Vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, davacı vekilinin, tebligatın yapıldığı kişinin çalışanı olmadığını belirterek tebligatın geçersizliğini ileri sürdüğü, Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliği'nde, tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde bunun tahkik şeklinin ve yönteminin gösterilmediği, mahkemece, her somut olayın özelliği, cereyan şekli, gerçekleşen maddi olgular en ufak ayrıntılarına kadar göz önünde bulundurup iddia tahkik edilmesinin gerektiği, H.G.K.'nin 07.04.1982 tarih ve 1377-337 sayılı kararında da benimsendiği üzere, tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispatlanabileceği-
Islahla artırılan akdi vekalet ücreti zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olduğundan, bölge adliye mahkemesince; davalılar lehine hükmedilecek avukatlık ücretinin karar tarihinde geçerli olan AAÜT'nin üçüncü kısmına göre hesaplanacak nispi vekalet ücreti olarak belirlenmesi gerektiği-
Mahkemece alınan bilirkişi ek raporuna itibarla tanık beyanları uyarınca fazla çalışma, hafta tatili ile genel tatil ücreti alacakları, sunulan formlar, tanıkların yıllık izin taleplerinin imzalatılmasına rağmen kullandırılmadığına dair beyanları ile ücret bordroları da değerlendirilmek suretiyle ise yıllık izin ücreti alacağı hüküm altına alınmış, hükmü temyiz eden davalı vekili temyiz dilekçesinde; diğer hususların yanı sıra fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri ile yıllık izin ücreti alacağı yönünden kararın hatalı olduğunu, özetle, dosyadaki ücret bordrolarının, banka kayıtlarının değerlendirilmediğini, yıllık izin formlarının dikkate alınmadığını ileri sürmüş  ve Özel Dairece davalının temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasından sonra davalı vekilinin emsal dosyalarda verilen kararların Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile yıllık izin ücreti yönlerinden bozulduğunu belirtilerek içtihat birliğinin sağlanması adına maddi hata düzeltilmesi talebi üzerine bu kez karar bozulmuş olup, davalının temyiz istemlerinin reddi ile onanmasına karar verilen bir kararın, Özel Dairece esasen savunmanın dayanağını oluşturan, yargılama aşamasında ileri sürülmüş ve temyiz konusu yapılmış nedenlerle bozulduğu, delillerin değerlendirilmesi sonucunda varılan hukukî sonucun yanlışlığı hukukî hata olarak kabul edilse dahi maddi hata olarak kabulünün mümkün olmadığı, bu nedenle onama kararının kaldırılmasını gerektirir maddi hata düzeltim nedenleri bulunmadığından direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararının borçlular vekiline tebliğ edildiği, borçlular vekili tarafından süresinde gerekçeli istinaf dilekçesinin uyap sistemi üzerinden oluşturulup gönderildiği evrak işlem kütüğünden de doküman oluşturma tarihinin .................... olduğunun görüldüğü ancak sehven ilk derece mahkemesi dosyasına girmemesinin sonuca etkisinin bulunmadığının ve borçlular vekilince süresinde gerekçeli istinaf dilekçesinin sunulduğunun anlaşıldığı, o halde; Bölge Adliye Mahkemesince, gerekçeli istinaf dilekçesinin süresinde verildiği gözetilerek, gerekçeli istinaf isteminin incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, sadece kamu düzeninden inceleme yapılarak yazılı gerekçe ile istinaf talebinin reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Kişisel ilişkinin düzenlenmesi davalarında asıl olanın çocuğun üstün yararı olduğu, bu sebeple kişisel ilişki ile ilgili kararların maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediği, dolayısıyla bu ilişkinin mahkemece değişen şartlara göre her an yeniden düzenlenebileceği, tarafların yargılamanın her aşamasında delil sunabileceği gibi mahkemece de re’sen delil toplanabileceği, eksik inceleme yapılması hâlinde çocuğun esenliği ve güvenliğinin zedeleneceği gözetildiğinde davalı babanın temyizinde hukukî yararının bulunduğu-
Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihi itibariyle Kanunda sayılan geri gönderme sebepleri gerçekleşmediğinden, dava dosyasının ilk derece mahkemesine iadesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Davalı tarafından parmak basılan avukatlık ücret sözleşmesinin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan "parmak izinin ihtiyar heyeti ve o yerde tanınmış iki şahıs tarafından onaylanmasına" yönelik düzenleme (HUMK. 297) karşısında; sözleşmenin usulüne uygun şekilde onaylandığından söz edilemeyeceği gibi, davalı tarafça parmak izi açıkça inkar edildiğinden, sözleşmenin geçerli bir sözleşme olarak kabulünün de mümkün olmadığı- Sözleşme geçersiz olduğundan, değeri para ile ölçülebilen dava ve iş türlerinden olmayan ortaklığın giderilmesi davasında, davacı avukatın isteyebileceği akdi vekalet ücreti, hizmetin verildiği tarihteki (ortaklığın giderilmesi davasının açıldığı tarihteki) AAÜT'deki maktu vekalet ücreti kadar olacağı-
Davanın hangi kısmı ile ilgili olursa olsun, istinaf isteminin kısmen bile kabulüne karar verilecek olsa dahi, şayet yeniden hüküm kurulacak ise, ilk derece mahkemesi kararının tamamen kaldırılması ve tüm hükümlerin yeniden kurulması gerektiği- Aksi halde, aynı dosyada infazı kabil birden fazla kararın ortaya çıkması tehlikesine ve HMK 297. maddesine aykırı olarak infazda tereddüte sebebiyet verilebileceği- Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından sadece davalı ... yönünden yeniden hüküm kurulurken, diğer davalılar yönünden yeniden hüküm kurulmaksızın istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle davacı taraf yararına bozulması gerektiği-
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-a-5 maddesindeki "mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına karar verilmiş olması" halinde ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın istinaf yoluyla incelenmesi gerektiğine ilişkin düzenleme ile davacı vekilinin istinaf dilekçesinin içeriği de göz önünde bulundurularak, ilk derece mahkemesinin eski hale getirme talebinin reddine dair ek kararının esastan incelenmesi gerekeceği-
Tüketici Mahkemesinde açılan temyize konu davada, dava dilekçesinde, dava değeri 30.000 TL olarak gösterilmiş olup mahkemece, davalı aleyhine hükmedilecek karar ve ilam harcının bu değer üzerinden hesaplanması ve davacı taraf lehine bu değer üzerinden hesaplanacak vekalet ücretinin hüküm altına alınması gerektiği-
Taraflar arasında görülen boşanma davası- Yargıtay bozma ilamının niteliği gereği tanık dinlemek suretiyle hüküm mahkemesi olarak hareket etmesi gerektiği dikkate alınarak, daha önce istinaf ve temyiz edilmeyerek kesinleşmiş yönler de göz önünde bulundurulmak suretiyle, tüm hususlara ilişkin olarak HMK m. 353/l-b-2. maddesi uyarınca infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde bölge adliye mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği-