Davacılardan baba, yargılama sırasında ölmüş olup, mirasçılarının davacılar ile birlikte bir kısım davalılar olduğu anlaşıldığından, dava sırasında ölen babanın payının, miras yoluyla davacılara 1/20 şer oranda intikal edeceği ve kendi payları olan 3/20 payın da ilavesi suretiyle davacıların her birine 4/20 pay üzerinden ve taşınmazda da temlik edilen pay yönünden tescil kararı verilmesi gerektiği-
Davacının söz konusu katkıyı evlilik birliği içinde yaptığı ve açtığı davaya konu alacağının da tasarruftan önce doğduğunun kabulü gerekli olup, davanın reddine dair verilen karar sonrası dosyaya giren katkı payı alacağı ilamının kesinleştiği ve bu ilama dayalı olarak başlatılan icra dosyasında borçlu aleyhinde alınmış kesin aciz belgesi de dosyaya eklendiğinden, mahkemece davacının alacaklı olduğu icra dosyasına özgü olarak işin tasarrufun iptali davasının esasına girilerek davanın diğer şartları araştırılarak bir karar verilmesi gerekeceği-
Murisin ölüme bağlı tasarrufları ile ( vasiyetname veya miras mukavelesi şeklindeki ) sağlar arası ( hibe gibi ) tasarruflarının koşullarının varlığı halinde Türk Medeni Kanununun 560 ilâ 571. (565 ila 699) maddelerinde düzenlemesi yapılan tenkis davasına konu olabileceği, oysa somut olayın gerçekleşme tarzı gözetildiğinde tenkis davasının unsurları bulunmadığından muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali - tescil ve tenkis davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacının davasını özellikle BK.nun 18. maddesine dayalı olarak açtığını bildirmesi ve dava açma hakkını muvazaa yönünde tercih etmiş olması karşısında, mahkemece davanın BK.nun 18. maddesindeki genel muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil istemi doğrultusunda değerlendirilmesi, tarafların iddia, savunma ve delillerinin bu yönde incelenip sonuçlandırılması gerekeceği-
Noter satış sözleşmesinde satış bedelinin gerçek değerinden düşük gösterilmesinin taraflar arasındaki sözleşmenin geçersiz olmasına sebep olmayacağı- Noterde düzenlenen araç satış sözleşmesindeki bedelde muvazaa yapıldığı iddiasının haricen düzenlenen protokol ile kanıtlanabileceği- Davalı tarafından inkar edilmeyen harici protokole göre davacının aracın satış bedelini ispatlanmış olduğu- Davacı bedelde muvazaayı ve gerçek satış bedelini ispat ettiğine göre, adi yazılı sözleşmedeki bedelin tamamının ödendiğini davalının ispatlaması gerektiği- Noter satış sözleşmesinde yazılı bedelin de davacı tarafından alındığının kabul edilemeyeceği- Satış sözleşmesindeki bedel olan 16.387,00 TL’nin davacı tarafından alındığının kabul edilmesi halinde, elden verilen bedel ve banka aracılığı ile ödenen taksitler ile ve noter satış sözleşmesi üzerinde yazılı bedel dikkate alındığında toplam bedelin adi yazılı satış sözleşmesindeki bedeli dahi geçeceği- Noter satış sözleşmesinde gösterilen bedelin davacı tarafından alındığının kabul edilmemesi, satış bedelinin 16.387,00 TL olarak gösterilmesinin sadece tarafların iradesi dışında, sistemin belirlediği bir bedel olduğunun kabul edilmesi gerektiği-
Taşınmaz elden çıkmamış olsaydı, taşınmazın dava tarihindeki değeri itibariyle davacıların miras payı oranında davalının mamelekinde artış meydana getireceği açık olduğundan, bu taşınmazın dava tarihindeki değeri üzerinden, davacıların miras paylarına isabet eden miktara hükmedilmesi gerektiği-
Borçlu tarafından yapılmış bir tasarrufun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemeyeceği, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye ait olacağı-
Davacının iradesinin hileli yollarla yanıltılmadığı, davacının inançlı temlike (taraf muvazaasına) dayalı olarak taşınmazı davalıya devrettiği sonucuna varıldığından, inançlı temlik veya taraf muvazaasına dayanılarak açılmış bir dava bulunmadığına göre, davacının hile iddiasına dayanarak açmış olduğu davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dava muvazaa nedenine dayalı tasarrufun iptali ile taşınmazın davalı eş adına tapuya tesciline ilişkin olduğu, davalılar arasında gerçekleştiği ileri sürülen muvazaalı işlem, davacı yönünden haksız eylem niteliğinde olup davacının katılma alacağının tahsilini sağlamak bakımından eldeki davayı açmakta hukuksal yararı bulunmadığı, uyuşmazlığın çözüm yeri, dava değerine göre genel mahkemeler olup Aile Mahkemesinin görevsiz olduğu-