İçerik Akışı

İşçilik alacakları- Belirsiz alacak davası- Faiz- Zamanaşımı- Süresi içinde verilmeyen cevap dilekçesinin ıslah yoluyla değiştirilemeyeceği-

Fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacaklarının tahsili için belirsiz alacak davası açılabileceği- Belirsiz alacak davasına konu edilen alacağın tam ve kesin olarak belirlenen tamamı için dava tarihinden itibaren faiz işletileceği- Belirsiz alacak davasında alacağın tamamı için dava tarihinde zamanaşımının kesileceği- Usulüne uygun olarak süresi içinde verilmeyen cevap dilekçesinin ıslah yoluyla değiştirilemeyeceği-

Bütünleyici parça- Muhdesatın değerini arttıran faydalı ve zorunlu giderler- Sebepsiz zenginleşme- Hukuki yarar-

Davaya konu taşınmazın tarafların murisi adına kayıtlıyken, taraflara verasette iştiraken intikal ettiği, davacı tarafından 517 parsel üzerindeki binanın kara bina halindeyken, yani sadece direkleri mevcutken, duvarlarının, sıvasının ve içi de dahil bütün inşaatının davacı tarafından yaptırıldığı iddiasıyla talepte bulunulan somut olayda; tespit edilen eşyanın bütünleyici parça niteliğinde bulunmadığı ve menkul eşya niteliğindeki eşyaların her zaman için maliki tarafından sökülerek alınıp götürülebileceği hususu ve ayrıca taşınmaz üzerinde daha önce mevcut bir muhdesata yeni bölümler ilave edilmesi, muhdesatın tamamlanması veya mevcut muhdesatın bakım ve onarımının yaptırılması bağımsız bir muhdesat meydana getirme niteliğinde olmayıp mevcut muhdesatın daha kullanılır hale gelmesini, bir başka deyişle muhdesattan sağlanacak faydanın artmasını sağlayan işler olduğu, bu işler için harcanan giderler de muhdesatın değerini arttıran faydalı ve zorunlu giderler olup, iyileştirici nitelikteki bu giderleri tek başına karşılayan taşınmaz malik ya da maliklerinin, koşullarının varlığı halinde bu giderlerden paylarına düşen kısmını TBK’nin 77 ve devamı maddeleri hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açacağı eda nitelikli bir alacak davası ile taşınmazın diğer maliklerinden isteyebileceği, iyileştirme giderlerini yapan malik ya da maliklerin yaptıkları giderlerin, taşınmazın ortaklığının satılarak giderilmesi ve muhdesattan yararlanmalarının son bulması ile istenebilir hale geleceği, bu giderler için eda nitelikli alacak davası açma hakkı mevcut iken önceden bu iyileştirme giderlerinin tespitini dava etmekte hukuki yararının bulunmadığı-

Zorunlu mali sorumluluk sigortası- Trafik kazası- Geçici iş göremezlik ödemesi- İtirazın iptali- Taraf yokluğu-

Davalı sigorta şirketinin sigortalısına ait aracın, karıştığı trafik kazası sonucu, kurum sigortalılarına yapılan geçici iş göremezlik ödemelerinin tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptalinin istenildiği işbu davada, davalının poliçe limitleri dahilinde sorumlu olduğu belirtilerek, itirazın iptaline kesin olarak karar verildiği, dosya kapsamından, kazaya sebebiyet veren aracın, kaza tarihinde davalı Sigorta A.Ş. yerine, diğer bir şirket tarafından, karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin yaptırılmış olduğu, somut olayda bu husus araştırılmaksızın karar verildiğinden ilgili sigorta şirketinden bilgi ve belgeler temin edildikten sonra davalı Sigorta A.Ş. yönünden sıfat yokluğu nedeniyle davanın reddine dair karar verilmesi gerektiği-

Tebligatın iade edilmesi veya muhatabın bilinen adreste bulunmaması- Mernis adresi şerhi- Tebligatın iadesi durumunda doğrudan tebligat-

Muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bilinen adresten farklı olması halinde; adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine "Mernis adresi" şerhi verilerek Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi uyarınca doğrudan tebligat çıkartılması yeterli olup, öncelikle bu adrese normal tebligat çıkartılmasının gerekmediği-

Karşılıklı boşanma davası- Tarafların kusur dereceleri- Tazminat şartları- Evi terk- Eşlerin birlikte yaşama yükümlüğü- Fiziksel şiddet-

