Alacaklının ‘haciz koydurduğu borçluya ait taşınmazın, hacizli olarak üçüncü kişiye satıldığı ve üçüncü kişinin başvurusu üzerine, icra dairesince, İİK. mad. 106-110 gereğince hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği’ni belirterek yaptığı başvurunun ‘bir hakkın yerine getirilmemesi’ ile ilgili olduğu ve süreye tâbi olmadığı-
Gerekçede bilirkişi raporuna dayanıldığı halde, şikayetin reddi yönünde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Şikayetçi borçlular tarafından takibe, borca itirazda bulunulduğu, mahkemece, tefhim edilen kısa kararda, davanın reddi ile birlikte asıl alacağın %20’si oranında tazminata mahkumiyetine hükmedildiği, gerekçeli kararda ise; sadece davanın reddine karar verildiği, bu suretle, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişkinin oluştuğu görüldüğünden, mahkemece HMK'nun 298/2. maddesine uygun olarak karar verilmek üzere usul ve yasaya aykırı hükmün bozulması gerekeceği-
Menkul hükümlerine göre gecekondu niteliğindeki taşınmaza yapılan haczin kaldırılmasına ilişkin şikayette borçlu, bu talebinin kabul edilmemesi halinde ise taşınmaz hükümlerine göre haciz konulmasını talep ettiği görüldüğünden, mahkemece, taleple bağlı kalınarak (HMK. mad. 26) şikayet konusu hakkında karar verilmesi gerekirken, talep olmadığı halde, taşınmazın tapu kaydına konulan haczin kaldırılması yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
İlamda hükmedilen vekalet ücreti, lehine hükmedilen iş sahibine ait  olduğundan ve Av. Kan. mad. 164, iş sahibi ile vekili arasındaki iç ilişkiyi düzenlenmekte olduğundan, borçlu İdarenin, vekalet ücreti borcundan ödeme yaparken gelir vergisi kesintisi yapmasının isabetsiz olduğu- Ödeme takipten sonra yapıldığından icra masrafları, icra vekalet ücreti hesaba eklenerek ve borçlu idarenin harçtan muaf olduğu da gözönüne alınarak, muhtıra tarihi itibari ile bakiye borcun gerektiğinde bilirkişi marifetiyle tespiti gerekirken, Gelir Vergisi Kanunu mad. 94 uyarınca, %20 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılarak hesaplanan bilirkişi raporuna itibar edilmesinin hatalı olduğu-
Davalı kiracı, icra takibine itirazında kira sözleşmesinin varlığına, kira ilişkisine ve aylık kira miktarına itiraz etmediğine göre, taraflar arasındaki kira ilişkisi ve davacının takip talebinde istemiş olduğu miktarın kesinleşmiş olduğu- İcra dosyasına yapılmayan mükerrerlik itirazı borca itiraz niteliğinde olduğundan, İİK. mad. 63 gereğince yargılama sırasında itiraz sebeplerinin değiştirilemeyeceği ve genişletemeyeceği ve bu durumda davalının ödeme itirazını İİK.nun 269/c maddesinde belirtilen belgelerle ispat edemediği anlaşıldığından, mahkemece takibe itirazın kaldırılması ve tahliye istemlerine ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği, "mükerrer takip yapıldığı"ndan bahisle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilmediği, 07/05/2014 tarihinin ıttıla tarihi olarak tespiti ile aracı üzerindeki haczin kaldırılması yönündeki istemi şikayet niteliğinde olup, mahkemece İİK'nun 18/2. maddesi uyarınca taraflar gelmese dahi borçluya çıkartılan tebligat ve icra dosyası incelenerek gerekli kararın verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, hüküm fıkrasının (2) nolu bendinde; ".......... İcra Müdürlüğü'nün ........ Esas sayılı dosyasında dosya kapak hesabı olarak bilirkişinin 23/05/2016 tarihli raporunun esas alınmasına" şeklinde karar verildiği, ancak takip borçlusunun borçlu olup olmadığı, şayet borçlu ise borç miktarının ne kadar olduğu açıkça belirtilmediği, bu hali ile hüküm fıkrasının infazda tereddütlere yol açacak şekilde oluşturulduğu, başka bir anlatımla, HMK.'nun 297. maddesinde açıklanan ilkeler çerçevesinde ve yasanın öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı-
Kesinleşen icra takibi sebebiyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkin davada yargılamanın duruşma açılmak suretiyle yapılması gerektiği-
Mahkemece talep edilen miktarlar yönünden inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken talep dışına çıkılarak, yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-