Madde metninden de anlaşılacağı üzere, borçlu tarafından yapılan imzaya itirazın kabulü halinde, mahkemece 'takibin durdurulmasına' karar verilmesi gerektiği- Somut olayda, imzaya itiraz kabul edildiği halde, mahkemece 'takibin durdurulması' yerine 'iptaline' hükmedilmesinin isabetsiz olup hükmün bu nedenle bozulması gerekeceği-
Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunda yalnız lehtarın ciro imzası yönünden imza incelemesi yapılmış, icra mahkemesine imzaya itiraz ile başvuran keşideci ... A.Ş. yönünden bir inceleme yapılmamıştır.- O halde mahkemece, bilirkişiden ek rapor alınarak, oluşacak sonuca göre keşideci ... A.Ş.'nin imzaya itirazı hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm tesisi isabetsiz olduğu gibi, hüküm kısmında hangi borçlu yönünden takibin durdurulmasına karar verildiği belirtilmeden davacı hakkında açılan davanın kabulü yönünde hüküm tesisi de doğru görülmediği-
Somut olayda, borçlunun itirazı üzerine takip geçici olarak durdurulmadığından borçlu aleyhine para cezasına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
İmzaya itiraz edilerek icra takibinin durdurulması isteminde bulunulduğu, mahkemece, tefhim edilen kısa kararda, imzaya itiraz davasının kabulüne, takibin iptaline karar verildiği, gerekçeli kararda ise; imzaya itiraz davasının kabulüne, takibin durmasına karar verildiği, bu suretle, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getiridiği, 10.4.1992 tarih ve 1991/7 E.-1992/4 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olmasının bozma nedeni olduğu-
Fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılamayacağı- 
Mahkemece yüze karşı verilen kısa kararda; "Davacının davasının açılmamış sayılmasına" karar verilmesine karşın, gerekçeli kararda “davacının yetki itirazının reddine, davacının borca, imzaya itiraz ve takibin iptali davasının açılmamış sayılmasına" karar verilerek kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getirildiğinden, mahkemece yapılacak işin, önceki kararlar ile bağlı olmaksızın çelişkinin giderilmesi için yeni bir karar vermekten ibaret olduğu-
Somut olayda takibe konu bononun, keşidecisinin H. Y., lehtarının ... A.Ş. olduğu senedin lehtar cirantanın beyaz cirosu ile alacaklı bankaya geçtiği bu hali ile alacaklının, takibe konu bonoyu imza itirazında bulunan borçludan devralmadığı anlaşıldığından, bu durumda alacaklının, bonoyu takibe koymada, ne surette kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğu kanıtlanmadan para cezası ve tazminat ile sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğu-
İmzaya itiraz halinde, imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğundan, mahkemece, ispat yükünün alacaklıda olduğu gözetilerek HMK'nun 324. maddesi kapsamında delil avansının alacaklı tarafından yatırılması için işlem yapılması, sonucuna göre imza itirazı hakkında karar verilmesi gerekeceği-
Takip dayanağı hamiline yazılı çek, ilk cirantanın cirosu ile icra takibini yapan alacaklıya intikal etmiş olup takip alacaklısının, imzanın borçluya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olmadığından ve çeki takibe koymada ağır kusurlu ve kötüniyetli olduğu tespit edilemediğinden alacaklının tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulması, İİK'nun 170/son madde hükmüne aykırı olduğu gibi, ayrıca İİK.nun 170/3.maddesi gereğince imzaya itirazın kabulü halinde takibin durdurulması yerine iptaline karar verilmesinin de yerinde olmadığı-
İmzaya itiraz kabul edilerek takibin durdurulmasına karar verilmiş olup, İİK'nun 170. maddesindeki açık yasa hükmüne göre, mahkemece İİK'nun 68/a maddesinin 4. fıkrasına göre yapılacak bir imza incelemesi neticesinde tarafların tazminatla sorumlu tutulacakları düzenlendiğinden ve mahkemece herhangi bir imza incelemesi yapılmaksızın ....... Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ....... Soruşturma sayılı dosyasında alınan 13/11/2015 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna dayanılarak sonuca gidildiği anlaşıldığından, alacaklının tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulması isabetsiz ve hükmün bu nedenle bozulması gerekmekte ise de; anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-