Senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfetinin senet elinde olup, takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu, öte yandan, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmadığından, alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğine göre mahkemece ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı nazara alınarak yeniden bilirkişi incelemesi yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece hükme esas alınan raporlarda, itiraza konu olan imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediğinin belirtildiği ve imzanın aidiyeti konusunda kesin bir görüş bildiriminde bulunulmadığı halde alacaklı aleyhine tazminat ve para cezasına hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Somut olayda, mahkemece 06/11/2015 tarihli celsede, borçlu vekiline imza incelemesi için 500 TL gider avansının yatırılması hususunda iki haftalık kesin süre verildiğinin, aksi halde, bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı hususunun ihtaren bildirilmesine rağmen, avansın kesin süreden sonra 12/01/2016 tarihinde yatırıldığından bahisle mahkemece, bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın ... C. Başsavcılığının 2015/2730 Soruşturma dosyasından alınan bilirkişi raporuna dayanılarak imzaya itirazın reddine karar verildiği görülmekte olup bu durumda, İİK'nun 170/3. maddesi uyarınca, icra mahkemesince bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın imzaya itirazın reddine karar verilmiş olmasına rağmen, borçlu aleyhine tazminata ve para cezasına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan 08.04.2015, 13.08.2015 ve 12.4.2016 tarihli raporlarda, itiraza konu olan imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediğinin belirtildiği ve imzanın aidiyeti konusunda kesin bir görüş bildiriminde bulunulmadığı görülmüş olduğundan, itiraza konu imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı kesin olarak tespit edilemediği halde alacaklı aleyhine tazminat ve para cezasına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
İmza incelmesine konu bilirkişi raporundaki yer alan belirsizliğin borçlu lehine yorumlanması gerektiği-
Borçlu, borca itirazın yanında bonolarda kendisine atfen atılı bulunan imzasına da itiraz ettiğinden, mahkemece İİK'nun 170. maddesi çerçevesinde borçlunun mukayeseye esas yeterli imza örnekleri toplanıp huzurda imza örnekleri alındıktan sonra bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle imzaya itiraz yönünden inceleme yapılması ve imzanın borçluya ait olması halinde borçlunun diğer itiraz ve şikayetleri de incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Borçlu vekili, imza incelemesine esas olacak imza örneklerinin bulundukları resmi merciileri bildirmiş ve mahkemece anılan imza örnekleri dosyaya celb edildiğinden, öncelikle borçlunun belirttiği karşılaştırma yapmaya elverişli imzaların esas alınarak usulünce bilirkişi incelemesi yaptırılması, bilirkişi tarafından, borçlunun bildirmiş olduğu imza örneklerinin rapor tanzimine yeterli görülmediğinin belirtilmesi durumunda, borçluya İİK. mad. 68a/5 uyarınca meşruhatlı davetiye tebliğ edilerek, geldiğinde, imza ve yazı örnekleri alınıp bilirkişi incelemesi yaptırılmak sureti ile sonuca gidilmesi gerektiği-
Bilirkişice inceleme yapılan senedin, takip konusu bono olup olmadığı anlaşılamadığından, mahkemece; itiraza konu senette yer alan keşideci imzasının muteriz borçluya ait olup olmadığı hususunda yöntemince bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verilmesi gerektiği-
Mahkeme, yapacağı inceleme sonucunda inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirirse, itirazın kabulüne karar vereceği- İmzaya itiraz üzerine, Adli Tıp Kurumundan alınan raporda söz konusu imzanın borçlunun eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde bir tespite gidilemediğinin bildirilmesi durumunda itirazının kabulüne karar verilmesi yerinde olduğu- İmzanın aidiyetinin tespit edilemediği anlaşılmakla, alacaklının tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulmasının isabetsiz olacağı-
Çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan icra takibine karşı borçlu şirket vekilinin icra mahkemesine yaptığı başvuruda, imzaya itiraz ederek takibin iptaline karar verilmesini talep ettiği davada, Adli Tıp Kurumundan alınan raporda, itiraza konu edilen imzanın aidiyeti konusunda net bir görüş bildirilmediğinden, mahkemece, bahsi geçen rapor hükme esas alınmak suretiyle itirazın kabulüne karar verilmiş olmasının, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre söz konusu raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması o kuruma üstünlük sağlamadığından kesin kanaat bildirmeyen mevcut rapora göre sonuca gidilemeyeceği- Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporda imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı tesbit edilemediğine ve alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiği, mahkemece, ispat yükünün alacaklı da olduğu kuralı nazara alınarak ve mukayese imza örneklerinin bulunduğu belge asılları celbedilerek yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle oluşacak sonuca göre karar vermesi gerektiği-
Murisin vefatından evvel takibe itiraz etmediği, takibin kesinleştiği, mirasçıların da murise yapılan tebligatlara dair süresinde şikayetlerinin olmadığı anlaşıldığından, mahkemece imzaya itiraza ilişkin başvurunun reddi gerekirken, takip konusu bonoda ıslak imza olmadığından senedin kambiyo vasfında olmadığı gerekçesi ile takibin iptali yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu- Fiil ehliyetinin mahkemece re'sen dikkate alınmasının zorunlu olduğu ve taraflarca da süresiz şikayet konusu yapılabileceği- Borçlunun vefatı ile mirasçısının, "senedin düzenlendiği tarihten evvel dahi borçlunun ehliyetsiz olduğunu" belirterek "takibin iptalini" talep ettiği görüldüğünden, mahkemece, keşideci murisin bononun tanzim tarihi itibariyle fiil ehliyetine engel bir akıl hastalığının olup olmadığının araştırılması gerektiği-