Davalı kadın, boşanma davası açılmadan iki sene önce kooperatif ortaklığı nedeniyle sahip olduğu bağımsız bölümü diğer davalıya sattığı, davacı, dava dilekçesinde işlemin satış değil hibe olduğunu belirterek muvazaa iddiasında bulunmuş ise de; 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davacı bu iddiasını yazılı delillerle kanıtlayamadığından, davanın reddi gerekeceği-
Muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkin davada tapunun iptali ile davalı borçlu adına kayıt ve tescili talep edilmişse de, davacının amacı, alacağına kavuşmak olduğundan, İİK 283/1 uyarınca, kaydın iptaline gerek olmadan haciz ve satış isteyebilme yetkisi verilmesine yönelik hüküm kurulması gerektiği-
Temyizen Yargıtay 4. Hukuk Dairesince incelenecek olan "muvazaa" (BK. 18; şimdi; TBK. mad. 19) iddiasına dayalı olarak açılan tasarrufun iptal davalarına, davacı tarafından "aciz belgesi" ibraz edilmese dahi bakılması (sonuçlandırılması) gerekeceği-
Muvazaalı mal kaçırmaya ilişkin işlemlerin iptali istemiyle açılan davada İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak, tapu iptali ve tescile gerek olmadan, davacının alacağını alabilmesini sağlamak amacıyla, dava konusu taşınmazın haciz ve satışını işleyebilmesine olanak sağlayacak biçimde karar verilmesi gerektiği-
Muvazaaya dayalı iptal davalarında İİK.'nun 283. maddesi kıyasen uygulanarak, tapu kaydının iptaline gerek olmadan, tasarrufa konu taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceğine ilişkin düzenlemeye benzer biçimde hüküm kurulması gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında, davalı kefil yönünden borcun doğum tarihinin ortağı ve kefili olduğu şirketin borçlandığı tarih olarak kabulü gerektiği-
Muris muvaazasında sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaşabilmek için davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği ve bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinde büyük önem taşıdığı, bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluğun olması gerektiği-
Olayın çözümünde esas olan yanların iradesi olduğu, inançlı işlemlerde inanan belirli bir amaç için taşınmazı satış biçiminde temlik etmekte, fakat taraflar amaç gerçekleştiğinde, taşınmazın iade edilmesinde sözleştikleri, yanlar satış (temlik) işleminin yapıldığı sırada koşulların oluşması durumunda taşınmazın, iade edileceğini kararlaştırdıkları, olaya bu açıdan bakıldığında, iradelerin yazılı biçime bağlanması zamanının diğer bir deyişle resmi sözleşmenin yapılmasından önce veya sonra olmasının sonuca bir etkisi olmadığı, zira, temliki işlemin yapıldığı tarihte var olan irade akitten önce; akit tarihinde ya da akit tarihinden sonra yazılı belge ile teyit edilmiş olduğu- Taraflar arasında düzenlenmiş belgenin inanç sözleşmesi olduğu, tarihinin tapu devrinden sonraya ilişkin bulunmasının sonuca etkili olmadığı, dolayısı ile ispat vasıtası olarak ileri sürülmesinde bir engel bulunmadığı-
1. HD. 28.06.2010 T. E: 6848, K: 7638-
İİK. 277 vd. ve BK. 18'e (şimdi; TBK. mad. 19) göre "muvazaa" nedeniyle iptal davası açılabileceği–