Davacılar vekili tarafından dava dilekçesinde dönemsel faiz istenmesine rağmen Mahkemece faizin bir kısmının dava tarihi, bir kısmının da ıslah tarihinden itibaren başlatılmasına hükmedilmesinin isabetli olmadığı-
Ecrimisil hesabında taşınmazın ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parasının emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayice göre belirlenmesi gerekeceği, o halde, mahkemece, alanında uzman bilirkişilerden teşekkül ettirilecek uzman bilirkişi heyeti aracılığı ile, emsal araştırması yapılmak suretiyle bilimsel verilere uygun, hüküm vermeye ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınarak hüküm tesis edilmesi gerekeceği- Dava dosyasının incelenmesinden, davacı taraf kira sözleşmesine istinaden yer tesliminin yapıldığı tarihten itibaren ecrimisil talebinde bulunmasına rağmen, mahkeme tarafından dava tarihi ile sözleşmenin sona erdiği tarih arası dönem için hesaplanan ecrimisilin hüküm altına alındığının anlaşıldığı, bu haliyle mahkeme hükmünün HMK'nin 26. maddesindeki taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu-
167 sayılı Yeraltı Suları Kanunu ile 08.08.1961 tarihli tüzükte yeraltı sularından kişilerin faydalanma koşullarının gösterildiği, buna göre dava konusu kuyunun yasal hale getirilmesi ve kullanılabilmesi amacıyla ilgili makama başvuru için davacılara süre verilerek sonucuna göre işlem yapılması gerekeceği- Mahkemece hüküm altına alınan mecra irtifakı ............ tarihli fen bilirkişisi ek-2 raporundan da anlaşılacağı üzere yoldan geçmekte olup Hazine'ye husumet yöneltilmeden ve kesintisizlik ilkesine aykırı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı- Mahkemece dava konusu olmadığı ............ tarihli krokili raporda gösterilen yasal olmayan kuyunun iptaline dair hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Mahkemece hükmün ikinci bendine "Yeraltı Suları Tüzüğü madde 16 uyarınca içme suyu hattının yasal kuyuya bağlanması için gerekli tüm işlem ve başvuruların davacılar tarafından yapılmasına, masrafların davacılar tarafından karşılanmasına, yasal kuyunun işletme masraflarının da kullandığı su miktarı nispetinde davacılar tarafından karşılanmasına," şeklinde karar verilerek şarta bağlı ve infaza elverişli olmayan şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davacı vekilince verilen ıslah dilekçesi ile davanın talep kısmı değiştirildiğinden davanın tamamen ıslah edildiğinin anlaşıldığı, bu durumda, bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi verilmesinin zorunlu olduğu- Ancak davacının bir haftalık sürenin geçmesine rağmen davanın tamamen ıslah edilmesi için yeni dava dilekçesini vermediği bu halde, davacının ıslah hakkını kullanmış sayması ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilmesi ve taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek karar verilmesi gerektiği-
Harici sözleşme ile yükleniciden bağımsız bölüm satın alan davacı tarafından yüklenici ile birlikte arsa sahibi tapu kayıt malikine karşı açılan tapu iptali ve tescil ile satıcı/yükleniciye karşı kira alacağı taleplerine ilişkin davada, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda sözleşmeye göre teslimi gereken tarih olan 01/01/2013 tarihinden 14/06/2017 tarihine kadar mahalli piyasa rayiçlerine göre saptanan kira bedeli üzerinden hesap yapılmış ise de; dava tarihi sehven 14/06/2017 olarak alınmış olup, doğru dava tarihi 14/06/2016 olmakla birlikte davacı tarafça dava tarihine kadar 42 aylık kira talebinde bulunulmuş olmasına karşın mahkemece 01/01/2013-14/06/2017 tarihleri arasında 54 aylık dönem için hesaplama yapıldığı; oysa, taleple bağlılık ilkesi gereğince hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez, bu