Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktan, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerektiği- Dava konusu olayda miras bırakanın davalı gelinine yapmış olduğu temlikin bakım karşılığı olduğu, mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı, başka bir ifadeyle işlemin gerçek iradeyi yansıttığı anlaşıldığından, ivazlı akitlerde tenkisin de mümkün olmadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Miras bırakan ile davacıların babalarının küs oldukları, miras bırakan ile görüşmedikleri, davalının ise murisle altlı üstlü oturduğu, davalının ödendiğini iddia ettiği Bağkur prim borçlarının tek kalemde değil, vadelerle ödendiği, öte yandan yine murisin eşinin hastane masraflarının Bağkur tarafından karşılandığı, miras bırakanın çekişme konusu taşınmazlarını satmasını gerektirecek nedeninin bulunmadığı, özellikle çekişme konusu taşınmazların hepsinin mirasçı olan davalıya satılmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, dolayısıyla miras bırakanın çekişmeli taşınmazları davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu-
Miras bırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı, kendisine yıllarca bakan gelinine minnet duygusu ile temliki yaptığı satış işleminin muvazaalı olarak gerçekleştirilmediği-
Davalı kooperatifin ortaklar listesinde kayıtlı 314 ortağı bulunduğu, 45 ortağın asaleten 30 ortağın vekaleten olmak üzere toplam 75 ortağın toplantıda hazır olduğu, davalı kooperatifin tasfiye halinde bulunması nedeniyle Kooperatifler Kanunu'nun 81/4 ncü ve anasözleşmenin 87/9 ncu maddeleri uyarınca taşınmaz satışının görüşüleceği toplantılar haricinde toplantı nisabı aranmadığından toplantı nisabı yönünden alınan kararlar yönünden hukuka aykırı bir durumun bulunmadığı-
Muris muvazaasından söz edebilmek için öncelikle temlikte bulunan kişinin, temlik tarihinden sonra ölmüş olmasının ve adına kayıtlı tapulu bir taşınmazını tapuda görünüşte satış, gerçekte bağış olarak temlik etmesinin gerekeceği, olayımızda tapuda temlik edenin halen sağ olduğu, dolayısıyla muris muvazaasına dayalı davanın dinlenme olanağının olmadığı, taraf muvazaasına gelince; davacının resmi temlikin tarafı olmadığı, kaldı ki taraf muvazaasının aynı güçte yazılı delille ispatının gerekeceği-
TBK. mad. 19 gereğince, sözleşmenin kurulmasında "irade" ile "beyan" arasında uyumun bulunması gerektiğinden, muvazaalı sözleşmelerin geçersiz olduğu- Davacının, muvazaa yönünde bir belge ibraz edemediği, davalının da muvazaayı kabul etmediği anlaşıldığından, muvazaalı bir işleme dayanarak davacının kira parasının daha fazla olduğunun tespitini istemesinin yasayla bağdaşmadığı- Kimsenin kendi muvazaasına dayanarak talepte bulunamayacağını-
İ. sözleşmelerinin; bir yandan mülkiyeti nakil borcu doğurması bakımından tarafları bağlayıcı, diğer yandan, mülkiyetin naklinin sebebini teşkil etmesi açısından tasarruf işlemlerini bünyesinde barındıran sözleşmeler olduğu, bu durumda koşulların oluşması halinde taşınmaz mülkiyetini nakil özelliğini taşıdığının kabul edilmesinin gerekeceği-
Hile ve muvazaa iddiası birlikte ileri sürülemeyeceğinden davacının muvazaaya dayandığını belirtmesi karşısında muvazaa iddiasının yazılı delille ispatlaması gerektiği ve davacının yazılı delil sunmadığı davalıya verdiğini iddia ettiği para ve altınlar hakkında da iddialarının kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Muvazaa nedenine dayalı tasarrufun iptali istemiyle açılan davada, davalılar arasında gerçekleştiği ileri sürülen muvazaalı işlemin davacı yönünden haksız eylem niteliğinde olduğu, davacının katkı payı alacağının tahsilini sağlamak bakımından eldeki davayı açmakta hukuksal yararı bulunduğu- Taraflar arasında ilyet bağını sağlayan akti bir ilişki bulunmadığı, istekte bulunan şahsın mülkiyet isteme hakkı olmadığından, açılan mal rejimi davalarının genel muvazaa hukuksal sebebine dayanılarak açılan derdest davalarının sonucunun beklenmesine ve mal rejimi davalarının bekletici mesele yapılmasına gerek görülmediği- Muvazaa nedeniyle açılan davalar ister olumlu veya isterse olumsuz sonuçlanmış bulunsun mal rejimi davasının sonucunu kesinlikle etkilemeyeceği- Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde dava değerine göre genel mahkemelerin görevli olduğu-
Dosya içeriğine göre murisin tüm mirasçılarına kazandırmalarda bulunup, gerçek amacının mirasçılarından mal kaçırmak olmayıp mal varlığını mirasçıları arasında paylaştırmak olduğu görüldüğünden, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve pay oranında tescil isteğine ilişkin davanın reddi gerektiği; bir kısım mirasçıların kabul beyanlarının da, miras bırakanın temlik tarihindeki asıl amacını ve bu yönde gerçekleşen iradesini ortadan kaldırmayacağı-