Takip dayanağı ilâmın bozulması halinde fazla ödediği (ya da haksız olarak ödediği) parayı geri alabilmek için, borçlunun alacaklı hakkında bağımsız bir icra takibi veya dava açamayacağı (bunda hukuki yararı bulunamayacağı)–
İİK 72/son hükmünün «özel» ve «mutlak yetki» kuralı olduğu- olumsuz tespit (ve geri alma) davalarının mutlaka «icra takibinin yapıldığı yerde» veya «davalının ikametgahının bulunduğu yerde» açılabileceği (bu gibi yerler dışında «yetki sözleşmesinde belirtilen yerde», «haksız fiilin yapıldığı yerde «hata», «hile»nin, «ikrah»ın, «sahtelik»in yapıldığı yerde açılamayacağı gibi, yetkili mahkemenin HUMK. 10’a (şimdi; HMK. 10'a), BK. 73’e (şimdi; TBK. mad. 89) göre de belirlenemeyeceği)- İİK. 72/son hükmünün, icra takibinden önce ya da sonra açılan tüm olumsuz tespit (ve geri alma) davalarını kapsadığı–
Merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
TTK.'nun 662. maddesinde zamanaşımını kesen sebepler sayılırken dava açılmasının da zamanaşımını keseceği belirtilmiştir. Maddede mücerret dava açılmasından söz edildiği, bu davanın kimin tarafından açılacak bir dava olduğu hususunda açıklık bulunmadığına ve esasen borçlu tarafından açılan menfi tespit davasında alacaklı durumundaki davalının iddiasını def'i yolu ile de ileri sürdüğü cihetle borçlu tarafından alacaklı aleyhine açılan bir davanın da bu nedenle zamanaşımını kesmesi mümkün olması gerekir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 22.2.1994 gün ve 1981/10-11-716 Esas, 1994/141 Karar ve yine 20.11.1996 gün ve 1996/12-654 Esas, 1996/805 K. sayılı kararlarında da aynı ilke kabul edilmiştir.
Somut olayda bu durumda borçlu tarafından menfi tespit davası açıldığından artık zamanaşımı kesilmiştir. Merciin zamanaşımının gerçekleştiğine ilişkin kararı isabetsizdir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366. ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 22.1.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
12. HD. 22.01.2002 T. E: 2001/22340, K: 904
Cebri icra baskısıyla haciz sırasında davacının (borçlunun) borcu kabul etmiş olmasının takip konusu çekte bulunan imza yönünden, imza inkarında bulunmasına engel olmayacağı–
Senedin veresiye akaryakıt alım-satım ilişkisine dayalı olarak düzenlenmiş olduğunun taraflarca kabul edilmiş olması halinde, davalının «senet bedeli kadar davacıya ve ortağı bulunduğu şirkete mal verdiğini» kanıtlaması gerekeceği–
Borçlunun -«nakit» olarak ya da «çek»le veya «alacağın temliki» suretiyle yaptığı- ödemelerin, «dava konusu borç dışındaki başka bir borçla ilgili olduğunu» ileri süren davalı - alacaklının, bu savunmasını isbat zorunda olduğu–