Devletin sorumluluğunun objektif-kusursuz sorumluluk hâli olduğunun kabul edildiğine ve bu sorumluluk hâlinin haksız fiil sorumluluğu ile ilgisi bulunmadığına göre, aynı Kanunda haksız fiil zamanaşımı kurallarının uygulanma imkânı olmadığı gibi, TMK’nın 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için ayrıca zamanaşımı süresinin öngörülmediği dikkate alındığında, on yıllık genel zamanaşımı süresinin devletin sorumluluğu için uygulanması gerektiği-
Konteynerleri haksız olarak alıkoyan davalıdan haksız fiil hükümlerine göre tazminat talep edilmiş olup haksız alıkoyma sürecinde davacının zararının mütemadi olduğunun kabulü gerektiği- Geçen süre zarfında, davalı tarafından konteynerlerin kullanılmadığı veya başkasına kullandırmadığı, davacı tarafından da sadece haksız alıkonma yüzünden uğranılan zararın talep edildiği anlaşıldığından, somut olaya fuzuli işgal veya gerçek olmayan vekaletsiz iş görmeye ilişkin zamanaşımı sürelerinin uygulanamayacağı- Davalının eylemi nedeniyle yoksun kalınan kazancın tazminat olarak talep edildiği uyuşmazlıkta, zararının sürekli ve belirlenebilir nitelikte olması nedeniyle her günün zararına ait haksız fiil zamanaşımı süresinin o günden itibaren işlemeye başlayacağı- Davalının süresinde zamanaşımı def’inde bulunduğu gözetilerek, 6101 s. TBK.nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 5. hükmü de dikkate alınmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- "Davacının talebinin kötü niyetli zilyedin sorumluluğunun düzenlendiği TMK’nin 995. maddesi kapsamında değerlendirilerek (ecrimisilde uygulanması gereken) beş yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Ticaret Mahkemesinin kararında hükmedilen 564.690.49 TL kazanç kaybı bedeli, davacı tarafından temyiz edilmediği için bozmaya uyma ile birlikte davalı yönünden usuli kazanılmış (müktesep) hak oluştuğu, "bir usul işlemi ile taraflardan biri yararına doğmuş ve uyulması zorunlu olan hak" olarak tanımlanan usuli müktesep hakkın çeşitlerinden birinin de hükmün taraflardan birinin temyizi ile gerçekleşeceği, bu nedenle taraflardan birinin temyizi üzerine kararın bozulması ve mahkemece bu bozma kararına uyulması durumunda artık o tarafın aleyhine hüküm verilemeyeceği-
Davacı, talep konusunun sadece bir kısmı hakkında hüküm elde etmek üzere bir dava açtığında mahkeme, davacının hakkının aslında daha fazla olduğunu tespit etse bile, taleple bağlılık kuralı gereği davada talep sonucu olarak gösterilen miktarı aşacak şekilde karar veremeyeceği- Dava dilekçesinde "fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ... şimdilik ... TL maddi tazminatın... davalıdan tahsiline karar verilmesini" talep eden davacının davasını "belirsiz alacak davası" olarak açtığının kabul edilemeyeceği, bu haliyle davanın, "kısmi dava" niteliğinde olduğu- Davacının zararı haksız eylemden kaynaklandığından 2 yıllık zamanaşımı süresinin, haksız eyleme (hacze) konu aracın davacıya teslim edildiği tarihte başlatılması gerektiği- Islah dilekçesinin verildiği tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmuş olduğundan  ve davalı ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def’inde bulunduğundan, ıslahla istenilen miktarın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava tarihi itibariyle 818 Sayılı Borçlar Yasasının 66. maddesine göre (6098 sayılı Yasa 72. madde); sebepsiz zenginleşmeden dolayı açılacak davanın, zarar görenin verdiğini isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve herhalde bu hakkın doğumundan başlayarak on yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı- Sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan istirdadın ancak borçlu bulunmayan bir şeyin iradi olarak tediyesi şeklinde ve hata hükümlerine tabi olduğu- İade alacaklısı geri alma hakkının varlığını öğrenmesinden itibaren bir yıl ve herhalde bu hakkın doğumundan itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı-
Nüfus kaydının düzeltilmesi davalarında zamanaşımı ve hak düşümü süresinin söz konusu olmadığı-
Haksız eylem nedeniyle maddi tazminat istemi-
Faiz alacağı istemi-