Adli Tıp Kurumu'ndan alınan raporda imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı hususunda net bir görüş bildirilmediğinden, borçlu vekili ise yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiğinden, mahkemece, uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan yeniden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kesin kanaat içermeyen ve dolayısıyla uyuşmazlığa çözüm getirecek nitelikte bulunmayan rapor hükme esas alınıp, yorumlanarak imzaya itirazın reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece, alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğine göre; ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı nazara alınarak, grafoloji ve yazı bilimi dalında uzman bilirkişi veya bilirkişiler kurulu aracılığı ile yeniden inceleme yaptırılarak oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekeceği-
Takip dayanağı olan çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı iddiası keşideci tarafından ileri sürülmese dahi, çekin geçerliliği mutlak def’i mahiyetindeki bu iddiaya bağlı olduğundan muteriz borçlu (ciranta) tarafından alacaklı hamile karşı ileri sürülebileceğinden, mahkemece, HMK'nun 266. maddesi uyarınca yöntemince bilirkişi incelemesi yaptırılarak, takibe dayanak çekin keşide tarihi altındaki imzanın, keşide yerinde mevcut keşideci imzası ile karşılaştırılıp aynı elin ürünü olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Senet lehdarının cirosuyla senet hamili sıfatını kazanan kişinin imzaya itiraz eden keşidecinin imzasının sıhhatini bilebilme imkanı olmadığından, takipte kötüniyetli veya kusurlu olduğundan söz edilemeyeceği-
Takip dayanağı senette alacaklı lehtardan sonraki ikinci ciranta olup, borçlunun ise lehtar olduğu dolayısıyla alacaklı borçlu ile direkt ilişki içinde olduğundan imzanın borçluya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğu- Bonodaki imzanın borçlunun eli ürünü olduğunu kontrol etmeden ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan kişinin başlattığı takipte ağır kusurlu olduğunun kabul edilerek, borçlu lehine tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Mahkemece, borçlu şirkete tebliğ edilen ödeme emri tebliğ tarihinin gerektiğinde PTT araştırması da yapılmak suretiyle tespit edilerek öncelikle başvurunun süresinde olup olmadığının tespiti gerekeceği, başvurunun süresinde olduğunun tespit edilmesi halinde; Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporda imzanın borçlu şirket yetkilisinin eli ürünü olup olmadığı tesbit edilemediğine ve alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğine göre, ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı nazara alınarak ve mukayese imza örneklerinin bulunduğu belge asılları celbedilerek bu yetkili yönünden yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, öncelikle borçlunun belirttiği karşılaştırma yapmaya elverişli imzaların ilgili yerlerden getirtilerek, usulünce bilirkişi incelemesi yaptırılması, bilirkişi tarafından borçlunun bildirmiş olduğu imza örneklerinin rapor tanzimine yeterli görülmediğinin belirtilmesi durumunda ise borçluya İİK’nun 68a/5. maddesi uyarınca meşruhatlı davetiye tebliğ edilerek, geldiğinde, imza ve yazı örnekleri alınıp bilirkişi incelemesi yaptırılmak sureti ile sonuca gidilmesi gerekirken, mahkemece yasanın öngördüğü bu usule uyulmadan doğrudan borçlu şirket yetkilisine meşruhatlı davetiye gönderilerek gelmediğinden bahisle istemin reddinin isabetsiz olduğu- Takip şekli kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip olup, İİK’nun 170/3. maddesi uyarınca imza itirazı kabul edildiği takdirde, takibin durdurulmasına; imzanın borçluya ait olduğunun anlaşılması halinde ise itirazın reddine karar verilmesi gerekeceği, genel haciz yolu ile ilamsız takipte olduğu gibi imzaya ilişkin itirazın icra müdürlüğüne yapılması hali söz konusu olmadığından “itirazın geçici kaldırılması” şeklinde hüküm tesisinin de yerinde olmadığı-
Bonodaki imzanın borçlunun eli ürünü olduğunu kontrol etmeden ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklının, imzaya itirazı kabul edilene karşı başlattığı takipte en azından ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- İmzaya itirazı kabul edilen borçlu kendisini bir vekille temsil ettirdiği halde, borçlu yararına 6100 Sayılı HMK’nun 323. ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 11/3. maddesi gereğince vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru görülmediğinden, mahkemece, anılan yasa hükmü uyarınca, alacaklının tazminat ve para cezasına mahkûm edilmesi ve ayrıca borçlu lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Borçlunun imzaya itiraz niteliğindeki başvurusu sonucunda, mahkemece, öncelikle, takip dayanağı bononun keşide tarihi itibariyle borçlu şirket yetkilisinin kim olduğu tespit edilerek, dosyada mevcut ve toplanacak imza örnekleri ile İİK'nun 170. maddesi uyarınca imza incelemesi yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Takip alacaklısı, muteriz lehtar-ciranta ile doğrudan ilişki içerisinde olduğundan imzanın itiraz eden borçluya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğundan, ciranta olan alacaklının ağır kusurlu olduğundan bahsedileceği, mahkemece, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 170/4. maddesi uyarınca borçlu lehine tazminata hükmedilmesi gerekeceği-