Dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte davanın açılmış sayılacağı- Mahkemeler Veznesine başvurma harcının yatırıldığı ve dava dilekçesinin tevzi edildiği tarihe göre şikayetin 7 günlük yasal süre içerisinde yapıldığı anlaşıldığından, mahkemece, borçlunun bildirdiği fesih nedenlerinin esasının incelenmesi gerektiği-
Sıra cetveline itiraz ile şikayet aynı davada ileri sürülmüş ise görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinin önce sıraya yönelik şikayeti çözeceği, ardından esasa yönelik itirazı sonuca bağlayacağı- Davaların ayrı ayrı açılması halindeyse, icra hukuk mahkemesinin dosyalar hakkında birleştirme kararı veya görevsizlik kararı veremeyeceği-
İcra Müdürlüğü tarafından yürütülen takip sonucu harç alınması işleminin, kanuna aykırılığı iddiasının şikayet yolu ile İcra Mahkemesinde çözümleneceği; mahkemenin incelemeyi, söz konusu icra dosyası üzerinde yaparak, işlemin Kanuna uygun olup olmadığı hususunda karar vereceği-  Harç alınması işleminin, kanuna aykırılığı iddiasının adli yargılamanın bir parçasını oluşturduğu ve adli yargı yerince çözümlenmesinin gerektiği-
TC. Anayasasının benimsediği yargılamanın aleniyeti ilkesi gereğince yargılamanın açık olarak yapılıp yargılamanın sonunda verilen kararın da açıkça belirtilmesi gerektiği, HMK'nun 298/2. maddesi gereğince, sonradan yazılacak gerekçeli kararın da bu kısa karara uygun olması gerektiği, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.04.1992 tarih, 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunmasının bozma nedeni olacağı içtihat edilmiş bulunmasına göre, mahkemece yapılacak iş; bozmadan sonra kısa karar ile bağlı olmaksızın çelişkiyi gidermek kaydıyla vicdani kanaatine göre yeni bir karar vermekten ibaret olduğu-
Gider avansının yatırılmadığının veya eksik olduğunun anlaşılması halinde, yatırılması veya tamamlanması için HMK'nun 120/2. maddesi gereğince verilecek iki haftalık kesin süre ile birlikte gider avansının nelerden ibaret olduğu net olarak belirlenmesi ve avansın yatırılmamasının hukuki sonuçları konusunda uyarı yapılması gerektiği ve bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse, dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddedileceği-  Haciz işlemleri ile haciz ihbarnamelerinin kaldırılması ile icra mahkemesine başvuran davacıya (şikayetçiye); ara kararda, gider avansı içeriği ve miktarı ayrıntılı şekilde belirtildiği, gider avansının yatırılması için iki hafta kesin süre verildiği, ihtarın davacı vekiline tebliğ edildiği, verilen süre içinde gider avansın yatırılmamasının hukuki müeyyidelerinin ihtar edildiği anlaşıldığından, borçluların verilen kesin süre içersinde gider avansını yatırmadığı sabit olduğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Yetkisizlik kararının kesinleşmesini müteakip, yetkisiz icra müdürlüğünce yapılan işlemlerin geçersiz olacağı- Borçlu, yetki itirazı ile birlikte borca itirazlarını bildirmemiş olsa bile, takibin şekline göre yetkili icra dairesince gönderilen ödeme emrinin tebliği üzerine, süresi içinde yetkili icra mahkemesine borca itirazlarını ve şikayetlerini sunabileceği, yetkili icra dairesince, borçluya yeniden ödeme emri tebliğ edilmesi üzerine borçlu tarafından yapılacak itiraz ve şikayetlerin, o icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesince incelenerek değerlendirileceği-
Şikayetçi üçüncü kişinin takipte taraf olmayıp takibin iptalini isteyemeyeceği-
İİK’nun 68/a-4 maddesinde, HUMK.'nun 309/1. (HMK'nun 211/1-a.) maddesine atıfta bulunulmadığından, icra mahkemesince, öncelikle borçlunun isticvabına ve duruşmada imzalarının alınması yoluna gidilemeyeceğinin kabulü gerektiği- Borçlu, "senet üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığını" ileri sürerek, imza incelemesine esas olacak imza örneklerinin bulunduğu resmi ve özel mercileri beyan etmiş olduğundan, öncelikle  ilgili yerlerden getirtilen ve dosya kapsamına bulunan borçluya ait karşılaştırma yapmaya elverişli imzaların esas alınması suretiyle usulünce bilirkişi incelemesi yaptırılması, bilirkişi tarafından dosyaya celbedilen imza örneklerinin rapor tanzimine yeterli görülmediğinin belirtilmesi durumunda ise; borçluya İİK mad. 68a/5. uyarınca meşruhatlı davetiye tebliğ edilerek, geldiğinde, imza ve yazı örnekleri alınıp bilirkişi incelemesi yaptırılmak sureti ile sonuca gidilmesi gerekirken, mahkemece bu usule uyulmadan "doğrudan" borçluya meşruhatlı davetiye gönderilerek gelmediğinden bahisle istemin reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Adi ortaklık adına şikayetin ortaklardan herhangi biri tarafından açılması zorunlu olduğu; tüzel kişiliği bulunmayan adi ortaklık adına yapılan şikayetin aktif husumet yokluğu nedeniyle icra mahkemesince re'sen reddine karar verilmesi gerektiği- Adi ortaklıkta her ortak şirketin iştirak hakkına sahip olduğundan, ortağın kişisel alacaklılarının, borçlu ortağın şirketteki, yıl sonunda bilançonun düzenlenmesi ile ortaya çıkan kar payını haczettirebileceği ve adi ortaklığın tasfiye edilmesi halinde borçluya isabet edecek tasfiye payının da haczinin mümkün olduğu-
Her ne kadar İİK'nun 18/3. maddesi gereğince aksine hüküm bulunmayan hallerde duruşma yapılmasına gerek olup olmadığı icra mahkemesinin takdirine bırakılmış ise de, anılan takdir yetkisi mutlak bir seçimlik hak olmayıp, halin icabına göre işin duruşmalı olarak incelenmesi gerektiği durumlarda mahkemenin takdir yetkisini duruşma yapmaktan yana kullanması gerektiği-