Kadının haberi olmaksızın, onun bilgisi ve rızası dışında müşterek konuta ses kayıt cihazı yerleştirilmek suretiyle elde edilen ses kayıtları hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu ve hukuka aykırı olarak elde edilen ses kayıtlarının dinlenmesi sonucu tanığın ses kayıtlarının aktarımını içeren beyanlarının da hükme esas alınamayacağı- Kadına yüklenen güven sarsıcı davranış vakıasını ispata yarar delillerin hukuka uygun yollarla elde edildiğinin kabulü mümkün olmadığından bu vakıanın kadına kusur olarak yüklenmesinin hatalı olduğu, kadına yüklenen diğer kusurlu davranışların ise gerçekleştiği anlaşılmakla, tarafların kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışları uyarınca boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulü gerektiği- Boşanma sonucu manevî tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu, tazminat talep eden eşin ise kusursuz veya diğerine göre daha az kusurlu olması gerektiği- Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda taraflar eşit kusurlu olup eşit kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemeyeceği- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebileceği gözetildiğinde, tarafların kusur durumları ile ekonomik ve sosyal durumları nazara alınarak kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
2. HD. 07.11.2024 T. E: 88, K: 8525
Edinilmiş malların, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleri olduğu - Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşyalar, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, manevi tazminat alacakları ve kişisel mallar yerine geçen değerlerin ise kişisel mal olduğu - Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimsenin, iddiasını ispat etmekle yükümlü olduğu - Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal sayılacağı -
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 220'nci maddesine göre eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya ve mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerlerinin kişisel mal olduğu- Taraflar arasında ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda anlaşma mevcut ise paylaşımın bu anlaşmaya göre gerçekleşeceği- Ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda taraflar arasında anlaşma bulunmadığı takdirde yerel örf ve adetin varlığı iddia ve ispat edilirse bu kurala göre paylaşımın gerçekleştirileceği; aksi takdirde erkeğe ve kadına takılan/verilen ve ekonomik değer taşıyan her şeyin kural olarak kendilerine ait sayılacağı- Ne var ki takılar içinde karşı cinse özgü ( kadına ya da erkeğe özgü) bir şey varsa o cinse verilmiş sayılacağı- Ne var ki takılar içinde karşı cinse özgü ( kadına ya da erkeğe özgü) bir şey varsa o cinse verilmiş sayılacağı- Özgü olma konusunda çekişme varsa ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılması gerekeceği- Bilirkişi incelemesi sonucunda o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse o şey takılan/verilen eşe ait olacağı- Takı sandığı/torbasına konulan ekonomik değer taşıyan şeyin aidiyeti konusunda; konulan şey kadına ya da erkeğe özgü bir şeu ise o cinse verilmiş sayılacağı, o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse ortak kabul edileceği-
Taraflar arasındaki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak davasında; boşanma davasının yargılaması sırasında davalı erkeğin, davacı kadına dava konusu evlilik birliği içerisinde alınan, davalı erkek adına tescil edilen “araç ve evin üzerindeki katılma alacağı hakkını vereceğini” söylediği ancak vermediği iddiasına karşın; davalı erkeğin beyanlarının “mahkeme içi ikrar” niteliğinde olduğu, tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları ve aralarında düzenlenen protokolün dördüncü maddesinde “malları paylaştırdıkları ve bu konuda edinilmiş mallara ilişkin bir talepleri olmadığı”nın düzenlendiği; çekişmeli boşanma davası açan kadının, boşanmaya zorlandığı ya da iradesinin sakatlandığı iddialarını ispatlayamadığı, kadının katılma alacağı hakkı olduğunu ispatlayamadığı-
Uyuşmazlık; ziynet alacağı istemine ilişkin eldeki davanın, dosya kapsamındaki deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde ispatlanıp ispatlanamadığı noktasında toplanmaktadır..
HMK m. 341/2 kapsamında direnme kararının verildiği tarihi itibariyle miktar yönünden kesinlik sınırının tespitinde, (m. 362/1-a'nın değil) m. 341/2'nin uygulanması gerektiği- Kanun yolu başvuru sınırlarının, başvurulacak kanun yoluna göre değil kararı veren mahkemeye göre belirlenmesi gerektiği- "Yargıtay bozma ilâmına karşı gerek bölge adliye mahkemesi gerekse kanuni düzenleme gereği ilk derece mahkemesinin vereceği uyma veya direnme direnme kararlarına karşı gidilebilecek olan kanun yolunun temyiz kanun yolu olduğu, kanun yolu başvuru sınırlarının kanun yoluna göre değil de kararı veren mahkemeye göre tespit edilmesi gerektiği görüşünün hukuki bir dayanağının bulunmadığı" şeklindeki görüşünün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği- Davalının evlilik birliği devam ederken satın almış olduğu arabanın nereden elde edilen parayla alındığı hakkında mahkemeye bilgi sunmadığı, davacının düğünde takılan ziynetlerin varlığını ve davalı tarafından alınarak bozdurulduğunu şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtladığı anlaşıldığından, ziynet alacağı istemine ilişkin eldeki davanın kabulüne karar verilmesi gerektirdiği-
Evliliğin boşanma sebebiyle sona erdirilmesine karar verilmesi hâlinde, mal rejiminin dava tarihinden geçerli olmak üzere sona ereceği- Somut olayda; taraflar arasında yurtdışında açılan boşanma dava tarihi tespit edilerek sonucuna göre tasfiyeye dahil edilecek malla belirlenerek tasfiyenin gerçekleştirilmesinin gerektiği-
Davacının altın set takımının varlığını kanıtlandığı, varlığı kanıtlanan bu ziynetlerin evlilik birliği içinde kendisinden alındığına ve tekrar iade edilmediğine ilişkin tanık deliline dayandığı, bu tanıklardan …’nın bilgisiyle, ….’nın beyanın örtüştüğü, davalının babasının ise bu beyanları doğrular şekilde beyan verdiği ve bu tanık beyanların ispat için yeterli olduğu- Hâl böyle olunca; davacının düğünde takılan ziynetlerin varlığını ve kendinde olmadığını şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtladığı gözetilmeksizin set yönünden davanın ispatlanamadığı gerekçesi ile reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Ziynet eşyanın erkeğin zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan olmadığından, bunun aksini iddia eden kadın eşin iddiasını ispatla mükellef olduğu- Erkek eşin ise himayesine girdiğini kabul ettiği ziynetleri iade etmemek üzere aldığını ispatlaması gerektiği- Davacı kadının varlığı kanıtlanan ziynetlerin evlilik birliği içinde kendisinden alındığına ve tekrar iade edilmediğine ilişkin tanık deliline dayandığı, bu tanıkların "düğünde takılan ziynet eşyalarının satılarak davalının babası adına ev alındığını" belirttiği ve davalının babasının da bu beyanları doğrular şekilde beyanda bulunduğu gözetildiğinde, davacının düğünde takılan ziynetlerin varlığını ve kendinde olmadığını şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlamış olduğu-