıdem tazminatı talep eden davacının alacaklarının ödendiğinin ispat külfetinin işverene ait olduğu- Geçici hukuki koruma yollarından biri olan ihtiyati hacizde yakın ispat koşulu gerçekleşmiş olduğundan, ihtiyadi tedbir mahiyetindeki ihtiyadi haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği-

Boşanma- Tazminat- Görev

Davacının çocukları için talep ettiği maddi tazminat ve manevi tazminat , boşanmanın fer'i (eki) niteliğinde olan ve Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2 maddesinde düzenlenen tazminat kapsamında olmadığından; Aile mahkemesinin görevli olmadığı, bu talebin genel hükümlere (Borçlar Kanunu) dayalı olduğu anlaşıldığından, maddi ve manevi tazminat talebinin incelenmesinde, genel görevli mahkeme olarak Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu-

Mal Sigortası- Riziko- Gerçek Zarar Miktarı- Muafiyet Oranı-

Deprem teminatlı işyeri sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin davada, davalı sigorta şirketi tarafından dava açılmadan önce yapılan ödemelerin bilirkişi raporunda dikkate alınmamasının hatalı olduğu- Bütün mal sigortası türlerinde, sigorta kapsamına giren rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigortacı tarafından ancak "gerçek zarar miktarının" ödenebileceği dikkate alındığında, somut olayda, işyeri sigortasında rizikonun gerçekleşmesi halinde, bu husus üzerinden zararın tazmin edileceği ve sigortacı tarafından ödenecek tazminat miktarının, rizikonun gerçekleştiği andaki değeri dikkate alınarak tespit edileceği, bu miktarının iddia ve ispatının ise sigorta ettirene düştüğü- Somut olayda, poliçede kararlaştırılan %100 sigorta bedelinin %20’sinin sigortalı üzerinde kalacağına dair sigorta poliçesinde yer alan özel şart niteliğindeki müşterek sigorta uygulaması ve sigortalının sorumlu olacağı kısım üzerinden uygulanacak %10 oranında muafiyet oranı dikkate alınarak davacının hak ettiği sigorta tazminatının hesaplanması gerektiği-

Aile Konutu Şerhi- Evliliğin Ölümle Sona Ermesi-

Dava konusu taşınmazın aile konutu niteliği, sağ kalan eş açısından, eşinin ölümünden sonra da devam ettiği, yasanın amacının sağ kalan eşin eski yaşantısını devam ettirmesini sağlamak olduğu- Somut olayda, dava konusu taşınmazın aile konutu olduğu yapılan yargılama ve toplanan delillerden anlaşıldığı ve mirasçı konumundaki sağ kalan davacı eşin, yargılama sırasında elbirliği halinde paydaş (malik) konumunda olduğu dikkate alındığında, elbirliği hali devam ettiği sürece kendisinin rızası olmadan tapuda devir işlemi yapılamayacağından (TMK mad. 702/2), artık TMK mad.194/3 maddesi gereğince tapu kaydına aile konutu şerhi verilmesine de gerek kalmadığı-

Miras Hakkından Mahrumiyet- Hukuki Yarar-

Davalının miras hakkından mahrumiyetinin talep edildiği davada, daha önce aile mahkemesinin kesinleşen kararı ile; TMK mad. 181'e göre, murisin eşi olan davalının boşanma davasında kusurlu olduğu tespit edildiğinden, davalı eşin artık yasal mirasçı olamayacağı gibi, ölüme bağlı tasarrufla sağlanan haklarını da kaybedeceği, bu hususun ise mirasçılık belgesinin verilmesinde ve ölüme bağlı tasarrufun iptali isteminde gözetileceği- Davacıların mirasçılık belgesine ve ölüme bağlı tasarrufun iptaline ilişkin talepleri bulunmadığından, davalının miras hakkından mahrumiyetin tespitine yönelik taleplerinde hukuki yarar bulunmadığı-

Haczedilmezlik- Belediye mallarının haczi

Belediye hesabındaki paradan değişik tarihlerde, değişik yerlere ödeme yapılmış olmasının, hesabın, havuz hesabı olduğunu göstermeyeceği-

İdari Sözleşme- Yargı Yolu-

Vakıf Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışan davacının Devlet Üniversitelerinde olduğu gibi idari sözleşme ile çalıştığından, uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğu-

Tapu kaydının mahkeme kararıyla iptal edilmesi nedeniyle TMK. 1007 uyarınca tazminat istemi-

Ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de, genel arazi kadastrosu sırasında taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, daha sonra intikal yoluyla davacıya geçtiği, bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK. mad. 1007 kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararlarının karşılanması gerektiği- Davacının oluşan zararını ile ilgili olarak, arazi niteliğinde olan taşınmaza net gelir metodu ile tapunun iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarihe göre değer biçilmeye çalışılmasında yöntem olarak bir isabetsizlik bulunmadığı- Mahkemece çevre parsellere ilişkin emsal kararları araştırılmaması, kapitalizasyon faiz oranını % 5 kabul eden ve yine dava konusu taşınmazın konumu ve bilirkişi kurulu raporunda belirtilen özellikleri dikkate alınarak, tespit edilen metrekare birim fiyatına ilave edilecek objektif değer artırıcı unsurun % 30'dan yüksek olması gerektiği halde, düşük objektif değer artış oranı kabul eden bilirkişi raporuna hüküm kurulmuş olması ve 2007 yılı esas ilçe tarım müdürlüğü verilerinin getirtilerek bilirkişi raporunun denetlenmesi gerekirken il tarım verilerinin getirtilmesi ile yetinilmesinin hatalı olduğu-