açıklamalar doğrultusunda talep edilemeyen aylar hakkında karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacının dava dilekçesi ile iki katlı yapının 1 katının kendisine aidiyetinin tespiti yanında yapı bedelinin belirlenmesi ve tahsili isteminde bulunduğu, bu şekli ile dava, niteliği itibariyle salt muhdesatın tespiti davası olmayıp, davacı (hak iddiası yanında) sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talebinde de bulunduğuna göre, mahkemece, alacak davası hakkında da işin esasına girilerek olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sadece muhdesatın tespiti yönünden hüküm tesis edilmesinin kanuna aykırı olduğu-
Talebi aşar şekilde tüm borçlular yönünden imzaya itiraz yapılmış gibi bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verilmesinin hatalı olduğu-
Ne davacının ne de davalının taşkın bölüm üzerinde irtifak hakkı tesis edilmesi ile ilgili isteğinin bulunmadığı, hal böyle olunca, yıkım isteğinden feragat edildiği gözetilerek tecavüzlü bölüm bakımından el atmanın önlenmesi isteği yönünden bir karar verilmesi gerekirken istek olmadığı halde irtifak hakkı tesisine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece yapılması gereken işin; taraflara tanık dinletilmesi için süre ve imkan verilerek, taraf tanıklarının HMK'nin 259 ve 290/2. maddeleri gereğince keşif yerinde dinlenmelerinin sağlanması, dava konusu taşınmazın davalı yanca kullanımının davacının muvafakatine dayalı olup olmadığının her türlü tereddütten uzak bir şekilde belirlenmesi, taraf tanıklarının beyanları arasında çelişki bulunduğunda 6100 sayılı HMK'nin 261/1 maddesi uyarınca çelişkinin yüzleştirmek suretiyle giderilmeye çalışılması, beyanlar arasındaki çelişkinin giderilememesi durumunda hangi taraf tanığının beyanının üstün tutulduğunun karar gerekçesinde gösterilmesi, bundan sonra tüm taraf tanık beyanlarının birlikte tartışılıp değerlendirilerek karar verilmesi olması gerekeceği-
Temyiz incelemesi yapılan kararda, fazlaya ilişkin hakkın ne olduğu, hatır taşımasının neden var kabul edildiği ve neden indirim yapılmadığı, davalı tarafça yapılan ödemenin hangi sırada indirildiğine ilişkin gerekçelere yer verilmediğinden hükmün denetlenemediği, belirtilen biçimde usul kuralına esaslı aykırılık söz konusu olduğundan kararın bozulmasına karar vermek gerektiği- Hüküm fıkrasında “Davacının fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla, Yargıtay bozma ilamı da dikkate alınarak, birden fazla müterafik kusur indirimi sebebinde, tek bir indirim oranı uygulanacak olması, her ne kadar dosyada, müteveffanın, hatır taşımasının bulunduğu anlaşılmakla birlikte, tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde, hakimin tazminattan mutlaka indirim yapması gerekmeyeceğinden, mahkememizce takdiren, hatır taşıması mevcut ise de, bu nedenle herhangi bir indirim uygulanmasına yer olmadığına, takdiren %20 müterafik kusur indirimi yapılmak suretiyle, talep doğrultusunda...” ifadelerinin hükmün gerekçe kısmında yazılması gereken hususlar olduğu dikkate alındığında hüküm fıkrasında bu ifadelere de yer verilmesinin doğru olmadığı- Mahkemenin ilk hükmüne ilişkin bozma ilamında, yeniden tazminat hesabı yapılmasını gerektirir bozma sebebi de bulunmadığı halde mahkemece kazanılmış haklar ihlal edilecek şekilde güncel 2019 yılı asgari ücretleri kullanılarak yeniden tazminat raporu alınarak daha yüksek tazminat miktarı belirlenmesinin, yine, davacıların fazlaya ilişkin hakları bulunmadığı halde sırf güncel asgari ücretlerin uygulanarak yeni alınan tazminat raporu ile kazanılmış haklar ihlal edilecek şekilde, gerekçesi belirtilmese de “davacının fazlaya ilişkin hakkının saklı tutulmasına” karar verilmesinin doğru olmadığı-