Davacının kızının davalı kuruma ait elektrik tellerine temas etmesi sonucu yaralanmasına ilişkin uyuşmazlıkta davalı kurumun olayın meydana gelmesinde kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince sorumlu olduğu- Zarar görenin, gerek kısmi davaya gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız fiil tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahip olduğu- Tedavi giderinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini istenmesine rağmen, olay tarihinden itibaren yasal faiz uygulanarak tahsil kararı verilmesinin hatalı olduğu (taleple bağlılık ilkesi)-
"Mahkemenin görevi ile ilgili olması, Yargıtay'ın bozma kararından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararının çıkarılmış olması, karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmünün bulunması, bir kanun hükmünün Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi, kesin hükmün bulunması, kamu düzenine aykırılığın bulunması, Yargıtay tarafından dosya kapsamına uygun olmayacak şekilde açık ve tartışmasız bir maddi hata yapılması"nın usulü kazanılmış hakkın istisnalarını oluşturduğu-
Borçlunun kardeşi ile sahibi olduğu ortak hesabından kardeşinin hesabına para aktarıldığı, bu paranın bu paranın yarısının borçluya ait olduğu belirtilerek iptal istendiğinden, davalı üçüncü kişinin (borçlunun kardeşinin) hesabına para aktarılmasına yönelik tasarruf işleminin 1/2 sinin iptaline karar verilmesi gerektiği, tümü yönünden iptal kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu (HMK. mad. 26)-
Davacı, dava dilekçesinde açıkça çekişmeli 389 ada 4 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yer alan ve hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen kargir evin kendisine ait olduğunu öne sürüp, bu kısım yönünden lehine muhdesat şerhi verilmesini talep ettiği halde, Mahkemece talep aşılarak davacının isteği bulunmayan ve teknik bilirkişi raporunda yeri gösterilen ihata duvarı yönünden de muhdesat şerhi verilmesi isabetsiz olduğu gibi, davacı lehine muhdesat şerhi verilen tel örgünün bütünleyici parça niteliğinde olmayıp, her zaman için ana taşınmazdan sökülüp götürülebilecek ve taşınmazdan ayrılması mümkün eşya mahiyetinde olduğu, bu haliyle tel örgünün teferruat olarak kabulünün gerekeceği, bu nitelikteki eşyalar yönünden beyanlar hanesine şerh verilmesinin mümkün bulunmadığı göz ardı edilerek hüküm kurulması da isabetsiz olduğu-
Davacının, kaleci antrenörü olarak belirli süreli iş sözleşmesiyle istihdam edildiği; iş sözleşmesinin işverence haklı sebep olmadan feshedildiği ve buna göre, iş sözleşmesinin feshedildiği tarih ile sözleşmenin bitim tarihi gözetilerek 1 yıl 3 ay 19 gün karşılığı hak kazandığı ücret miktarının ve bakiye süre ücreti tutarının tazminat alacağı olarak hüküm altına alındığı, ancak; indirim konusunda gerekli araştırmalar yapılmadan bakiye süre ücreti tutarının tazminat yönünden hüküm kurulmasının doğru olmadığı, TBK'nun 438. maddesine göre, bakiye süre ücreti tutarının, tazminat alacağı yönünden indirim hususunda değerlendirilmesinin gerektiği; işçinin sözleşmenin feshinden sonraki dönem içinde yapmaktan kurtulduğu giderler, çalışmamaktan kaynaklı tasarruflar, başka bir işten gelir elde edip etmediği (fesihten sonra çalıştığı işverenden aldığı ücretler) ya da iş arayıp aramadığı ve diğer çalışma imkanlarının da araştırılarak sonucuna göre indirim yapılması gerektiği-
Muris muvazaasına dayalı davalarda dava değeri taşınmazın tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçı veya mirasçıların payına isabet eden değeri olduğu- Davacılara nispi peşin harcın tamamlanması konusunda usulünce süre verilmesi, harcın tamamlanması halinde bu miktar üzerinden, aksi halde taleple bağlı kalınarak harcı ikmal edilen miktar üzerinden tazminatın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Asıl davada temliklerin muvazaalı olduğu saptanmak sureti ile davanın kabul edilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmayıp, mirasbırakan ... taşınmazlarda 1/4 payı temlik ettiği halde davacının dava dışı üçüncü kişilerden temlik aldığı payların da iptal tescil kapsamına alınmasının doğru olmadığı-
Muris muvazaasına dayalı davada iddiaların yazılı belge ile, yazılı belge yok ise yemin delili ile kanıtlanması gerekeceği- Taraflar arasında düzenlenen ve davalı tarafından imzası inkar edilmeyen belge yazılı delil niteliğinde olup İl Tarım Müdürlüğünden verilen cevabı yazıya göre de tarla niteliğindeki çekişmeli taşınmazın bölünebilmesi 5403 sayılı Yasaya göre mümkün olmadığı- Taşınmazın bölünebilmesine 5403 sayılı Yasanın engel olduğu gözetilerek iptal tescil isteğinin reddedilmesi, davacının satma iradesi olan bölüm dışındaki bölüm yönünden davacının bedel isteğinin kabulüne karar verilmesi, bu istek kabul edilirken davacının dava dışı oğlunun icra takip dosyasındaki alacaklıya davalının ödeme yaptığının gözetilmesi gerektiği-
Tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemi-
Üçüncü kişi maktu harç yatırmak suretiyle yaptığı başvuruda, dilekçesinde açıkça İcra Müdürlüğü işleminin yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptalini istediği talebin, şikayet başvurusuna ilişkin olmasına rağmen istihkak davası olarak nitelenmek suretiyle yargılama yapılması ve hüküm kurulmasının doğru olmadığı-