Karşılıklı boşanma davasında, tanık beyanlarına göre; kadın eşin evlilik hayatı boyunca otuz kereyi aşkın evi terk ettiği, uzun süreler dönmediği, bir haftalık yeni doğan bebeğini dahi bırakarak evden ayrıldığı, bu şekilde evlilikte eşlerin birlikte yaşama yükümlüğüne aykırı davrandığı, ayrıca birlik görevlerini ihmal ettiği, son ayrılıkta ise diğer aile bireylerinin önünde eşine karşı ondan iğrendiğini, nefret ettiğini, sevmediğini ve istemediğini beyan ettiği, bu sözler üzerine erkek eşin kadın eşin hakaretlerine karşı tepki niteliğini aşar şekilde eliyle vurduğu anlaşılmış olup, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; kadın eşin süreklilik arz eder şekilde uzun süreler evini, eşini ve çocuklarını terk ettiği, herkesin önünde eşine hakaret ettiği, erkek eşin ise sürekliği kanıtlanmayan şekilde son olayda tepki sınırlarını aşarak eliyle eşine bir kez vurduğu ve birlik görevlerini ihmal ettiği şeklinde gerçekleşen kusurlu davranışlarıyla tarafların, boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduğu, erkek eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile kadın eş yararına tazminatlara hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-

Velayeti anneye verilen çocuk ile babaya verilen çocuk arasındaki ilişki- Kardeşlik duygusu-

Velayeti anneye verilen çocuk ile babaya verilen çocuğun birbirlerini göremeyecek şekilde kişisel ilişki düzenlenmesinin çocuklar arasında kardeşlik duygusunun gelişmesini engelleyecek nitelikte olduğu gibi, her yıl yarıyıl tatilinde kurulan kişisel ilişkinin de infazda duraksama yaratacak nitelikte olduğu, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün bu kısmının düzeltilerek onanması gerektiği-

Yükleniciden kura ile alınan daire- İbraname- Zarar- İlliyet bağı- Kira kaybına ilişkin talep- İspat yükü-

Dava dışı yükleniciden kurayla 1 numaralı daireyi teslim alan davalının, bu daire için ibraname verdiği ve davacının kurayla teslim aldığı 2 numaralı daireyle davalının bir ilgisinin bulunmadığı olayda; davalının ibrası, davacının değil, bizzat davalının hak kaybına uğramasına neden olduğundan, davalının yükleniciyi ibra etmesinin davacıya herhangi bir zarar vermediği, davacının uğradığını iddia ettiği zararla davalının ibra eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunmadığı- Davacının kira kaybına ilişkin talebi bakımından ise; eldeki davada davacının, kat irtifakı sırasında 1 numaralı dairenin adına tescil edildiğini, kurada ise 2 numaralı dairenin kendisine isabet ettiğini, kendisinin 1 numaralı daireyi 2008 yılında davalının gösterdiği kişiye devrettiğini buna rağmen, davalının 2 numaralı dairenin tapusunu kendisine geç devrederek, kira kaybına uğramasına neden olduğunu iddia ettiğine göre bu iddiasını ispatlamakla yükümlü olduğu- Davaya konu 2 numaralı daireyi, davalının mı davacıya devretmediği, yoksa davacının mı dairenin tapusunu almaktan kaçındığı hususu tam olarak tespit edilip, hâsıl olacak sonuca dairesinde bir karar verilmesi gerektiği-

Davacı tanığının aynı işverene karşı açmış olduğu kesinleşmiş davasının bulunması- Tanıklık beyanına değer verilmesi gerektiği-

Davacı işçinin gösterdiği tanığının, aynı işverene karşı açmış olduğu kesinleşmiş davadan bahisle tanıklık beyanına değer verilmemesinin isabetli olmadığı- Davacının tanığı, davacının iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte çalışmakta olup işyerindeki çalışma ve dinlenme sürelerini bilebilecek durumda olduğundan, dosyadaki delil durumlarına göre işçilik alacaklarına ilişkin hesaplaması yapılması ve takdiri indirim hususu da yeniden değerlendirilerek isteklerle ilgili bir karar verilmesi gerektiği-

Takibin kesinleşmesi- Zamanaşımı itirazı- Bilirkişiye başvurulması-

Takibin kesinleşmesinden sonraki zamanaşımı itirazına ilişkin olarak mahkemece bilirkişiye başvurulmasının kanuna aykırı olduğu-

Tasarrufun iptali- İhtiyati haciz-

Tasarrufun iptali davasında İİK. m. 281/2 uyarınca verilen ihtiyati haciz kararının tapu kaydına işlenmesinden ve dava sırasında taşınmazın dördüncü kişiye satılmasından sonra, borçlu vekilinin talebi ile icra dairesince İİK m. 106 ve 110 gereğince haczin kaldırılmasına karar verildiği anlaşıldığından, bu aşamada, taşınmaz, dördüncü kişiye ait olduğundan, bu taşınmazın borçlunun borcu nedeniyle haczedilmesinin mümkün olmadığı, dördüncü kişi, tasarrufun iptali davasına dahil edilip hakkında bir hüküm kurulmadığından, taşınmaz üzerine haciz konulması şartlarının gerçekleşmediği-