Menfi tespit davasında, dava devam ederken davalı bankanın, dava konusu takipteki alacağını temlik ettiği, davacının yargılama giderlerinden HMK'nın 125/1-a maddesi uyarınca temlik eden ve temlik alan bakımından yargılama giderlerinden müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları halde ilk derece mahkemesince temlik edenlerin yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması ve istinaf mahkemesince buna yönelik istinaf talebinin kabul edilmeyerek davanın esastan reddinin doğru olmadığı, istinaf mahkemesinin kararının bozulması gerektiği-
Davacıdan dava konusu bonoların keşide tarihine yakın tarihli medarı tatbik imza örneği istendiği, alınan rapora davalı vekili itiraz ederek davacının bozma kararında işaret edilen nitelikte medarı tatbik imza örneklerinin bulunduğu yerleri bildirerek örneklerin getirtilip yeniden rapor alınmasını istediği, mahkemece davalının bu talebinin reddedilmesi ve bozmadan sonra alınan bilirkişi raporuna dayanak olan belgenin ise bonoların tanzim tarihinden sonra olması nedeniyle yeterli bir dayanak belgeye dayanılmadan karar verilmesinin doğru olmayıp, hükmün bozulması gerektiği-
Aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilen davalı, senet tutarı kadar alacağını ispatlayamadığı için; davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiği, davalı icra takibinde haksız ise de kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı, dolayısıyla İİK'nun 67/2. maddesinde düzenlenen kötü niyet tazminatı şartları mevcut olmadığından davacı lehine kötü niyet tazminatı verilmesinin doğru olmayıp, davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddi gerektiği-
Davacı keşideci ile davalı hamil arasında doğrudan bir hukuki ilişki bulunmayıp, davacının davasının kabulü için; çek nedeniyle sebepsiz zenginleşmediğinin yazılı delillerle kanıtlanması gerektiği, oysa ki; bozma kararı sonrası davalı tarafın iddiasını kanıtlamak amacıyla tanık dinlettiği, dinlenen tanık beyanları hükme esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verildiği, ancak; davacı tarafından iddia olunan hususun tanık deliliyle ispatının mümkün olmadığı, açıklanan nedenle bozma ilamının yorumlanmasında hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Ticari kredi kartı sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan takipten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin dava; TTK'ya göre, niteliği itibariyle bankacılık işlemi olarak sayılan bir ticari dava vasfında olup; mahkemece bu durum gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru görülmediği- Davalı tarafından kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için icra takibine girişildiği ve icra takibine konu sözleşmelerdeki imzanın davacıya ait olmadığı konusunda, adli tıp grafoloji uzmanından alınan bilirkişi raporunda takip konusu sözleşmedeki imzanın davacının mukayese edilen imzalarıyla herhangi bir ilgi ve irtibatın saptanmadığı, bu gerekçeyle davanın kabulüne, davacının temlik alan davalıya borcu olmadığının tespitine, davacının şartları bulunmayan tazminat talebinin reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
İtirazın iptali davası, menfi tespit davasından daha geniş talepli bir dava olduğu için aralarında derdestlik anlamında bir ilişkinin bulunmadığı, ancak; menfi tespit davası ile itirazın iptali davasında alacağın var olup olmadığı, yani aynı vakıa tartışılacağı için farklı sonuçlar çıkmaması amacıyla iki davanın birleştirilmesi, davaların birleştirilmesi mümkün olmazsa duruma göre davalardan birinin bekletici mesele yapılması gerektiği-
Dava, ilk derece mahkemesinde görülürken davacının öldüğü; davacı vekilinin veraset ilamı ve veraset ilamındaki mirasçılardan vekaletname almadan, bir dilekçe vererek müvekkilinin öldüğü, davaya davacının eşi adına devam edeceğini bildirdiği, ilk derece mahkemesince davacının veraset ilamı ve vekaletnamesinin getirilmeden yargılamaya devam olunduğu, bu durumda, istinaf mahkemesince HMK’nun 114/1-d,e maddelerinde yazılı dava şartlarının gerçekleşmediği gözetilerek; ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp, davanın yeniden görülmesi için dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekirken, işin esasına yönelik karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının açmış olduğu menfi tespit davası nedeniyle vekiline ödediğini belirttiği vekalet ücretinin eldeki tazminat davasında diğer yargılama giderleri ile birlikte hüküm altına alınması gerekirken maddi tazminat kapsamında değerlendirimesinin isabetli görülmediği-
Davacıların şikayeti üzerine davalılar hakkında Ağır Ceza Mahkemesine açılan davada, davalıların davaya konu edilen senedin düzenlenmesi olayıyla ilgili "hizmet nedeniyle emniyeti suistimal" suçundan mahkum oldukları ve mahkumiyet kararının kesinleştiği- İlk Derece Mahkemesinin bu durumu değerlendirerek icra takibinin HMK'nın 209. maddesi uyarınca teminatsız durdurulmasına karar vermesi gerekirken, takibin durdurulması talebini reddetmesinin yerinde olmadığı-
Konut satımına ilişkin imzalanan sözleşme nedeniyle müteahhüt firmaya teslim edildiği ve ciro yoluyla davalı bankanın eline geçen emre yazılı senetlerden dolayı (davacının) borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasında, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6502 Sayılı TKHK'nın 4/5.maddesi; ''Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir. '' şeklinde olup bu madde uyarınca nama yazılı olarak düzenlenmeyen dava konusu senetlerin tüketici yönünden geçersiz olduğu-