Eldeki davanın sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkin olduğu- Kötü niyet iddiası def'i değil itiraz olduğundan (kötü niyet iddiasının) iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden nazara alınacağından delil listesinde tanık deliline açıkça dayanan ancak tanık isimlerini bildirmesi için süre verilmeyen davacıya tanık isimlerini bildirmesi için süre verilip, davalının bildirdiği tanıklar dinlendikten sonra ve Cumhuriyet Başsavcılığının eldeki davaya konu olay hakkındaki soruşturma dosyasına varsa eklenen yeni bilgi ve belgeler birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Asıl dava, benzerlik ve iltibas hukuki nedenine dayalı olarak açılan markanın hükümsüzlüğü talebine; birleşen dava ise, tescil kapsamını aşacak şekilde markanın kullanılması suretiyle marka hakkına tecavüzün tespiti, durdurulması ve men’i ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkin olup..
TMK' nın (zilyetliğin korunmasına ilişkin) 981 ve devamı maddelerinde söz konusu edilen konunun, kişinin o an için ihlal edilen üstün zilyetliğinin korunması olup; bununla güdülen amacın, o an için bozulan kamu düzeninin sağlanması ve eski haline getirilmesi olduğu- Davacının, anılan yasanın zilyede vermiş olduğu haklardan, idari yoldan koruma (3091 sayılı Kanun'a göre) ve dava hakkını süresi içerisinde kullanmış olduğu gibi; TMK' nın 2. maddesine göre de, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olup, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağının ifade edildiği-
İnançlı işlem ve muvazaalı temlik nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, bu olmadığı takdirde tazminat davası ile birleşen çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi davasında, kötü niyet iddiası def'i değil itiraz olup, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceğinden mahkemece davalı ve vekili ile son malikler arasındaki tanışıklığın nereden kaynaklandığı saptanarak, taraf tanıkları yeniden dinlendikten sonra karar verilmesi gerektiği-
İlk derece mahkemesince, yüklemenin limit iptalinin tebliğ edildiği tarih olan ............. tarihinden sonra yapıldığı, genel faktoring sözleşmesi ve Uluslararası Faktoring Genel Kurallarına göre dava konusu malların yüklemesi limit iptali bildiriminden sonra yapıldığı için garanti kapsamında olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; dava dosyası içeriğinden tüm aşamalarda davacının limit iptal bildiriminin kendisine ulaştığını kabul ettiği, dava aşamasında bildirimin şekle uygun yapılmadığından dolayı geçersiz olduğunu ileri sürmesinin TMK’nın 2. maddesine aykırı olduğu-
Taraflar arasında inançlı temlik sözleşmesi akdedilmiş olup; bu sözleşmenin bütünü itibariyle yorumlandığında, "devralanın, 18 ay içerisinde hisseleri üçüncü kişiye devretmesi halinde, devredenin ön alım hakkının ve yine 18 ay içerisinde devredenin aynı bedelle payları geri alma hakkının bulunduğu"; ancak sözleşmede "bu sözleşme imzalandığı tarihte yürürlüğe girecek olup, hisse devir bedelinin tamamen ve nakden ödenmesi tarihinden itibaren 18 ay süresince geçerli olacaktır." hükmü de yer aldığından, anılan hüküm uyarınca sözleşmede belirtilen bu 18 ayın sonunda artık davacının ön alım ya da geri alım hakkının bulunmayacağı- Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi halinde karar ve ilam harcına nasıl hükmedilir?
Vesayet makamından izin alınmadan yapılan işlemlerde, ilk el konumundaki kişiler yönünden davanın kabulünün gerekeceği, ancak; ikinci el konumundaki davalılar bakımından TMK’nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacaklarının açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Karşılıklı boşanma davasında, tanık beyanlarına göre; kadın eşin evlilik hayatı boyunca otuz kereyi aşkın evi terk ettiği, uzun süreler dönmediği, bir haftalık yeni doğan bebeğini dahi bırakarak evden ayrıldığı, bu şekilde evlilikte eşlerin birlikte yaşama yükümlüğüne aykırı davrandığı, ayrıca birlik görevlerini ihmal ettiği, son ayrılıkta ise diğer aile bireylerinin önünde eşine karşı ondan iğrendiğini, nefret ettiğini, sevmediğini ve istemediğini beyan ettiği, bu sözler üzerine erkek eşin kadın eşin hakaretlerine karşı tepki niteliğini aşar şekilde eliyle vurduğu anlaşılmış olup, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; kadın eşin süreklilik arz eder şekilde uzun süreler evini, eşini ve çocuklarını terk ettiği, herkesin önünde eşine hakaret ettiği, erkek eşin ise sürekliği kanıtlanmayan şekilde son olayda tepki sınırlarını aşarak eliyle eşine bir kez vurduğu ve birlik görevlerini ihmal ettiği şeklinde gerçekleşen kusurlu davranışlarıyla tarafların, boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduğu, erkek eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile kadın eş yararına tazminatlara hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Kural olarak tam ehliyetsiz kişilerin hukuki işlemlerinin hükümsüz olsa da bu kuralın istisnalarının bulunduğu; bunlardan birinin TMK m. 2.'de öngörülen dürüstlük kuralı olduğu ve buna göre, “herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı"- TMK m. 15'de hükme bağlanan kuralın istisnalarından birinin de, TBK m 65 hükmü olduğu ve buna göre hakkaniyet elverdiği takdirde tam ehliyetsiz olan kişinin diğer tarafın batıl hukuki işlemin hüküm ifade ettiğine güveni nedeniyle oluşan zararından sorumlu olduğu- Kredi çekerken tam ehliyetli biri gibi hareket edebilen müteveffanın mirasçılarından borcun ifası istendiğinde mirasçılarının murislerinin ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınması hakkın kötüye kullanılmasının tipik bir örneği olduğu-
Taraflar arasında düzenlenen 1998-1999 tarihli sözleşmeler, ilgili boru hattı güzergahına fiber obtik kablo yerleştirilmesine ilişkin olup, sözleşmelerin düzenlendiği tarihte her iki tarafın da kamu iktisadi teşebbüsü olduğu; tarafların o tarihlerde birer devlet kuruluşu olmaları nedeniyle, sözleşmelerde karşılıklı edimler için herhangi bir bedelin belirlenmediği, kamu kurumları arasındaki tahsis ve devirlerde, bürokrasinin ve masrafların azaltılması, işlemlerin basitleştirilmesi amacıyla bu tür uygulamalara gidilmesi olağan olup bu hususta mevzuatta da çeşitli düzenlemelere yer verildiği- 2005 yılında davalı tarafın özelleştirilmesiyle bu durum sona ermiş olduğundan, boru hattı güzergahının, süresiz bir şekilde, bedelsiz olarak kullandırılmaya devam edilmesinin, dürüstlük kuralı ve hakkaniyet esaslarına aykırı olduğu- Davacı taraf ifaya devam etmiş olmasına rağmen özelleştirme sonrası protokollerde değişiklik yapılması talebi ve bu talebin taraflarca görüşülüyor olmasının TBK'nun 138. maddesinde belirlenen "haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması" olarak değerlendirilmesi gerektiği- Özelleştirmeden sonra uzunca bir süre bedel talep edilmemiş olmasının bu duruma ilanihaye rıza gösterildiği anlamını taşımadığı- Tüm bunlar bakımından TBK'nun 138. maddesinde belirlenen sözleşmenin uyarlanması şartlarının gerçekleştiği ve davacı tarafın uyarlama talebinin yerinde olduğu-