Davacı vekili dava dilekçesinde ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş ve ihtiyati haciz kararı üzerine verdiği dilekçesinde de talebinin ihtiyati tedbir olduğunu açıklamış olmasına rağmen mahkemece ihtiyati haciz kararları verilerek, mülga 1086 sayılı HUMK 74. ve 6100 sayılı HMK'nın 26. maddesine aykırı biçimde talepten başkasına hükmedilmesinin doğru görülmediği, 07.01.2016 ve 02.03.2016 tarihli kararların bu nedenle bozulması gerektiği-
Bozma sonrası yapılan ıslahla arttırılan miktarı da kapsar şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı, diğer yandan mal rejiminin tasfiyesi neticesinde belirlenecek alacağın, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği, eldeki davada davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi sebebiyle istediği ve terekeye ait borç kabul edilen alacak miktarından, dava mirasçılar arasında görüldüğünden, davacı da dahil tüm veresenin miras payları oranında sorumlu oldukları, bu itibarla hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranı dikkate alınarak davalıların sorumlu olduğu miktarın, talep miktarı da göz önünde bulundurularak hüküm fıkrasında açıkça gösterilmesi gerektiği halde terekeye ait borcun tamamının davalı mirasçılardan tahsiline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece davacının ıslah dilekçesindeki talebine göre tam kabul kararı verildiği halde, 6100 Sayılı HMK 26. (HMUK m. 74) maddesine aykırı olarak talepten fazlasına karar verilerek fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasının doğru olmadığı-
mahkemece, HMK'nın 26. maddesi uyarınca taleple bağlı kalınarak manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken talep aşımı yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Evlilik birliği içerisinde edinilmiş mallardan olan dava konusu şirketin eşler arasındaki tasfiyesi sırasında, şirketin mal rejiminin sona erdiği andaki durumuna ve niteliğine göre beklenen değeri, Tüketici Fiyat Endeksi nazara alınarak tasfiye tarihindeki sürüm değeri göz önünde bulundurularak bir sonuca varılması gerektiği- Aynı davada tarafların ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceği-
Mahkemece, HUMK 74 (HMK 26) maddesi uyarınca taleple bağlı kalınarak tedavi giderleri için tazminata hükmedilmesi gerekirken talep aşımı yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Haksız eylemlerde zarar sorumlusunun, her hangi bir ihtara gerek kalmaksızın haksız eylem tarihinden itibaren temerrüde düşmüş kabul edileceği-
Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği- İcra memuru senedin kambiyo senedi olduğunu ve vadesinin geldiğini görürse, borçluya senet sureti ile birlikte hemen bir ödeme emri göndermesi gerektiği- Borçlu adına çıkarılan ödeme emri tebliğ evrakında, ''bu zarfta ödeme icra emri vardır'' şerhinin bulunduğu ve takip dayanağı bono suretinin ödeme emri ekinde gönderildiğine ilişkin bir açıklamanın tebligat mazbatası üzerinde yer almadığı görüldüğü durumda, hakimin talepten noksanına hükmedebileceğine ilişkin yasal düzenleme göz önünde bulundurularak ödeme emri tebliğ işleminin iptaline karar vermesinin gerekeceği-
Talep, TBK. mad. 315 'de öngörülen temerrüt nedeniyle tahliye olduğuna göre, temerrüt nedeniyle tahliye şartlarının incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
11. HD. 10.11.2016 T. E: 9058, K: 8727-
Ziraat mühendisi bilirkişinin raporu ele alındığında; davacıya ait buğday ekili olan parselin yanında, dava dışı şahsa ait parsel için de zarar hesabı yapıldığı ve mahkemenin bu raporu esas alarak hüküm kurduğu anlaşılmış olup, talepten fazlasına karar verildiğinden hükmün bozulması gerektiği-